Sevgili Time Kocaeli okurları. Eğer görmek isteyen gözlerle bakarsanız bizim çevremiz doğanın insanlara bahşettiği onlarca güzelliklerle dolu. Hele de yakınınızda bu olguları en ince noktasına kadar görerek zevkini çıkartmak için istekli bir dostunuz varsa yaşadınız. Aynen bizim gibi. Çünkü bizim patron Tolga Tamer, tam anlamıyla bu yapıda bir kişilik. Gidip görülmesi ve hissedilmesi gerektiğini düşündüğü bir yer keşfederse, inanınız en kısa sürede bizler de görecek ve o keyfi yaşayacağız. Tek verdiği komut “Hazırlanın gidiyoruz"                                     

Geçen hafta beni arayarak “Sizi çok keyif alacağınız, huzurlu bir yere götürüyorum anne hazırlan olur mu” dedi. Dur oğlum, şu işim var, o güne randevum var falan da deseniz, maalesef hikâye. Patron bizi o gün yaptığı organizasyonuna katmışsa iş bitmiştir. Bizler biliriz ki gideceğimiz yer gerçekten gidilmesi gereken müstesna yerlerden birisidir. O nedenle bu sürprizler çokta hoşumuza gider aslında. Sonrasında yapacağımız, derhal hazırlıklara başlamak ve gideceğimiz yeri hayal etmektir, o kadar... Ben de ailecek planlanan bu küçük kaçamağı sizlere anlatmak istiyorum. Belki sizler de Tolga Tamer’in bizlere yaşattığı bu huzuru yaşamak ister, bu cennet doğayı keşfedersiniz.. Belki de keşfetmişsinizdir bile…                                                                                                                                                                    

Gideceğimiz yer il sınırımız dışında olsa da, hiçbir zaman o cennet beldeyi başka bir ilin sınırı içerisinde kabullenmediğimiz SAPANCA... Çocukluğumuzdan bu yana eşimizin dostumuzun yaşamını sürdürdüğü, bizlerin de o günlerden bu yana gölün kenarında yüzlerce anı biriktirdiğimiz SAPANCA… Kendine mahsus rüya gibi güzelliklere ev sahipliği yapan turizmin her daim parlayan yıldızı...

                     

Tolga, gideceğimiz yerin yeni hizmete girmiş bir tatil köyü olduğunu anlattı ve detayları gittiğinizde görürsünüz dedi.. Neyse saati geldi ve arabalarımıza doluşarak aracımızın penceresinden yüzümüze vuran ılık rüzgarın ve tatlı tatlı kulağımıza işleyen müziğin eşliğinde Sapanca’ya doğru yola çıktık… O tarafa doğru yaklaştıkça bahar ayının mucizelerini daha yakından izleyerek planlanan yere geldik… Geldiğimiz yer, Sapanca (yanık mevkii) göl kenarı. Tesisin adıysa VİTAL GÖL. Doğayla modernizasyonun bütünleşerek her iki olmazsa olmazımızdan faydalanmamızı sağlamaya projelenmiş bir tatil köyüydü burası. Birbirine paralel yapılmış 16 adet sevimli evden oluşuyordu. Evlerin bitimiyse göl ve restoran. Ayrıca evlerin yemyeşil bahçesinde büyük zevk alacağınız ısıtmalı  havuzları masmavi suyuyla misafirlerine nazlı nazlı göz kırpıyordu. Sadece akşam yemeği bizim zevkimize bırakılmıştı. Zaten bahçe her şekilde donanımlı, havuz başı yemeğinde yapacağınız mangal sefasına göre hazırlanmıştı. Biz hazırlıklı gittiğimiz için beylerin yakacağı mangalı ve orada pişirerek hanımlara yapacakları sunumu heyecanla bekliyorduk. Ancak otelimize geldiğimizde ikindi vakti olduğu için herkes birden “Ah bir çay olsa şimdi” görüşünde birleşti. Evin içinde elektrikli her tür cihaz ve ikramlar mevcut olduğundan ev keşfi bittiği an çaylar kaynamaya başladı makinada. Yanımızdaki abur cuburlar da masaya dizilince bunun sadece çay değil bir ön beslenme konumuna dönüşeceğini anlamıştım. Öyle de oldu zaten… Önümde çayım, etrafımda yemyeşil doğa ve tepemde pırıl pırıl günün kanatsız melekleri bulutlar.. Daha ne isteyebilirdim ki. Bu huzura bayağı ihtiyacım olduğunu o an çok daha iyi anladım. Ve sevgili patronum, canım oğluma tüm kalbimle dualar ettim.                                                           

