Merhaba sevgili okurlar. Bu ay tatlı ve başarılı arkadaşım Zeynep Yalaz’ın sayfalarında konuk kendisi oluyor. Onu kendi sayfalarında ben ağırlayacağım. 

Peki, ben kim miyim ?

Okumayı – gözlemlemeyi çok seven, entellektüel bir yaşamı benimsemiş, henüz 5 yaşında bale yapmaya başlamış ve hayatını bale öğretmeni olarak devam ettirmiş, bu güzel derginin kurucusu ve editörü canım Tolga Tamer’in ablasıyım.

Zeynep’in konuk olduğu bu sayfayı benim hazırlıyor olmamın sebebi hem Time Kocaeli’nin hem de Zeynep Yalaz’ın sıkı bir okuru olmam. 

Zeynep’i arayarak bu teklifimi ve düşüncemi kendisiyle paylaşmamdaki asıl sebep, uzun zamandır kendisi hep yaptığı işlerle ve dergiye aldığı konuklarıyla kentte gündeme geliyor olmasıydı. Bana sanki özel hayatı ve farklı yönleri ile ilgili de anlatacağı çok renkli şeyler var gibi geldi. Bu sayfalarda onun bu yönlerini işlemeyi düşündüm.

Tüm bu yoğun koşuşturması, herkesin kabul ettiği pozitif yanları, kahkahası ve parıldayan gözlerinin yanı sıra acaba hiç dertleşmeye ve içini dökmeye ihtiyacı var mıydı ?

Güçlü kadın olmak zor. Her zaman bir duruş sergilemek büyük yük. Gün bitip eve geldiğinde, kendileriyle yalnız kaldıklarında “nasıldı o güçlü kadınlar ?”

Ben de çok güçlü bir kadının güçlü kızıyım. Asıl güç, hayatımız boyunca yılların bize yaşattığı tüm olumsuzluklara rağmen özümüzden ve bizi biz yapan değerlerden sapmadan hayatımıza devam edebiliyor olmamız. Yolumuzdan asla sapmamamız...

Bu röportaj; gücüne inanan ve ondan asla vazgeçmeyen kadınlara gelsin.. Vee tabii iyiye, doğruya, güzele değer veren herkese...

Keyifli okumalar...

ZY: Merhaba Gamze, hoş geldin..

GÇ: Seninle birlikte olmaktan çok mutluyum Zeynep. Bu sefer ben sana sorular soracağım. Bu röportajda konuk sensin. Sen her gelene pozitif enerjini vermeyi görev edinmiş bir kadınsın. Fakat senin de bazen kendini anlatmak istediğin zamanlar olabilir diye düşünüyorum ve sormaya başlıyorum..

İzmit’te Zeynep Yalaz olarak biliniyorsun. Yalaz soyadının babanla birlikte bir markalaştığını düşünüyorum. Sen de bunu devam ettiriyorsun. Çünkü babandan aldığımız tüm pozitif enerjiyi senden de alıyoruz. Bu sizin kendinizde özel geliştirdiğiniz bir şey mi? Dışarıya bunu nasıl yansıtıyorsunuz? 

ZY: Aslında bu benim kendi kafamdaki şükür sebebim. Allah’ın bana çok büyük bir lütfu bence Mehmet Yalaz’ın kızı olmak. Evet, genlerinin yüzde yüzü geçmiş. Eşim bile bazen evin içinde Mehmet Yalaz’ın kadın versiyonu ile yaşadığını söylüyor. Çok güzel bir duygu. Ben babamdan hayatım boyunca en büyük felsefeyi aldım. Öyle de yaklaştım. Çocuğuma da aynısını öğrettim. Babam hep şunu derdi: “Kimse senden üstün değil. Herkese eşit davran. Para hiçbir şeydir. Fevziye Camii’ni dolduruyor musun? Ona bak.” Bu zamanı görmesini çok isterdim. İnanıyorum ki yukarıdan görüyor. Gurur duyuyorum bu enerjimle. Evet kendi markam da oldum. Ben bir Zeynep Yalaz’ım.

GÇ: En çok merak edilenlerden... Zeynep’in bir eşi var mı? 

