-Adını bile duyunca mutlu olduğumuz, küçük, büyük demeden herkesin ortak tutkusu; üzerine makaleler yazılan, araştırmalar yapılan; hatta filmler çekilen, mutluluk verici bir yiyecek; binlerce yıllık tarihi geçmişe sahip mucize besin : ÇİKOLATA

Sırf bu sayfadaki fotoğrafları görüp, yazıyı okumanız bile canınızı çikolata çektirmeye yetiyordur belki de. O zaman kahvenizin yanında bir parça çikolatanızı alıp yerken, bu vazgeçemediğimiz lezzeti biraz yakından tanıyalım. Keşfinden sofralarımıza gelme sürecine kadar farklı birçok maceradan geçen çikolatanın tarihine ve belki de birçoğunuzun henüz bilemediği faydalarına yakından bakalım.

Çikolatanın tarihçesi

Kaynaklara göre bundan tam 4000 yıl önceye dayanıyor çikolatanın serüveni. Meksika’nın güneyinde yaşayan ve Mayaların kökeni olan Olmeklere dayanan çikolata, Mayalarda ve Azteklerde zenginlerin, savaşçıların ve kralların içeceği olup aynı zamanda para olarak da kullanılmaktaydı. Görsellerde bir para çikolata olsun

1521’de İspanyolların Meksika’yı fethedip koloni haline getirmesinden sonra İspanyol gemileri, altının yanı sıra İspanya’ya çuvallar dolusu kakao taneleri taşımaya başlamışlardı. Sonrasında çikolata İspanyol Saraylarına yerleşmiştir.

Kakao çekirdeklerinin kurutulması ve kavrulup ezilmesinden sonra şeker kamışı, tarçın, anason tohumu, misk ve karabiber gibi tatlandırıcılar kullanılarak macun haline getirilen çikolata, sıcak suda eritilerek içiliyordu.

Özellikle aristokrat kadınlar arasında bir fincan köpüklü çikolata içmek çok yaygın hale gelmişti. İspanyollar için çikolata keyif verici bir madde, bir ilaçtı; çikolatanın direnci artırdığına ve yorgunluğu giderdiğine inanılıyordu. KÖPÜK ÇİKOLATA FİNCANDA

Bu yeni görünüşüyle çikolata, Avrupa’da, bir saraydan diğerine, bir asilzade malikânesinden diğerine ve bir manastırdan ötekine uzanan yolculuğuna bu şekilde çıkmıştı. İnsanlar başlangıçta hangi dertlere deva niyetiyle kullanmış olurlarsa olsunlar sonuçta bu içecek de çay ve kahve gibi alışkanlık yaratmıştı.

XVII. yüzyılın başlarında İspanya’dan ilk olarak İtalya’ya, daha sonra Fransa, Avusturya ve İngiltere’ye yayılmış; ancak çok pahalı bir içecek olduğu için XVIII. yüzyıl boyunca aristokrat sınıfların tüketebileceği lüks maddeler arasında yerini almıştı. Öyle ki bu dönemde bir kilo çikolatanın fiyatı bir işçinin dört günlük yevmiye tutarına eşitti. Kısa zamanda açılan çikolata evlerinde bu içeceği içmek bir statü göstergesi olmuştu.

Anadolu’da Çikolata ile ilk tanışan kişi sarhoş olmuştu!!!

Evet başlığı yanlış okumadınız, tam anlamıyla İzmir’de çikolata ikram edilen bir kişi çikolatayı içtikten sonra başı dönünce, ikram eden kişinin alkol verdiğini iddia etmişti.

Çikolata tarihiyle ilgili yazılardan anlaşıldığına göre Osmanlı’da uzun süre halk tarafından ilgi duyulan bir madde olmamıştır. 1693 yılında İtalyan gezgin Gemelli Careri İzmir’e gelir. Yanında kakao getirmiştir ve dostuna sıcak çikolata ikram etmiştir. Rivayete göre Careri’nin sıcak çikolata ikram ettiği dostunun, çikolatayı içtikten sonra başı dönünce, onu içki verip sarhoş etmek ve aklını başından almakla suçlamıştır.

