Kocaeli’nin önde gelen ve doğru habere ulaşmak denince akla ilk gelen isimlerinden Aysun Özcan ile birlikteyiz. Kendisiyle gazeteciliğe başlama hikâyesini ve bebeği gibi büyütüp başarılara imza attığı Kocaeli Barış Gazetesi’nin konuştuk. 

Bir gazeteci adayı olarak ilk röportajımı basın sektöründe Kocaeli’nin önde gelen isimlerinden Aysun Hanım ile yapmak benim için çok özel bir anı olarak kalacak.

Kocaeli Barış Gazetesi’ndeki ofisinden içeri ilk girdiğim anda beni övgüler ile karşılayan Aysun Hanım’a ve üretken – çalışkan ekibine bu güzel röportaj günü için çok teşekkürler... 

Söyleşimizde bahsettiği hedefleri gerçekleştirmeleri dileği ile…

Keyifli okumalar…

Merhabalar, Aysun Hanım. Okurlarımıza gazetecilik hayatınızın nasıl başladığını anlatır mısınız ?

Aslında çok tesadüflerle başladı. O zamanlar sosyal medya ve interaktif gazetecilik çok yeniydi. Okumaya çok meraklıydım ve biraz da siyasetin içerisinde olduğumdan gündemi çok sıkı takip ederdim. Gazeteci bir arkadaşımın bir gün beni ziyaretinde “Neden köşe yazısı yazmıyorsun? ” demesiyle bu hikâye başladı. Bu serüvene haftalık gazetede köşe yazısı yazarak başlamış oldum. Daha sonra bu yazıların okuyucu tarafından çok iyi

takip edildiğini öğrendim. Sonrasında Bizim Kocaeli Gazetesi’ne davetiye vermek için gitmiştim. Ve orada Serpil Hanım bana gazetede köşe yazısı yazma teklifinde bulundu. Bu teklifi duyunca çok şaşırdım çünkü kendimi o yetkinlikte hissetmiyordum. Serpil Hanım o süreçte beni destekledi. Ve; Bizim Kocaeli Gazetesi’nin kapısından girmiş oldum. Bir süre sonra kendime güvendim ve “röportaj yapabilirim.” dedim… 

O dönem senden daha ileri yaşlardaydım. O büyük heyecanla röportaj temalı bir proje geliştirdim ve bu görevi üstlendim. Proje adını  “Yükselen Değerler”  koydum.  Proje, Kocaeli’nde iş insanlarının yaşam hikâyeleri hakkında röportaj yapmaktı. Özellikle, kadın girişimcilere yer verdik. Beş buçuk yıl boyunca bu işi yaptım. Sonrasında 2014 yerel seçimlerinde siyaset yaptığım için adaylık yoluna girmiştim. O yüzden de gazeteden istifa ettim.

Kocaeli Barış Gazetesi’ni kurma süreciniz nasıl oldu?

Siyasete ara verdikten sonra mesleğime tekrar döndüm. O zamanlara internet gazeteciliği yoktu. Sadece basılı gazetelerin internet siteleri vardı. Sadece internet üzerinden yayın yapan bir gazete kurmak çok iddialı bir işti. Ben, özgüveni yüksek biriyimdir ve “neden yapamayayım? Ben bu işi yaparım.” dedim. Benimle alay edenler oldu.

O gün alay edenler benden sonra muhabirliği bırakıp internet gazeteciliği kurarak patron olmaya çalıştılar. Barış Gazetesi ise kurulduğu ilk yıldan kendini ispat etmeyi başardı. Sonrasında peşi sıra başarısını devam ettirdi. Bugün 11. yılımızdayız ve kalitemizden ödün vermiyoruz.

Bu süreçte yaşadığınız ve aklınızdan hiç çıkmayan bir anınız var mıdır?

Aslında her günümüz bir anı. Ama hiç aklımdan çıkmayan bir olay var. Alenen belgeli bir dolandırıcılık haberi yapmıştık ve haberini yaptığımız kişiler gazeteye gelip masaya silah koymuşlar, bizi açık açık tehdit etmişlerdi. Ben, o soğuk kanlılıkla “buyurun ne isterseniz yapın.” demiştim. Sonrasında bu rest çekişimi görmelerine rağmen

Benle iletişim kurmaya devam etmeye çalışmışlardı. Israrla “haberi kaldırın” demişlerdi. Ve ben de haberimin arkasında durmuştum. “Geldiyseniz gereğini yaparsınız, yapmazsanız ben sizi şikayet edeceğim.” demiştim ve devamında ağza

alınmayacak küfürler etmişlerdi. Sonrasında polise şikayette bulunmuştum. Davalık olmuştuk ve sonunda ceza almışlardı. Ne kadar pişman olduklarını dile getirseler de her şey için geçti. Çünkü sonrasında kamu onları bırakmamıştı.

