Ve bahar geldi..

Mayıs ayına; adına uygun, çok başarılı bir kadın ile merhaba diyorum. Çok fazla kadın, biraz da özel hayattan bahsettik. Kocaeli Barosu Başkanı Avukat BAHAR CANDEMİR..

Hoş geldin. Önce seni tanıyalım?

1973 İzmit doğumluyum. İzmitli bir ailenin çocuğuyum. İzmit ortaokulu ve lisesini bitirdikten sonra 1995 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldum. Çok zaman kaybetmeden Kocaeli Barosu’nda stajımı yaptım. 1996 yılından beri serbest avukatlık yapıyorum. 2002 yılında rahmetli baro başkanımız Bora Uluç olmak üzere büyüklerimin telkinleri ve tavsiyeleri ile yönetim kuruluna girdim. Bütün kademelerde, kurullarda ve komisyonlarda çalıştım. Türkiye Barolar Birliği’nin çeşitli kurullarında temsilcilikler yaptım. En sonunda 2018 ekim ayı itibarıyla Kocaeli Barosu Başkanı olarak meslektaşlarıma ve kurumuma hizmet etme olanağına kavuştum. Barolar cumhuriyetin kurumlarıdır. Kocaeli Barosu Genel Kurulu bir cumhuriyet kadınına yetkiyi delege etti. Bu anlamda baroma müteşekkirim.

Odalarda çoğunlukla erkek ağırlıklı bir başkanlık var. Kadın olarak başarılı bir şekilde baro başkanı olmak nasıl bir duygu?

İnsanın kendi ile alakalı çok değerlendirme yapmasını doğru bulmuyorum. Bu nedenle başarılıyım ya da değilim demiyorum. Fakat şunu biliyorum. En şanslı baro başkanı benim. Çünkü en az benim kadar baro başkanlığı yapan ve çok kıymetli bir ekiple yol yürüyorum. Eğer ortada bir başarı varsa bu bizim müşterek başarımızdır. Sadece şunu söylemek istiyorum. Ben mücadele etmeyi severim. Hayatın mücadele ile değer katılacak büyük bir mucize olduğuna inanıyorum. Her zorlukla mücadele edebilirim. Çok çalışkanımdır. Maalesef bugün mesleğin sorunlarını çözme anlamında çok başarılı addedemiyorum kendimi. Çünkü yasa koyucuların birtakım değişiklikleri yapmalarına ihtiyacımız var. Bir kadın olarak baro başkanı olmak ya da odada çalışmak baro ayağında çok zor olmadı. Fakat kadınların çoklu mecralarda aşırı emek vermesi gerektiği için ve bir evlat, anne, eş olarak çalışma hayatının zorlukları göz önünde bulundurulunca aslında bu kurumlarda temsilcilik yapmak çok da kolay değil. Ben kendi adıma kadın meslektaşlarıma destek olmaya çalışıyorum. Ne tür zorluklarla mücadele ettiklerini bildiğim için kurul ve komisyonlarda daha çok görev almalarını, en azından destek olarak sağlamaya gayret ediyorum.

Biraz kadınlardan bahsedelim. Sen de kadın haklarına çok değer veren bir kadınsın. Kadın hakları ile ilgili çok mücadelen var. Nereden başladın bu mücadeleye?