ZY: Ben 12 Haziran 1993’ten beri yani tam 29 senedir Kocaelispor’un efsane futbolcularından Olcay Danacı ile evliyim. 27 yaşında da Perin adında dünyalar tatlısı bir kızım var. Fakat eşim makine mühendisi olduğu için gerek futbolculuk dönemi gerek ise iş hayatında il dışında oluyor.. Eşim sosyal medyayı sevmez. Zeynep Yalaz diye bir şey başladı ve yürüdü. O da zaten gururla bahseder Mehmet Yalaz’ın kızı olmamdan. Ben buyum. Özünde 29 senelik evli, kendi içinde çekirdek aile olarak yaşadığım çok güzel bir evliliğim var. Allah nazarlardan saklasın.

GÇ: Gelelim tatlı mı tatlı kızın Perin’e..

ZY: Perin profesyonel voleybolcu. Voleybola biraz ara verdi. Perin İktisat Fakültesi mezunu. Kendi işiyle ile ilgili iyi bir şirkette insan kaynakları uzmanı olarak çalışıyor şu anda. İstanbul’da yaşıyor.

“İşime aşık bir kadınım. Mutluluk sevdiğin işi yapmakta. Ben de sevdiğim işi yaptığım için çok mutluyum.” 

GÇ: Zeynep akşam eve gider ve ayaklarını uzatır değil mi? Ne düşünür Zeynep? 

ZY: Kırkından sonra yavaş yavaş başlıyorsun ama ellide şöyle diyorsun “Hayat bir gün o da bugün. Ben kendime kıymetliyim.” Ben de kendime yaşıyorum artık. Kendimi seviyorum ve bu sebeple insanları da seviyorum. Eve gidince ne yapıyorum biliyor musun? Babamdan gelen bir huyumdur. Eve gidince hiç konuşmuyorum. Hemen bir kahve yapıyorum ve on dakika resetleniyorum. Daha sonra normale dönüyorum. Çünkü dışarıdan işim çok kolay gibi gözüküyor. Bir restorandasın, müdürlüğünü yapıyorsun. Çok güzel, şahane.. Ama bunun perde arkası var. Kimse benim mutsuzluğumu bilmek zorunda da değil. Bu benim felsefemdir. Her şeyimi paylaştığım yakın iki dostum ve ailem var. İşime aşık bir kadınım. Mutluluk sevdiğin işi yapmakta. Ben de sevdiğim işi yaptığım için çok mutluyum. 

GÇ: Çok ketum musun? Sırların var mıdır?

ZY: Evet, çok ketumumdur. Hepimizin sırları, kimseye anlatmadığı şeyler vardır. Ben de herkese her şeyimi anlatmam. 

GÇ: Güçlü ve çalışkan bir kadınsın. Yaptığın işi en iyi şekilde yapıyorsun fakat çok yoruluyorsun. “Enerjimi çok fazla işe sarf ediyorum. Eğer işim olmasaydı şunu da yapardım” dediğin bir şey var mı? 

Hiç düşünmedim. Yani aslında kötü bir şey. Her şeyi hızlı düşünüyorsunuz. Anlık programlayıp yapıyorsun ve dik durmak zorundasın. Bu sefer her yere yetişmeye çalışıyorsun. Evde de aynı sistemi götürüyorsun. Çok yorucu. Ben yavaş yaşamayı hiç bilmiyorum. Aslında birilerinin benim yerime düşünmesini, program yapmasını isterdim. O yüzden daha sakin yaşamaya çalışıyorum ama beceremiyorum. Benim yapım bu. 

“Mutfak benim için terapidir.”

GÇ: Peki evinde yemek yapar mısın?

ZY: Evet, yaparım ve çok severim. Kimse benim yemek yaptığımı düşünmüyor. Aksine mutfağım çok iyidir. Evet, iş gereği yapamadığım noktalar oluyor ama pandemi iki senede bana bir şeyi unutmadığımı öğretti. Evimde misafir ağırlamayı ve mutfakta farklı şeyler yapmayı seviyorum. Mutfak benim için terapidir. 

GÇ: Duygusal açlıkların var mı? Her şeyi içinde tamamladığını düşünüyor musun?