Bu süreçte yaşadığınız, sizi yoran pes ettirme noktasına getiren zorlu bir olay var mıdır?

Tabi ki oldu. Kocaeli’nde, benim kadar göz önünde olan başka bir kadın patron yok. Karakter olarak başımı eğmem, hep dik tutarım. Bunu söylememin sebebi Barış Gazetesi’nin tökezlemesini bekleyen çok kişi vardı. 

“Bu nasılsa kadın, yerinden indiririz, işinden yıldırırız “ diye düşündüler. Karalama kampanyaları ve kadın üzerinden olabilecek tüm yaftalamaların hepsiyle karşılaştım. Ama öldürmeyen acı güçlendiriyor insanı ve ben bu kampanyaların hepsinden alnımın akıyla çıkmayı başardım. Bir söz vardır. “Sen doğru dur, eğri belasını bulur”...

Hakikaten gerçek bir söz ve hepsi de belasını buldular ve ben bunu keyifle izledim. Eskiden bu tip bir saldırı duyduğumda “Ben nasıl kendimi ifade edeceğim ve bunun doğru olmadığını nasıl anlatacağım.” derdim. Stresli günler geçirirdim. Ama artık öyle değil. Nasıl olsa ben gerçek olmadığını bildiğim bütün olaylar karşısında nasıl davranmam gerektiğini, bunlarla nasıl mücadele etmem gerektiğini öğrendim. Dolayısıyla da artık korkmuyorum. Ama kadın olarak bu meslekte onurunla, ahlakınla kalmak hiç kolay bir şey değil. Kısacası bu güne kadar geldim ve bundan sonra da bir şey olmaz.

Peki, haber sitenizi kurarken en büyük iddianız neydi?

En etkili gazete olmaktı. Çok okunmaktan ziyade güvenilir olmaktı. Referans kabul edilmesiydi. “Barış’ta yazıyorsa doğrudur.” veya bir haber çıktığında “Barış’ta var mı? Oradan teyit edelim.” denmesiydi. İnsanların internet tarayıcılarında ile başta Barış olsun istedim. Karşılaştığım birçok kişiden de  “Ben önce Barış’ a bakıyorum.” sözünü duyuyorum. Ve başka hiçbir şey bunları duymak kadar keyif vermiyor. Sonuç olarak iddiamı da gerçekleştirmiş oldum.

Ekibinizde kimler var ve neler yaparlar?

Genel Yayın Koordinatörümüz Yılmaz Karabıyık ile gazeteyi kurduktan hemen bir yıl sonra yollarımız kesişti. Kendisi, öncesinde baskılı yayın yapan bir gazetede çalışıyordu. Orayı bırakıp o zamanlarda pek revaçta olmayan internet gazeteciliğine gelmesi benim için çok büyük bir fedakarlıktı. 10 yıldır omuz omuza beraber çalışıyoruz. Etiket vermek gerekirse de en az benim kadar yetkilidir. Haber müdürümüz Sebahattin Aydın’dır. Yılmaz, Sabahattin ve ben müthiş bir beyin fırtınasıyla gazeteyi en iyi yere getirmek için birlikte çalışıyoruz. Sahada muhabirimiz Merve Dişli var. Siyasetçilerin korkulu rüyasıdır. Merve geniş bir bakış açısına sahip. Kimsenin