1995 yılında stajyerken kadın ve çocuk hakları komisyonunda çalışmaya başladım. O günlerde, 1995 Türkiye’sinde Kocaeli Barosu’nun “alo şiddet” hattı vardı. Hayatım boyunca hak ihlallerine karşı bir hassasiyetim oldu ama bu topraklarda en çok kadınların ve çocukların  hak ihlali ile karşı karşıyayız. Çalışma imkanımı kadın ve çocuk hakları komisyonu ile yakaladım. Her gün, her hafta bir kadın öldürülüyor ülkemizde. Dünyada da kadın cinayetleri çok fazla. Mevzuat anlamında ülke olarak bir eksiliğimiz yok fakat uygulamada eksikliğimiz var. Şiddeti önlemek zorundayız. Bu konuda hem düşünen hem de bir şeyler yapma gayreti içerisinde olan bir insanım. Kocaeli barosunun kadın hakları merkezi ve kadın kollektifleri var. Kendimi bu konuda şanslı hissediyorum. Toplum bileşenleri ile birlikte mücadele temeye çalışıyoruz. Tek ümidim bu topraklarda hakikaten insanlık onuruna yakışır bir şekilde, kadınlarımızın emek ve aile dünyasında değer görmeleri.

Türk kadınları haklarının farkında mı sence?

Türk kadınları haklarının farkında. Biz de bu hakları anlatmaya gayret ediyoruz. Haklarını kullanmakta büyük bir sıkıntı içerisindeler sadece. En basiti şunu söyleyebilirim. Türk toplumunda şiddete uğrayan çok fazla akademik eğitime sahip kadın var. Onlar şiddet mağduru olduklarını ifade etmekte zorlanıyorlar. Bunları dile getiremiyor ve şikayetçi olamıyorlar. Kanunların kendilerine sağladıkları korumalardan faydalanmak adına adım atamıyorlar. Haklarını farkındalar ama bunları kullanabilmek için onlara biraz daha cesaret vermek gerekiyor. Bizim yaptığımız da daha çok bu. Halk bilgilendirmesi konusunda da Kocaeli Barosu olarak mahallelerde kadınlarımız ile bir araya geliyoruz. Onları bilgilendiriyoruz. Bir gecede vazgeçilen İstanbul Sözleşmesi’ni anlatıyoruz. 

İstanbul Sözleşmesi biliyorsun ki bir gecede çekildi. Hepimiz sosyal medyada tepkiler gösterdik. Bu konuda en baştan haklarımızı alabilmek için nasıl mücadele etmeliyiz?

İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek öncelikle hukuka aykırıdır. Şu an yasal bir boşluk yok. Çünkü 6284 sayılı ailenin korunmasına ve kadına şiddetin önlenmesine dair bir yasa var. Burada İstanbul Sözleşmesi’nde belirtilen tüm hükümler, önleyici tedbirler mevcut. Fakat İstanbul Sözleşmesi’nin sembolik bir anlamı vardır. Kadına karşı şiddetin bu kadar arttığı bir dönemde İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çekilme kararının psikolojik etkilerini biz gördük. Şiddetin bu kadar konuşulduğu bir dönemde devletin bu tasarrufu hiç doğru olmadı. İstanbul Sözleşmesi de bizim için çok özel.

Türkiye’de biz kadınları en çok değersiz hissettiren şey nedir sence?

Aslında çok şey var. Kendimle alakalı da düşündüğüm çok sabah oldu. Büyüdüğüm aile ve değer gördüğüm bir evliliğim var, çalışma arkadaşlarımdan da memnunum. Kadın olduğunuz her mecrada maalesef bu değersizlik hissettiriliyor. Bir cinsel kimlik algoritması var. Yapabilir ve yapamaz üzerinden. Bir kavanoz kapağına kitlenmiş durumdayız maalesef. Kadının becerilerinin yok sayıldığı ve liyakatinin rafa kaldırıldığı dönemlerden geçiyoruz. Liyakat meselesi canımı yakan bir mesele. Çok başarılı, akademik kariyeri itibari ile de örnek gösterilebilecek çok hem cinsimin gereken değeri görmediğini gözlemliyorum toplumda. Çok can sıkıcı bir durum. Çünkü öte taraftan hep şunu söylüyorum. “İyi ki”lerim çoktur benim hayatta. İyi ki bu topraklarda dünyaya geldim. Dünyanın hayran olduğu bir lidere sahibiz. Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere vatan kurduğu bu topraklarda yaşıyoruz. Bugün dünyada pek çok çağdaş olarak tanımlayan ülkeden önce kadının eğitim, eşit yurttaşlık, seçme ve seçilme hakkının tanınması için mücadele eden bir liderin çocuklarıyız. O günlerin Türkiye’sinden bugünlere geldiğimiz zaman, kazanımlarımızın devrim ve medeni kanunların aile, çalışma hayatı, siyasi yaşamı ve toplumun içerisindeki eşit yurttaşlık haklarımızın ilerleyememesi hatta geriletilmeye çalışılmasının temel sebebi bence bugün yaşadığımız cumhuriyetin ilkeleri ile bir mücadele süreci. Kadının kazanımlarını ortadan kaldırmaya yönelik eylemlerin gittikçe ilke bütününden uzaklaşmamız olarak görüyorum.