ZY: Yok bence. Mutluyum ben. Duygusal açıdan tamamladım evet ama herkesi affettim mi? Hayır! Aslında hiç sevdiğim bir huyum değildir ama yapacak bir şey yok. Zamanında üzüldüğüm için kimseyi affetmem. Fakat hayatlarından çok kolay çekilirim. Bunu belirli bir yaştan sonra öğrendim. 

“Hiçbir zaman “Ben oldum.” demem. Öğrenecek daha çok şeyim var.”

GÇ:Oturduğun yerden başarılı olmadığını biliyorum. Çok çalıştın değil mi?

ZY: Ben mutfakta, düğünlerde şeflerle beraber tabak da doldurdum. Gece üçlere kadar tek başıma düğün de yaptım. O yüzden tırnaklarımla kazıyarak geldim buraya. Yeri geliyor günde on üç saat çalışıyorum. Herkes sadece öndeki fotoğrafları görüyor. 

GÇ: “İş hayatında çok profesyonelim. Duygularımı da ona göre yönetiyorum” diyor musun kendine?

ZY: Hayır, hiçbir zaman “Ben oldum.” demem. Öğrenecek daha çok şeyim var. Bir işi yapmam için o işi çok sevmem lazım. Kolay kolay da inandığım bir şeyi bırakmam. “Taş yerinde ağırdır.” sözü vardır ya! Benim için bu çok önemlidir. Vefa da çok önemlidir. Ben iş profesyonelliğinde duygusal bakarım. Bana başarıyı getiren de budur. Mutluysam başarılıyımdır. Kapıdan gelen insanın “Zeynep’ciğim!” demesi benim için yeterli.

“Dünyada her kadının bir şeyleri başarabilmesi, benim için gurur verici ve çok güzel bir şey.”

GÇ: Kadın kadını çok kıskanıyor. Eğer arkadaşının başarısıyla övünebilen bir kadınsan zaten olmuşsundur. Sen bu konu hakkında ne düşünüyorsun?

ZY: Birbirimizi kıskanmaya ne gerek var. Ben hemcinsim bir şey yaptığında gurur duyuyorum. Dünyada her kadının bir şeyleri başarabilmesi, benim için gurur verici ve çok güzel bir şey. Herkesin ekmeği, enerjisi, portföyü ayrı.. Bunlar gurur duyulacak meseleler iken maalesef bizim kadınlarımızda arkadan konuşma ve kıskanma olayı çok var. 

GÇ: Yeni bir sayfa açtın hayatında. Gelelim başarılı hayatında attığın yeni adıma. Bize bahsetmek ister misin biraz?

ZY: Evet, çok heyecanlı bir dönem başlıyor bizim için. Yepyeni bir mekanla Alaçatı’dayız artık. Hayatım boyunca hayalini kurduğum bir şeydi. Beni çok yakından tanıyan arkadaşlarım bilir. Ben Çeşme aşığı bir kadınım. Çeşme’de huzur buluyorum. Bir hayalim vardı.. Alaçatı’da farklı bir konseptle, 50 kişilik butik bir restoran ile merhaba diyeceğiz. İzmit’e gidip gelme durumlarım olacak fakat ağırlıklı olarak Çeşme’de olacağım. 

GÇ: Peki Çeşme’den Time Kocaeli röportajlarına devam edecek misin? 

ZY: Tabii ki. Bir sene oldu Time Kocaeli ile. Tolga ile başlarken, nereden konuk bulurum derken buraya geldik. Alaçatı’dan güzel ve farklı konuklarla bomba gibi devam edeceğiz.

Eşimin de Time Kocaeli ile ilgili bir tespiti var. Ben de düşündüm. Yıllarca Mehmet Yalaz ve Sevcan Tamer TV 41’de beraberlerdi. Yıllar sonra da biz Tolga ile farkında olmadan Time Kocaeli’de beraber bir sene geçirdik. “İyi ki!” diyorum...

GÇ: Zeynep, senin başarılarını keyifle izlemeye devam edeceğiz ve seninle gurur duyacağız. Çok teşekkür ederim.

ZY: Ben de sana teşekkür ederim Gamze. Çocukluğumdan beri iyi ki hayatımdasın. Bu keyifli sohbeti yaptığımız için çok şanslıyız.