Bu gün Cumhürüyet Bayramı.. Türk Milletinin en büyük  ulusal kazanımı olan  “CUMHURİYET” imiz 100  yaşına bastı. Baktığınızdaaz  yaş değil doğrusu. Ancak  objektif olarak bir kez daha  baktığınızda, bizim ülkemiz  gibi çok büyük  farklılıklarla iç içe yaşayan bir toplum  adına, çok  genç ve çok  savunmasız. İşte onu kötü  niyetlerden ve kuyruk acısı  olanlardan savunmak  ve  korumak için istikrarlı,  güçlü, kararlı  ve  inançlı   olmak gerekir diye  ısrarla  bağırıyoruz  ya. Bu  rahat   yaşamı bize hediye ederek  özgürlüğümüzü  hazırlayıp  önümüze  koyanlar,  çok  ama çok acı çekmişler  Kurtuluş savaşı  günlerinde. Ülkelerini  savunmak  ve  düşman  işgalinden  korumak için, büyük  komutan Mustafa Kemal’in  çizdiği  yoldan  giden kadın, erkek, yaşlı,  genç, canlarını  hiçe  sayarak  savaşa  katılmışlar.

Türk  insanı vatanı uğruna  üzerine düşeni yapmak  adına her fedakarlığa  katlanmış, koynunda  bebesiyle mermi taşıyan  analar, sakalı  bitmemiş  delikanlılar,  olayın  ciddiyetini  anlayarak  yaşlarının  çok  üzerinde   görev  üstlenen  çocuklar, nineler,  dedeler  kendi  imkanları  ve  arzuları  doğrultusunda yedi düvelle  savaşıp, zafer  kazanmışlardır. Ancak  bu  öyle  kolay  olmamış. Çok  kan akmış  çok. Bu  gün  bunun idrakinde  olmadan  duyarsızca davranan  insanlar,  yaşamındaki  rahatlığın, özgürlüğün nasıl  elde edildiğini hiç  düşünmez mi acaba? İnsanın  aklı  almıyor  doğrusu.Kimsenin  vatana,  bayrağa ve Cumhuriyete  duyarsız  davranmaya  ve  önemsememe  yaklaşımlarıyla  tavır  takınmaya  hakkı  yoktur. İstiklal  Marşımız  okunurken bir çok Türk  vatandaşı  coşkuyla   bayrağı  selamlamak  için  saygı  duruşunda  dururken,   umursuzca  yürüyen  ve  içinde  en  ufak  bir  rahatsızlık  hissi  duymayan  insan  topluluğu onların  sorunsuz  yaşamaları  için  akan  şehit  kanlarının  üzerinde  yan  gelip  oturamaz. Onların  buna  hakkı  yoktur,  ama  geçmişe  borcu  çoktur.Şu anda   özgürlüğümüz  elimizde,  demokratik  yaşam  emrimizde,  yediğimiz  önümüzde,  yemediğimiz  ardımızda. Oh, gel keyfim  gel. Ancak  biliyorsunuz  çok  duyarsızlık,  geçmişine  sahip  çıkmama  ve  fütursuzluk  toplumları  rehavete  götürür  ve  havamız  birden  bulanabilir. Eh  malumunuz,  kurtlarda  bulanık  ve  puslu  havayı  sever. Ondan  sonra  Türkiye   üzerine yazılan  senaryoların biri  gelir,  biri  gider. Oynanan  oyunların  ardı arkası  kesilmez. Ta  ki  Türk’ü  en  hassas  noktasından  vurana  kadar. Bu  duruma  en  yakın  noktalardan  biri  “Cumhuriyet” imize  sıkı  sıkı sarılamamamız  ve  onu  kem  gözlerden   koruyamamamızda   gizlidir.

 İşte  “Cumhuriyet” coşkusu  ve  Türk  insanının   her  yıl  29  Ekim haftası   Cumhuriyeti ve  Cumhuriyet  adına şehit düşmüş  binlerce vatan sevdalısını  anarak  haykırma  isteği, bu  milli aşkın  yüceliğindendir. Eğer bu aşk küllenecek ve  o destanlara sığmayan  “Kurtuluş  Savaşı” sonucu  elde edilen özgürlük  sembolü  “Cumhuriyet”  unutulmaya yüz tutup,  coşkunun yerini  suskunluk  alacaksa, vah  bu  vatanın  haline.İşte son günlerde yine yüreğimiz yanık, gözlerimiz yaşlı. Bu defa fena darbeler aldı Filistin çok kötü yaralandı Gazze. Yüzlerce ölüm binlece yaralı ve çaresiz insanlar. Hele de o minicik yavrular. Acımısızlığın darbesini yediler. Biz çok şanslı bir milletiz dostlar. Evet bizim içte ve dışta düşmanımızda çok. Ama sağlam temellere oturtulmuş  demir gibi sağlam CUMHURİYET'imiz var Cumhuriyetimizn 100. yılı  kutlu olsun.