21. yy çocukları; bilgiye anında ulaşabilen, hızlı düşünen, çoklu görevleri aynı anda yönetebilen bir kuşak. Fakat bu becerileri destekleyen bir eğitim modeliyle mi karşı karşıyalar? Ne yazık ki hayır. Bugünün öğrencileri hâlâ 19. yy kalma öğretim yöntemleriyle donatılmaya çalışılıyor. Sıra sistemi, ders süreleri, sınav sistemi, müfredat ezber üzerine kurulu. Bunlar değişmemeli mi sizce? Teknoloji çoğu okulda hâlâ "ekstra araç" olarak görülüyor; oysa çağ bunu çoktan geride bıraktı.

Yapay zekâya dayalı öğrenme platformları kişiselleştirilmiş eğitim imkânları sunarken; biz hâlâ aynı derse aynı sürede aynı içeriği aktarmaya çalışıyoruz. Bu da öğrencilerin bireysel farklılıklarını göz ardı ettiğimiz anlamına geliyor. Oysa teknoloji, farklı öğrenme hızlarını ve stillerini destekleyecek kadar güçlü bir yardımcı. Ancak eğitim politikaları ve okulların yapıları bu potansiyeli hayata geçirmekte yetersiz kalıyor.

Sorun sadece fiziksel sınıf düzeni değil; zihinsel bir dönüşüm eksikliği söz konusu. Eğitimdeki dijitalleşmeyi, sadece akıllı tahtalarla sınırlı görmek büyük bir yanılgıdır. Gerçek değişim; öğretmenlerin rolünün yeniden tanımlanması, öğrencinin öğrenme sürecinin merkezine yerleştirilmesi ve eğitimin yaşamla bütünleştirilmesiyle mümkündür. OECD ‘nin 21. yy becerilerine dair raporları incelendiğinde bugün çocuklarımıza 21. yy becerileri kazandırmak için, önce eğitim sistemimizin yazılımını güncellemek zorundayız.

Okullarımız ise hâlâ sınav odaklı, merkeziyetçi ve ezbere dayalı bir anlayışla ilerliyor. Bu durum, çocukların bireysel yaratıcılıklarını köreltebilirken; teknolojiyi sadece tüketen bireyler yetiştirmemize neden oluyor. Oysa biz, çocuklarımızın sadece dijital araçları kullanmalarını değil; aynı zamanda onları anlayan, yönlendiren ve hatta geliştiren bireyler olmalarını hedeflemeliyiz. Bu da ancak eğitimde köklü bir paradigma değişimi ile mümkün olabilir.

Eğitim yöneticileri olarak yapmamız gereken; öğretmenleri bu dönüşüme hazırlamak, okullarımızı teknolojik olarak desteklemek ve öğrencilerimizin 21. yy becerileriyle donatılmasını sağlamaktır. 

Psikolog ve eğitim reformcusu olan John Dewey’in bu konuyla ilgili harika bir sözü var. “Bugünün çocuklarını dünün yöntemleriyle eğitirsek, yarınlarını ellerinden almış oluruz.” Kodlama, algoritmik düşünme, yapay zekâ okuryazarlığı gibi beceriler artık lüks değil, temel gereklilikler arasında yer almalıdır. Ancak bu beceriler, salt teknik bilgiyle sınırlı kalmamalı; etik değerler, sosyal sorumluluk ve insan merkezli yaklaşım ile harmanlanmalıdır.

Bu noktada eğitimcilere önemli görevler düşüyor. Okul liderlerinin sadece yönetsel değil; vizyoner roller üstlenmeleri gerekiyor. Öğretmenlerin dijital pedagojilerle desteklenmesi, öğrencilerin yalnızca bilgi değil; beceri, değer ve etik gelişimlerini kapsayan bütüncül bir anlayışla yetiştirilmesi elzemdir.

21. yy çocuklarını 19. yy sıralarında tutmak, onları hem bugüne hem geleceğe yabancılaştırmak demektir. Eğitimde zamanın ruhunu yakalayabilmemiz lazım. Artık radikal değişimlere cesaret etme zamanıdır. Çünkü yapay zekâ büyük bir hızla ilerliyor çağı beklemiyor çağın ötesinde; çocuklarımız da beklememeli. Onlar sadece teknolojinin içine doğmadılar, değişim ve dönüşümün öznesi oldular. Çünkü çocuklarımız hazır…

Şimdi sıra bizde!

Burcu Beşer
Eğitim Yöneticisi