Kakaonun tadını, Osmanlıda da uzun süre, tıpkı Avrupa’da olduğu gibi, sadece saray ve saraya yakın seçkin kişiler biliyordu. Tarihçiler tarafından, Osmanlı halkının büyük çoğunluğunun, imparatorluğun son dönemine kadar çikolatadan bihaber olduğu söyleniyor. Ancak yine son dönemde, Pera’da lüks oteller ve kafelerde sıcak çikolatanın sunulduğu da ifade ediliyor.

Nestle’nin, 1909'da İstanbul Karaköy'de, çocuk maması, çikolata ve yoğunlaştırılmış süt ithal eden şubesinin Türkiye'ye girmesiyle çikolata ile olan tanışıklığımız başlıyor. 1927'de İstanbul Feriköy'deki bira fabrikasını çikolata fabrikasına dönüştürerek üretime başlıyor. Ordu'da 1936'da fındıkçılık yapmak üzere kurulan Sağra'nın ilk çikolata fabrikası ise 1946'da açılıyor. 11 Ağustos 1992'de TSE sütlü, bitter, beyaz ve sade, çeşitli dolgulu olmak üzere çikolata standartlarını belirliyor.

Görüldüğü üzere Çikolatanın ülkemizdeki tarihi oldukça yeni sayılır.

Tanrıların Yiyeceği  ‘Theobroma cacao

Çikolata, kakao çekirdeklerinden, stabilitesini ve lezzetini sağlamak için fermantasyon, kurutma, kavurma, uç öğütme ve rafine etme, konçlama ve temperlemeyi içeren çok aşamalı bir işlemle üretilir

Kakao ağacının Latince adı Theobroma cacao L., yani 'Tanrıların Yiyeceği' anlamına gelir. İsminden de anlaşılacağı üzere oldukça değerli bir besin maddesidir.

Çikolata çoğunlukla yağ içerir (kakao yağı formunda) ve kateşinler, antosiyanidinler ve proantosiyanidinler gibi polifenoller (sağlığa yararlı bileşenler) açısından zengindir. Çikolatanın polifenol içeriği farklı ham madde kaynaklarına ve üretim süreçlerine göre değişmektedir.

Gelelim yazımızın başlığının sebebine. Bu yazıyı dergiye gönderdiğimde başta hemcinslerim olmak üzere, herkes önce başlığı yüzünden merakla okudu.

İşte çikolatanın Sağlığa Faydaları;

Tarih boyunca çikolatanın uyarıcı, rahatlatıcı, canlandırıcı, cinsel gücü artırıcı, tonik ve depresyon giderici etkileri bulunduğu görüşü hakim olmuştur. Bir çok dönemde ilaç olarak kullanımı bulunmuştur.

  • Kalp-Damar Hastalıkları

Yapılan birçok çalışmada düzenli çikolata tüketimi ile kalp-damar hastalıkları arasında negatif ilişki gösterilmiştir. Kakao içeriğindeki polifenollerden çok olası mekanizmanın, antiinflamatuvar, antioksidan, antiplatelet agregrasyonu (pıhtılaşma)ve vazodilatif (damar gevşetici) özellikleri ile ilişkili olabileceği belirtilmektedir. Kakaoda bulunan bitkisel steroller ve posa kan yağlarını düşürücü etki göstererek, kardiovasküler sağlığın korunmasında önemli rol oynayabilmektedir.

Ayrıca kakaonun yapısında bulunan potasyum, kalsiyum, magnezyum ve bakır gibi mineraller de kardiyovasküler sağlığın geliştirilmesinde yardımcıdır.

 

  • Diyabet

 Atıştırmalık olarak çikolata tüketimi ile (ayda bir kezin altında 28 g çikolata tüketen bireylerde, ayda en az bir kez 28 g çikolata tüketenlere göre) Diyabet gelişim riski arasında negatif ilişki saptamış. Genel olarak değerlendirildiğinde, ılımlı miktarda çikolata tüketimi ile sağlanan flavanoidlerin, çikolatanın yüksek yağ ve şeker içeriğine rağmen koruyucu etki gösterebildiği sonucuna varılmıştır.