Kanunları koyan kişi sen olsaydın kadın haklarını korumaya yönelik ne yapardın?

Öncelikle İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmezdim. Kadınların çalışma hayatında daha kolay yer alabilmelerini sağlamak amacıyla iş yasalarında değişiklik yapardım. Mevcut kanunların uygulanmasına yönelik bir gayret içerisinde olurdum. Sorumlu bir yönetici gibi davranırdım. Sorumlu yönetici olmak çok kıymetli.

Biraz da özele geçelim mi? Çok yoğunsun ve sana ulaşmak çok zor. Boş bir gününde Bahar Candemir neler yapar? 

Boş günüm yok. Aslında bundan da çok şikayetçi değilim. Birkaç saat boş vaktim olsun da yapayım dediğim tek şey açıkça söylemek gerekirse kızımla zaman geçirme isteği. Son bir aydır görmüyorum. Onunla vakit geçirince yaşam enerjim artıyor. Kitap okumayı çok seviyorum. Bazen arkadaşlarım da iyi konuştuğumu söylüyorlar. Ben hala çok eksik olduğumu düşünüyorum. Küçüklüğümden itibaren babama bu anlamda çok şey borçluyum. Çok kitap okumayı sevdirdi bana. Arkadaşlarımla zaman geçirmeyi de seviyorum. Bir de insanlara enteresan gelen bir tarafım var. Mutfakta zaman geçirmeyi çok seviyorum. Yemek yapmak bana iyi geliyor. Dostlarım ve ailemle güzel sofralarda sohbet etmek ve vakit geçirmek beni mutlu ediyor.

Peki seni en çok ne rahatsız eder?

Haksızlık. 

Hayatın basit zevkleri arasında asla vazgeçemeyeceğin şey nedir?

Bence hiçbir zevk basit değildir. İnsanın ruhunu besleyen, yaşama değer katan yani vazgeçmeyeceğim şeylerden biri ev yaşamım.  Evimi ve ailemle zaman geçirmeyi çok seviyorum. Tipik bir Türk kadınıyım aslında.

Asla tahammül edemediğin bir davranış?

Saygısızlığa hiç tahammül edemiyorum.

İleriye doğru plan yapanlardan mısın yoksa anı yaşayanlardan mı?

Anı yaşayanlardanım. Beni bugün buraya getiren şey de o. Avukat olmayı planladım fakat Baro Başkanı olmayı planlamadım. İyi bir avukat, iyi bir yurttaş ve insan olmak istedim. hİç planlamazken baro başkanı oldum. Bu büyük onur bana bahşedildi. Planlı yaşamam, anı yaşamayı severim. 

 

İyi ki geldin. Kocaeli Barosu’nda İzmit’te ve her yerde senin gibi kadınların çok olmasını istiyoruz. Bana bu mutluluğu yaşattığın için çok teşekkür ediyorum. Benim anılarımda ve dergide çok güzel bir hatıra olarak kaldın Bahar. Ayaklarına sağlık. Hayatta yolun hep açık olsun. Teşekkür ederim. 

Hayat bize çok güzel. İyi ki kadınız!