- Bridgerton –
Yazar: Julia Quinn
Yayınevi: Epsilon Yayınevi
Tür: Aşk, Edebiyat, Roman
Sayfa Sayısı: 1.Kitap: 367, 2.Kitap: 375, 3.Kitap: 372, 4.Kitap: 384, 5.Kitap: 312, 6.Kitap: 352, 7.Kitap: 336, 8.Kitap: 392
Konu: 1813 yılının Nisan ayında, Londra sosyetesi bir dedikodu gazetesi ile sarsılır. Herkes hakkında en gizli sırları, en acımasız görüşleri hiç çekinmeden yazan Leydi Whistledown Cemiyet Gazetesi; çıktığı ilk iki hafta, herkesin kapısına ücretsiz bir şekilde bırakılır. İki haftanın sonunda ise artık bütün sosyete dolgun ücreti verip gazeteyi alacak kadar, dedikodunun bağımlısı olur.
Bridgerton ailesinin en büyük kızları Daphne’nin sosyeteye tanıtılmasının ikinci senesi olmasına rağmen Daphne, hala kendine uygun bir talip bulamamıştır. Evlilikten kaçan Hastings Dükü ile Daphne’nin yolları bir şekilde kesiştiğinde, ikisinin de işlerine gelecek bir anlaşma yaparlar. Gizli kalması gereken bir anlaşma…
Dünyanın en büyük dizi, film izleme platformu olan Netflix’de, geçen aylarda Bridgerton dizisi yayınlanmaya başladı. Dizi, bir kitap uyarlaması. Kitap dizilerini izleyip kitapla karşılaştırmasını yapmak, bu hayatta en sevdiğim şeylerden biridir.
Diziyi izleyip oldukça sevdikten sonra kitaplarını aldım ve okudum. Okumaya başladıktan sonra gördüm ki ilk kitabı dizinin ilk sezonu olarak sunmuşlar ama birçok farklılık yaparak. Kişisel kanaatim; sekiz kitabın tamamından bazı olaylar alınıp, kronolojisi değiştirilerek ilk sezona konulduğu yönünde.
Bridgerton ailesi toplamda sekiz kardeş ve yazar her kitapta bir kardeşi ele almış. Her kitapta birinin aşk hayatını ve evliliğini okuyorsunuz. Ben bütün seriyi çok severek okudum ama bu kadar uzun serilerden hoşlanmayanlar için sekiz kitap, eziyet haline de gelebilir.
Dizisi olan kitaplarla ilgili akla gelen ilk soru şu oluyor: “Kitabını okumama gerek var mı?”. Bu soruya var ya da yok diyemem belki ama benim gönlüm, her zaman kitaplardan yana. Kitap okurken edineceğiniz edebi birikimi, diziden alamazsınız. O yüzden her zaman kitapları tercih etmenizi tavsiye ederim ama: “Ben edebi birikim istemiyorum, kitabı okumadan sadece diziyi izlesem kaçıracağım önemli bir şey olur mu?” diye soranlar için cevabım: “Hayır, olmaz.” olur. Sadece diziyi izleyerek de konuya gayet hâkim olabilirsiniz.
GÜÇLÜ KADINLARI SEVER MİSİNİZ?
Geçtiğimiz ay kadınlar gününü kutladık. O yüzden bu ay sizlere bir diğer tavsiyem, güçlü kadın karakteri ile karşımıza çıkan bir kitap olacak.
- Erdem Yılı –
Yazar: Kim Liggett
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Tür: Eğitim, Korku-Gerilim
Sayfa Sayısı: 408
Konu: Garner kasabası sakinleri, kadınların bir sihre sahip olduğuna ve on altı yaşına basan her kadında bu sihrin ortaya çıktığına inanıyor. İnanışa göre kadınların sahip olduğu bu sihir, afrodizyak etkisine sahip ve erkekleri etkisi altına alabilecek kadar hem güçlü hem de tehlikeli.
Garner kasabası konseyi, kadınları bu sihirden kurtarmak ve onları iyi birer zevce haline getirmek amacıyla, on altı yaşına basan her kadını bir yıl boyunca yaşaması için yaban hayata bırakıyor. Ormanın içinde, yüksek çitlerle çevrili bir kamp alanına bırakılan kızlar, çitler sayesinde onları öldürüp parçalarını karaborsada satacak kaçakçılardan korunabiliyor. Ama asıl zararı kaçakçılardan değil birbirlerinden göreceklerini anlamaları, çok uzun sürmeyecek.
Alıntı:
Hepimiz kanımızda hem iyiliği hem de kötülüğü taşırız. Kanımızla ne yapacağımız ise bize kalmıştır.
Kitaba başlamadan önce çok umutlu değildim. Normalde olmaması gereken bir önyargı ile başladığım kitabın kapağını kapatırken, ne kadar yanıldığımı düşünmeden edemedim. Öncelikle şunu söylemeliyim; kitap şahane bir kurguya sahip! Kullanılan dil ve anlatım biçimi oldukça akıcı ama insanı asıl cezbeden konusu oluyor. Doğal olarak başta yavaş başlıyor ama sonrasında her saniyesi aksiyon dolu.
Kitabımızın ana karakteri Tierney’in Erdem Yılı’na gitme hazırlığıyla başlıyor her şey. Erdem Yılı’na gidecek olan kızlara, bir gün önce duvak töreni yapılıyor. Kasabadaki bekâr erkekler Erdem Yılı’na giden kızlar arasından seçtiği birine, dönünce seninle evleneceğim anlamına gelen bir duvak veriyor. Ve o kızın, döndükten sonra evlenmekten başka çaresi kalmıyor. Tabii eğer dönebilirse… Tierney de hiç beklemediği halde bir duvak alıyor hem de hiç beklemediği birinden…
Türü fark etmeksizin her kitapta, bir aşk hikâyesi vardır. Elbette bu kitapta da bir aşk hikâyesi var ama bu hikâye, karşıma hiç beklemediğim bir şekilde çıktı. Yazar bence burada okuyucuyu şaşırtmak istemiş ve bunda çok başarılı olmuş.
Kızların o kampta yaşadıkları şeyler, konuşulanlar, hissedilenler dehşet vericiydi. Bir ara, kızların neden bu hale geldiğini öğrenmek için çıldırdığımı hatırlıyorum.
Ve asıl en çok hoşuma giden kısım ise kadınların, erkek hegemonyası altında bu kadar ezilmelerine ve hor görülmelerine hatta neredeyse lanetli ilan edilmelerine rağmen güçlü kalmaları ve birbirleri için bir şeyler yapmaya çalışmaları oldu. Tierney’in direnişini okumak, bana kendimi çok iyi hissettirdi.
Yazımdan da anlayacağınız üzere ben kitabı çok sevdim ve şiddetle tavsiye ediyorum.
Yorumlar (0)