 

  • Kan Basıncı

Panama’da Hintliler üzerinde yapılan çalışmalarda günde üç kez 30 g kakao tüketiminin (toplamda 900 mg flavanol), yüksek sodyum alımlarına karşılık kan basıncını düşürdüğü (110/70 mmHg) gösterilmiştir. Hipertansif bireylerin aksine normal tansiyonlu bireylerde ise kakao/bitter çikolatanın kan basıncını düşürücü etkisi gösterilememiştir. 

 

 

  • Ruhsal Durum

 

Çikolatanın ruhsal durum üzerine etkisinin değerlendirildiği çalışmalarda haz ve duygu durumunun düzenlenmesinde rol oynayabileceği gösterilmiştir. Ancak çikolatanın ruhsal durum üzerine oluşturduğu olumlu etkiler, sadece içerdiği psikoaktif bileşenlerle ilişkili değil, tat, yapısal özellikler, karbonhidrat ve yağ oranı gibi tüm özelliklerin oluşturduğu ortak bir sonuçtur.  Çikolatanın bilinçli tüketimi yani daha yavaş tüketim süresi, daha çok çiğneme, tat, koku, lezzet öğelerine daha çok dikkat ile karakterize edilmiştir. Bilinçli bir şekilde çikolata tüketiminin ruhsal durum üzerine olumlu etki sağladığı bulunmuştur.

 

  • Afrodizyak Etki

Çikolatada belirtilen afrodizyak özellik, sıklıkla tükettikten sonra ortaya çıkan duyusal memnuniyet ile ilişkilendirilmektedir. Bunun yanı sıra, çikolatanın tatlı ve yağlı doğal yapısının hipotalamusu uyardığı, haz duygusu oluşturduğu, beyindeki serotonin düzeylerini etkileyerek afrodizyak etkinin ortaya çıkmasını sağladığı belirtilmektedir. Kan basıncını ve kalp atım hızını arttırdığı, duyguları güçlendirici etki yaratabildiği gözlemlenmiştir. Yine çikolata tüketimin oluşturduğu anlık enerji yüklemesinin dayanıklılığı arttırabileceği öne sürülmüştür.

 

  • Bilişsel İşlevler

Bitter çikolata içeriğindeki yüksek kakao oranıyla beyin damalarının genişlemesine ve beyne daha hızlı kan akışının sağlanmasına fayda sağlar. Bu durum hafızanın gelişmesine katkı sağlayarak bilgilerin akılda daha uzun süre kalmasını sağlar. Ayrıca içerdiği kafein oranıyla birlikte odaklanmayı artırır ve konsantrasyonu geliştirir.

  • Antioksidan Etki

Antioksidanlar serbest radikalleri ortadan kaldırır ve vücudu erken kanser ve yaşlanma oluşumundan korur. Bitter çikolatada bulunan polifenol ve flovanoidlerin antoksidan etkisi bulunmaktadır.

Çikolata ilaç mı gıda mı?»

Ancak, tüm bu faydaların yanında tabi ki her gıdayı olduğu gibi çikolatayı de ölçülü tüketmek gerekir.  Aklımıza, sağlık sorunları geldiğinde seçimimize dikkat etmeliyiz. Kakao oranı yüksek olan bitter çeşitlerini tercih etmek doğru olacaktır. Sütlü çikolata yerine bitter çikolata, yüksek polifenol ve flavonoid içeriği nedeniyle daha iyi bir seçenek olacaktır. Bitter çikolatanın toplam polifenol ve flavonoid içeriği sütlü ve beyaz çikolataya göre beş kat daha fazladır.

Bu nedenle en az yüzde 70 kakao oranına sahip, katkı maddesi ihtiva etmeyen mümkünse ilave şeker içermeyen çikolataları tercih ettiğinizde çikolata bir fonksiyonel gıdaya dönüşüyor.

Market raflarında gezerken çeşit çeşit çikolatalar içinden hem sağlıklı hem lezzetli bir seçenek olan doğru çikolatayı bulamak artık zor olamayacak.

Hepinize çikolata tadında bir yıl diliyorum.

Kaynak: Nutrients 2013, 5, 1573-1584; doi:10.3390/nu5051573

 

«Kesinlikle çikolata sağlık için pozitif potansiyel etkisi olan fonksiyonel bir gıda, temel beslenmenin ötesinde: aslında çikolata, hastalık riskini azaltan, en iyi sağlığı destekleyen “tıbbi gıda”(medifood)»