göremediğini görür ve muhalif bir kafaya sahiptir. Editörümüz Kubilay Kozak, epeydir bizimle ve tecrübesiyle bize çok şey katıyor. Yeni mezun olmuş yeteneklerimiz Zeynep Tarım ve Nurgül İlhan var. Spor müdürümüz Gökhan Beşiktaş var. Onun sayesinde daha da güçlendik. İşinde çok iyi. Tam bir Kocaelispor aşığı. Asayişte Nuri Dinçer Akçaharman ile çalışıyoruz. Sahada asayişe dair ne varsa o takip ediyor. Kocaeli’nde, İzmit’ e sıkışmış bir gazetecilik yapılıyor. Aslında buranın batı yakası da var. Gebze, Çayırova, Dilovası ve Darıca ilçelerinden oluşuyor. Buralarda muhabir temsilcisi olan tek gazete biziz. Burada Hanife Sürun ile çalışıyoruz. Köşe yazarlarımızdan Esra Aydın var. Esra verimli ve öğretici yazılar yazıyor. Özgür Can Yolcu hocamız var. Kendisinin yazılarından feyz alıyoruz. Akademi Hastanesi Başhekimi Erhan Uysal var. Bir de benim belkemiğim, her şeyim kurulduğumuz andan beri ekibimizin ablası olan ve en güvendiğim ablam Serpil Güney var. Kalabalık ve işini iyi bilen bir ekibe sahibiz.

YENİ NESİL MEDYANIN MİMARI

Kocaeli kalabalık ve her bölgeden insanın bulunduğu kozmopolit bir şehir. Burada gazete yönetmeyi ve gazetecilik yapmayı nasıl tanımlarsınız? Zorlukları ve güzellikleri nelerdir?

Kocaeli, yerel basın anlamında Türkiye’de en güçlü birkaç şehirden biri. Haber açısından malzemenin bol olduğu bir şehir. Görmek istersen her şey haber. Zorluğunun olduğunu düşünmüyorum. Bir sürü sivil toplum örgütü, dernekler, siyasi

partiler var ve hiçbir yerde olmadığı kadar etkinler. Ayriyeten sanayi ve turizmin var olduğu bir şehir. Bunların hepsi haber kaynağıdır. İstanbul kadar rahat olduğunu düşünüyorum.

Peki Kocaeli Barış gazetesi adına gelecek projeleriniz nelerdir?

İleriki dönemde Barış Gazetesi adına kanunun bize tanmış olduğu basın ilan kurumuna tabi olan bir gazete olmak istiyorum. Aslında bu hedefle alakalı bir adım attık. Başvuru sürecimizi yaptık. Akredite olmayı bekliyoruz. Başarıyla da geçersek Barış Gazetesi kendini kurumsal bir havaya sokmuş olacak. Sonrasında; görsel medyayı, sokak röportajlarını, spor yorumculuğunu güçlendirmek istiyorum. Ve de kendim konuk ağırlamak istiyorum. Çünkü buna ara verdim. Hem yönetmek hem de bunu yapmak kolay olmuyor. Kısacası gazeteyi gazete yapan ne varsa bunu herkes burada bulsun istiyorum.

“Keşke yapmasaydım” ya da “keşke şunları da yapsaydım” dediğiniz durumlar oldu mu?

Aslında çok keşkelere takılan bir insan değilim. Zamanın ruhu, onu yapmamı gerektirmiştir, onu yapmışımdır diye bakarım. O yüzden keşkelerim yoktur. Ama eklemek isterim ki patronluk çok yorucu ve sevdiğim işi, yani yazmayı yapamaz hale geliyorum. Zaman ayıramıyorum. Kısacası keşke iki tane Aysun olsa biri patronluk biri de sevdiği işe zaman ayırabilse.

Peki, gazetecilik mesleğini icra ederken en çok neyi yapmaktan keyif alıyorsunuz ve neye önem veriyorsunuz?

Köşe yazısı, makale yazmayı çok seviyorum. Bazıları beş dakikada makale yazıp bitirdiğinde onlara özeniyorum. Çünkü ben makale yazarken çok önem veriyorum, kendimi kaptırıyorum. Kitap yazar gibi yazıyorum ve de okuyucuya pencere açmayı hedefliyorum. “Buraya buradan da baktınız mı ?” demeyi çok severim ama yönetme kısmı çok vakit aldığı için çok yazamıyorum. Ondan dolayı kendimce biraz muzdarip durumdayım.

“Benim için dönüm noktasıdır.” diye adlandırdığınız bir anınız var mıdır?

Benim için dönüm noktası diye adlandırdığım an gazeteyi kurduğum ve patronluk kısmına geçtiğim andır. Patronluktan ziyade fikirlerini hayat geçirmek için bir yetkiye ihtiyaç duyar insan. Benim de aradığım aslında o yetkiydi. Kendi kendimi yetkilendirdim ve bir site kurdum.

