Merhabalar sevgili Time Kocaeli okurları...
Evet,
çok kararsız ve ikilemlerle dolu bir ay olduğunu bilmeme rağmen, yıllar önce binlerce insanımızı canından, malından ve sevdiklerinden ayıran deprem afetine imzasını atmasına rağmen bir mucize bekledim Ağustos ayından. Bunca olumsuz yaşanmışlıklara karşın öyle bir zafere de sahip ki, biraz umutlanmama neden olabileceğinin düşüncesiyle kendimi motive ederek, 98 yıl önceki dünyayı şoka sokan Zafer coşkusuna kapılarak Ağustos ayından müjdeli haberler beklemeye devam, dedim. Mart ayının başlarından bu yana yaşadığımız kaosun en aza inebileceği hayaliyle sevineceğimizi Ağustos’un
gizemli havasında hissedeceğimiz duygusuna kapılıverdim.Bizleri umutsuzluğa sürükleyen bu salgının bitiş müjdesi belki de Ağustos ayında saklıdır diye düşündüm çaresizce. Çünkü çok sıkıldık bu yaz. Virüs kapma korkusu, bulaşma ve bulaştırma endişesi ve hiç bilmediğimiz bir hastalıkla, tüm sevdiklerinden uzakta baş başa kalmak... Offfff...
Düşüncesi bile ürkütücü...
O nedenle bu sezon ne yazlık evimize, ne de herhangi bir
tatil programına sıcak bakmadık. Belki,düşüncelerimiz gerçeğe dönüşüp Ağustos mucizesi gerçekleşirse, küçük bir kaçamakla tamamlayabiliriz bu yazı. Ancak mevsimlerin tutarsızlığı da bu
yıl bambaşka nedense... Ağustos ayının ikilemli yapısını bile aştılar. Kısa bir süre kavurucu sıcak varsa, ardından mutlaka sel felaketlerine yol açacak derecede yağan yağmur, dolu hatta kar yağışı yaz aylarında hiç bu kadar etkili olmamıştı. Bölgelerin mevsimsel özellikleri gerçek yapısından uzaklaşarak şaşırttı insanları. Alışık olmadığımız doğa olayları şok etti. Hortumlar belli noktalarda önüne gelen ne varsa aldı götürdü. Depremlerle birçok can kayıpları yaşandı, hem ülkemizde, hem de dünyada... Acaba dünya isyan mı ediyor artık? Nedenini ve bu doğa olaylarının sebeplerini bilen var mı? Ya da bunları bizlere anlatabilecek bilim insanları? Bilim insanları ve doğa olayları deyince aklıma internette rastladığım çok etkileyici bir yazı geldi. Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün isteğiyle yapılmış bir araştırma ve yazılmış bir kitap...
Adı Kozmoğrafya. Yazarı Ordinaryüs Prof. Dr. Ali YAR.
Okuyunca, bir Atatürk çocuğu olarak o yüce dehanın öngörüsü ve sonsuz geniş ufku beni hiç şaşırtmadı. Sadece muhteşem ve inanılmaz bir gerçek hikâyeydi okuduklarım... Uzun bir süre aradıktan sonra bu kitabı bulan kişi şöyle anlatıyordu;
“Bu kitabı bulabilmek için
uzun zamandır çabalıyordum. Sonunda bir sahafta buldum.Adı Kozmoğrafya. Yani, Türkiye’deki ilk astronomi kitabı. İlk baskı 1929’da yapıldı. Yazarı, Ordinaryüs Prof. Dr. Ali Yar. Kitap yazılmadan 8 sene önce Ankara Hükümeti’nin kasasında sadece 48 kuruş varmış. İşgal güçleriyle, fakirlikle, cehaletle ve hastalıkla mücadele ediliyor; savaş sonrası Osmanlı’nın
borçları ödeniyor, diğer yandan bilimle, sanatla Cumhuriyet inşa ediliyor, fabrikalar yapılıyor, operalar temsil ediliyor, yurt dışına öğrenciler gönderiliyor, örnek
bir ülke yaratılıyormuş. O dönem insanlar dünyanın düz olduğunu ya da boğanın boynuzları üzerinde durduğunu düşünüyorlardı. Astronomi nedir, kimse bilmiyordu. Ama bir kişi bunun önemini biliyordu. Dünyada başka bir örneği yoktur, bir devlet adamının astronomi kitabı yazdırmasının... Evet, Kozmoğrafya. Gezegenler, mevsimler nasıl oluşur, kara delik nedir, çeşitli doğa olayları, Aristo’dan başlayarak Kopernik’ten Galileo’ya tüm uzmanların düşünceleri, Samanyolu haritasına kadar her şey bu kitaba konulmuştu. 1933’ten başlayarak tüm liselerde zorunlu ders olarak 1979 yılına kadar okutuldu. Kitabın yazarı Ali Yar beye gelince Mektebi Sultani (Galatasaray Lisesi) bitirdikten sonra 1912 Temmuz’unda Paris Yüksek Tayyarecilik Mektebi’nden mezun olur ve dünyanın ilk üç uçak mühendisinden biri ünvanını elde eder. Dârülfünun (İstanbul Üniversitesi) Mektebi’nde Cebir ve Astronomi dersleri verir. Ve, Atatürk’ün isteğiyle de bu
kitabı yazar. Kitabı inceledim. Şaşırmamak elde değildi.
İçinde gökyüzü haritalarının, teleskopların, gezegenlerin ve kainatın fotoğrafları vardı. Bu dünya üzerinde belki de bizim ülkemize nasip olmuş bir zenginlikti. İşte Atatürk’ün neden büyük bir insan olduğunun örneği. Atatürk yüzünü bilime dönmüştür. “İstikbal göklerdedir” demiştir. Belki de en güzeli nüansı yazdırdığı Kozmoğrafya kitabının içindeki Ay fotoğrafındaki kraterlerdir. Nedeni mi? 1956 senesinde Dr. Hugh Percy Wilkins Ay’daki bir kratere büyük saygı duyduğu Atatürk’ ün adını vermiş olmasıydı. Ay’daki bir kraterin Atatürk’ün adını taşıdığını biliyor muydunuz? Muhteşem bir şey... Ne demiş Ata’mız? “En hakiki mürşit ilimdir" ve “İstikbal göklerdedir” Bu sözlerin en somutlaşmış örneği işte bu kitaptır. Ve, yaşadığımız zaferler...
Yorumlar (0)