Çay keyfi sonlandıktan sonra evlerle gölün arasındaki ağaçlarla süslenmiş ışıklı yoldan zevkle  göl kenarına doğru yürüdük. Otelin restoranı da oradaydı. Gölün içine doğru uzanan iskelenin bitimindeki bölüm, oturup harika tablo görünümündeki manzarayı seyredebilmek için hazırlanmıştı. Bir yanda ördekler, bir yanda kurbağa sesleri, suyun içinde sağa sola savrulan sazlıklar ve çeşitli kuşların değişik ötüşleri arasında kendinizi doğanın bir parçası gibi hissetmemeniz mümkün değil. Akşam yemek faslımız da mükemmeldi. Aşçılarımız bizden bayağı yüksek puanlar aldılar. Tolga, Kaan ve Beste havuza girdi. Zaten bu defa ki gezinin en mutlu olanı tatlı toruncuk Beste diyebilirim. Gönlü ne istiyorsa hepsi mevcuttu. Kalınan yerin güvenliği artı bir rahatlıktı çocuklar adına. Şarkılar, anılar, fıkralar ve kahkahalar bu gecenin en özel ilacı gibiydi hayatımızda. Gecenin ayrı bir heyecanı çok güçlü rüzgârın yarattığı ve adeta uçacakmışız gibi hissettiğimiz anlar oldu diyebilirim. Fırtına şiddetliydi ancak hava çok sıcaktı ve herkes çok mutluydu gördüğüm kadarıyla. Hatta torunum tam o an Kaan bir kez daha girdi havuza. Düşünebiliyor musunuz ? Saat gece yarısı 03:00, bahçedeki jakuzili havuz sıcaklığı 28 derece, torunum Kaan havuzun içinde ve biz hâlâ sohbetteyiz. Sabah, Beste'mizin uyandırma seremonisiyle herkes erkenden kalkmak zorundaydı. Çünkü Beste uykusunu almıştı ve dinamik, hazır ve nazır bir şekilde kahvaltıya inmeyi bekliyordu. Haksız da sayılmazdı. Zaman göl kenarında çok zevkle yapılmış restoran kahvaltı için bizleri bekliyordu...      

                                                                                                                                                   

Evlerden birer birer çıkan aile fertlerinin “ Off çok geç yattık, uykumuzu alamadık” gibi sözler söylemesini beklerken, herkes gayet iyi görünüyordu. Hatta kızım Yeşim çoktan kalkmış, mis gibi doğada uzunca bir yürüyüş bile yapmıştı. Kahvaltıya hep birlikte göl kenarına indik. Ördekler aynı yerde, aynı şekilde oynuyorlardı. Kurbağalar ve kuşlarsa bıkmadan usanmadan aynı şarkıya devam ediyorlardı. Hava ve ortam çok güzeldi gerçekten. Restoran açık büfeydi ve çok titizlikle hazırlanmıştı. Artı olarak temizlik ve hijyense herkes tarafından ilk göze çarpan önemli bir memnuniyet göstergesiydi. Hepimiz arzu ettiğimiz yiyecekleri aldık. Çevremizdeki masalar bir bir doluyordu. Hatta dikkatimi çeken yan tarafımızdaki rezervasyonlu yirmi kişilik masaya gelen kadınlar oldu. Bilmiyorum ama ya tesis sahibinin misafirleriydiler ya da otelin restoranını tercih eden bir topluluktu. Çok kibar ve elit bir topluluğun bizlere selam vererek nazikçe ve hoş sohbet aynı ortamı paylaşmak, her nedense hoşumuza gitti diyebilirim. Bu, aynı zamanda otelin müşteri veya yeme içme seçeneğini tercih eden profili de anlatmaya yetiyordu. Çaylar, kahveler derken yavaş yavaş dönme vaktinin geldiğinin farkındaydık. Gelgelelim hiç kimse bu sözcüğü dile getirmek istemiyordu anlaşılan. Yani kimsenin şehrin kargaşasına dönme isteği yoktu. Ne çare bu mükemmel sürprizin de sonuna gelmiştik. Çantaları topladıktan sonra Vital Göl ve restoran yetkilisine, çalışanlarına teşekkür ederek araçlarımıza doğru yol aldık. Bize memnuniyetimizi sordular. Eksikler varsa dostça belirtmemizi istediler. Ve yolcu edene kadar yanımızda oldular.  Yine çok tatlı bir süprizdi bizlere yaşattığın sevgili patron. Beklentiler gittikçe yükseliyor. Bakalım bundan sonraki sürprizin ne olacak? Merakla, heyecanla ve bavullarımız hazır bekliyoruz.                                                                      

 

Söz, yine Time'da tüm detayları ile yazacağım.