Merhaba sevgili Time Kocaeli okurları. Nisan ayı tabiatın canlandığı, tüm canlıların yaşama sımsıkı bağlandığı bir mevsim değil mi? Bu ay yeşeren, cıvıldayan, parıldayan ne varsa adeta yarış edercesine coşkuludur birbirleriyle. "Önce ben, önce ben" dercesine... Hatta, ölüm de güzeldir belki nisan ayında. Huzura kavuşturur, en tatlı anılarla yaşamı geride bıraktırır. Derler ya "Yaşama veda ederken bile gülmeli insan". Evet, böylesi yürekleri daha az acıtır belki de. Çiçeklerin açma, çimenlerin yeşerme, fidelerin boy verme zamanı değilimdir nisan...Ayrıca bolluk ve bereketi anlatır canlılara. Ya nisan yağmurlarına bağlanan yüreklere ne demeli? Mesela bu yağmurların üç olağanüstü gücü olduğunu biliyor muydunuz?

Bereket, Şifa, Uğur...

Belki de, nisanın en özel yanı da budur. Yağmur beklenir yana, yakıla. Eğer yağmazsa yağmur kıtlık olacağı umulur. Bakınız Anadolu bu anlamda nasıl inanışlarla doludur. Kovada toplanan yağmur suyuna dualar okunur, hastalara sabah akşam birer bardak sunulur. Çimenler karıştırılan nisan yağmuru ısıtılarak küçük bebeklerin banyosu olur. Ruh hastalarına yağmur suyu içirilir ve yıkanır. Nisan yağmurunda ıslanmak sağlık ve uğur sayılır. Yıkanan kızların kısmeti açılır. Hatta saklanıp üzerinden 7 sene geçen nisan yağmuru zemzem sayılır. Veremli hastalara içirilirse şifa bulunur. Bu suyla yoğurt mayalanır. Para keseleri dolsun diye yağmur suyuyla yıkanır. Yeni doğmuş bebeklerin eli açık olsun diye avuçları yağmur suyuna sokulur. Daha neler var neler. Bunu yüz yıllar önce söylemiş şair. Aranırsa eski kaynaklarda bulunur.

Mutlu bir nisan ayı dileklerimle...