Bu işe ilk adımlarınızı attığınız zamanla şimdiki zamanı kıyaslarsak neler söyleyebilirsiniz? Neler değişmiştir?

Biz başladığımızda, sektör siyasetle eş dönümlü yürüyordu. Despot bir yönetim vardı. Muhalif basına kötü gözle bakan bir yapı hakimdi. Bırakın yerel yönetimlerden, belediyelerden ilan reklamı almayı firmalardan aldığınız haberlere bile engel olunup, ambargo koyulduğu dönemleri yaşadık. Bütün yazılarınıza müdahale

edilmesi, şikayet edilmesi, mahkemeye verilmesi gibi mobbingler ile karşılaştık. Ayrıca, ne zaman basını kontrol altına almaya çalıştılar, geri gidişleri de başladı. Çünkü basın özgürdür öyle de kalmalıdır. Ha, tabii ki şimdi de basın tam anlamıyla özgür değil, ama eskiye nazaran Kocaeli genelinde çok daha iyi durumda. Hâlâ gazetecilere baskılar, tutuklamalar gerçekleşiyor ama eskiye nazaran azaldı. Lakin, hakaret eden herkes cezasını çekmeli ama sadece cumhurbaşkanına hakaretle sınırlandırılmamalı. Muhalefete hakaret edildiğinde de cezasız kalmamalı. Kısacası başladığımız zamanla geldiğimiz zamanı kıyaslarsak Kocaeli adına rahat olduğumuzu söyleyebiliriz.

Ve en tatlı sorumuza geldik. Bu mesleği icra etmeden önceki Aysun Özcan ile şimdiki Aysun Özcan’a bakarsanız neler dersiniz? Neler katmıştır bu meslek size?

Hiçbir şey bilmiyormuşum. Aklına estiğini yapan, yapmak istemediğinde bir işi yapmayan biriydim. Ve şimdi ise çok göz önünde olmanın vermiş olduğu dezavantajlarla birlikte her an her yerde kendimi çok dikkatli olmam gerekiyormuş gibi hissediyorum. Bu mesleğin beni olgunlaştırdığını görüyorum. Zaten hayat şartları sizi oraya götürüyor. Göz önünde olmak kadar zor bir şey olmadığını öğrendim. Yeniden doğmuş gibi oldum. O hayatımla bu hayatımı kıyasladığımda ne kadar rahatmışım diyorum. Şu an rahat değilim.

Barış Gazetesi’nin ismi nasıl ortaya çıktı?

Kocaeli’nde bilinirliğe sahip ve ilk yerel gazete olan Barış adında bir gazete vardı. Fakat sahipleri yaşlandı ve ailesi de gazeteyi devam ettirmedi. Gazete kapandı... Ayrıca, gazete olarak sosyal demokrat görüşe sahibiz. Barış ismi de bu tanımı karşılıyor. Sonrasında ben eski Barış Gazetesi’nin sahibinin yanına gitmiştim. Sahibine “Müsaadeniz olursa gazetemizin adını Barış koymak istiyoruz.” diyerekten, niyetimizi sunmuştuk. Kendileri de çok mutlu olmuştu ve açılışa da gelmek çok istemişti fakat ömrü buna yetmedi. Ek olarak Barış ismini koymamın bir diğer faktörü de oğlumun adı Barış. Ve böylelikle gazetenin adını Barış koymuş oldum.

Son olarak da okurlarımıza iletmek istediğiniz bir mesaj var mıdır?

Kadın meslektaşlara, genç gazeteci adaylarına ayrıyeten kendi çalıştırdığım editörlere, muhabirlere şunu söylüyorum. Alan o kadar açık ve boş ki, aşkla yaptığınızda çok çabuk fark edilirsiniz. Yeni mezun olmuş arkadaşları da nedense bir idealistlikte göremiyorum. Eskiden iletişim fakültelerin de staj zorunluluğu vardı. Stajyerler iş yapmak için kapımızı aşındırırlardı. Şimdiyse zorunluluk kaldırıldı ve kimse staj yapmak istemiyor. O zaman niçin okuyorsun ? Meslek zor bir meslek. Herkesin bu mesleği yaşatmak için elinden geleni yapması gerekir. Yoksa diğer türlü ajanslara, belediye bültenlerine teslim olmuş oluruz. Hakikaten büyük bir inançla sokakta, sahada olmamız gerekiyor. Bu meslek hakkıyla yapıldığında keyifli bir meslektir.