Merhaba Time Kocaeli Dergisi’nin kıymetli okurları. Size şöyle bir soru sorsam "Kiraz mevsimi dendiğinde aklınızdan neler geçiyor"  Mesala benim gözümün önüne gelen yemyeşil yapraklar arasında saklanarak bana göz kırpan çok lezzetli kırmızı minik topçuklar. İncecik yeşil saplar üzerinde kardeşleriyle ikili, üçlü ve daha fazla olup tutunmuşlar bu incecik dallara. Küçükken küpe gibi takardık kulaklarımıza.  Hem yer, hem de süslenirdik kırmızı kirazlarla. İşin diğer yanıysa yazın geldiği müjdesini kirazlar verirdi insanlara. Hem biliyor musunuz, kiraz Yunan mitolojisinde doğum ve yenilenmenin simgesiymiş.

Daha bitmedi...

Kiraz çiçeğiyse UMUT demekmiş. Kiraz ağacı yaşamın sonsuzluğuna dikkat çekerken kendi meyvelerinin ömrü kısa oluşundan olsa gerek, aynı zamanda ölümün kaçınılmaz olduğunu da vurgularmış. Yani inanışa göre yaşam ve ölümün birlikteliğini sembolize edermiş. Şöyle düşünürmüş o bembeyaz çiçeklerine imrenerek bakanlar. "Çok şükür bu kışı da atlattık. Sağız ve yaşıyoruz..." Bu ağaç, çiçek ve doğanın dilini en iyi bilen Anadolu insanıysa yaşamsal çok büyük zorlukları yenmenin en güçlü nedenini binlerce yıldır ağaca, toprağa ve tabiata tutunarak gerçekleştiğine inanıp, saf ve tertemiz düşüncelerle kiraz ağacını da bu anlamda simgeleştirmiştir. O mevsimde kız istemeye gidenler süslü bir sepet kirazla giderlerse geri çevrilmezlermiş. Yaa, işte böyle sevgili dostlar. Kiraz deyip geçmeyelim. Güzel dünyamızda her olgunun bir hikâyesi var. Güncel olanları ben size yazıyorum ve yazacağım. Değerlendirmesiyse size kalmış. Güzel bir yaz, bol kirazlı sofralar ve uzun ömürler dilerim.

Muhteşem bir temmuz ayı olması dileği ile...