Şunun şurasında daha 20 gün önce kuzenim Murat ile birlikte Prag seyahati hazırlıkları içerisindeydik. Evet, itiraf etmek gerekirse o andan itibaren hâlâ durumun ciddiyetinin tam olarak farkında değildik. Koronavirüs, Avrupa’da etkilerini göstermeye başlamıştı, her gün yeni haberler ardı adına geliyordu ancak burada ortalık bu denli karışık değildi. 

Aynı zamanlarda kayınpederim ve kayınvalidem de 1 haftalık İsviçre tatili hazırlıkları içindelerdi. Yaklaşık 2 aydır İsviçre’nin şehir şehir – köy köy haritalarını çıkarmış, bu seyahate kendilerini fazlasıyla hazırlamışlardı.

13 Mart sabahı eşimle kahvaltıya gittiğimizde; “ani bir karar verdik ve iptal ettik” dediler. Bu karara gerçekten gerek var mı? sorusuna beraberce yanıt aradık. Ancak kayınpederim gece geç saatte bu kararı almış, iadesi olmayan biletleri de yakarak seyahatten vazgeçmişti. 

Ardından olaylar o kadar hızlı yaşandı ki, birkaç gün sonra kuzenimle benim gitmeme 5-6 gün kala biz de seyahatimizi iptal etme kararı aldık.

Sonrasında olaylar ve koronavirüsün Avrupa’daki etkisi çığ gibi büyüdü. Her gece z raporu alır gibi vaka ve vefat sayılarını almaya başladık. Türkiye ve tüm Avrupa kepenk indirdi. Olağanüstü hal ilan edenler, kendi olağanüstü halini ilan edenler, birbiri ardına kötü haberler, panik, endişe, korku ve kilitlenmiş bir dünya.

20 günde ne kadar hızlı bir şekilde oldu bu olanlar. 20 gün öncesi sanki yıllar öncesi gibi geliyor. Avrupa’da, Amerika’da yıllarca gezip dolaştığım harika şehirlerde şimdi içler acısı dramlar yaşanıyor...

Doğa Verdiklerini Büyük Bir İntikam ile Alıyor...

Bu süreçte hava kirliliği büyük ölçüde azalmış. Avrupa şu an çok daha temiz bir havaya ve suya sahip. Venedik kanallarında kuğular hatta yunuslar yüzmeye başlamış.

Bu dünyayı kendisine ait sanan insanoğlu şuan acı gerçekle bu şekilde karşı karşıya. Evlerimizden çıkamaz olduk. Çaresizlik diz boyu.

Şimdi herkesin en büyük derdi hijyen. Kimse kimseye yaklaşamıyor. Günde defalarca ellerimizi yıkıyor, dezenfekte ediyoruz. Eve geldiğimizde yok artık öyle ceketi bir yere çorabı bir yere fırlatmak. Dooğru banyoya... Çamaşırlar makineye... 

Sağlık çalışanları el üstünde tutuluyor. Şurada daha 1-2 ay öncesine kadar ülkemizde haftada birkaç defa darp edilen doktor haberleri televizyonlardan gazetelerden eksik olmazdı. Şimdi o kolonyalı ellerimizle balkonlardan alkışlıyoruz cümbür cemaat. Hemşire, sağlık çalışanı veya doktorlarımız... Şimdi canla başla bu ortamda çalışıp, virüs illeti ile boğuşuyorlar; kendi ve ailelerinin sağlıklarını riske atarak...
 
Koronavirüs bir şekilde geçip gidecek.
Bizden alıp götürdükleri için çok üzgünüm. Ancak;
Kazandırdığı farkındalıkların kalıcı olmasını diliyorum. 
Neymiş? Demek ki hayatta her şey her an değişebilirmiş. Neymiş? İnsanlık aslında kendini çok gelişmiş sanan, aslında maalesef ki fazlasıyla aciz bir canlıymış…