Merhaba Özlem Hanım, sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Özlem Kosova, Yugoslavya’dan gelmiş bir ailenin Arnavut kızıyım. Manisa Turgutlu’da doğdum ve büyüdüm. İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuarı Temel Bilimler okudum. Çok değerli hocalarla çalıştım, Melahat Akpat, Selahattin İçli, Alaattin Yavaşça. Konservatuar sınavına ilk girdiğimde bana “kazanamazsın” dediler fakat ben zekâmla kazandım. Can Etili, o zamanlar bizim Temel Bilimler bölüm başkanımızdı ve ben bana söylediği her şeyi bir bir yaptım. Müzisyen olmak çok önemli fakat, insanlarla diyalogu ve bu elektriği yakalamak zekâ ile doğru orantıda benim için. Yetenek yüzde otuz, zekâ yüzde yetmiş oldu benim için.

İşimi duygusal zekâm ile yapıyorum.

Müzik alanındaki kariyerinizden önce kendinizi nasıl keşfettiniz? Bu hikâyeyi anlatır mısınız?

Bazen bazı yetenekler doğuştan veriliyor size. Ben küçükken bile bahçede hortumu elime alıp şarkı söylerdim. Öncelikle babam ilk konservatuarı kazandığımda karşı çıkmıştı, o zamanlar özellikle bir kadın olarak şarkı söylemek pek hoş karşılanmazdı. Fakat ben bu meslekte kendi yolumu çizdim çünkü mesleğimi çok seviyorum. Her zaman ilgim vardı. Ailemde amcam Soner Özbilen’in (TRT sanatçısıdır )ve annemin de çok iyi bir sesi vardır. Özellikle bu konuda annem çok destek oldu. Bu yolda ilerlemem için elinden geleni yaptı ve çok başarılı oldu.

Ne tarz şarkılar seviyor ve söylüyorsunuz?

Hayatımdaki felsefe hep anların tadını çıkartmak ve hayata olumlu yönden bakmak olduğu için hiçbir zaman arabeskçi bir insan olamadım. Bu yüzden hiç o kalıba giremedim. Benim için daha çok keyifli, enerji verici şarkılar ön planda olmuştur. Mesela “sen yoktun ben yalnız kalmayı öğrendim” diyor, evet sen gitmiş olabilirsin ama ben yalnız kalmalı ve hayata devam etmeliyim. Benim şarkı seçimlerimde hayatı bir yanından tutmuş bir şekilde tutunmuş dizeler hep vardır.

“Siz gece programımı izlemeye geldiğinizde benden enerji aldığınızı düşünüyorsunuz ama aslında ben sizden alıyorum enerjimi.”

Bu sektörde beğendiğiniz ve örnek olarak ele aldığınız biri var mı?

Ben hocalarımla o kadar güzel zamanlar geçirdim ki. Özellikle Selahattin İş benim için çok önemli bir idoldü. Onun ders anlatırken, şarkı söylerken, parmaklarının ucunda dans ederek sınıfta dolaşması beni çok etkilemişti. Belki de sahne performansımın ve şarkı söylerken o ritmi yakalamamın en büyük sebeplerimden bir tanesidir. Çünkü gülümseyerek izlerdim sınıfın içerisinde onu.

İşiniz dışında müzik ne kadar hayatınızda?

Ben İzmir Foça’da yaşıyorum. İzmir’in insanı benim için farklı bir statüdedir. Mesela Karşıyaka’da dolaşırken gençlerin bir anda dans etmeye başladığını görüp sizde onlara katılabilirsiniz. Öyle bir yerde yaşayınca doğal olarak müzik sizin hayatınızın yüzde yetmiş içinde oluyor. Güne mutlaka hareketli bir şarkı ile başlarım ve odamdaki aynaya karşı dans ederim. Yani müzik benim için her şey.

Haftada bir gün İzmit’tesiniz. Bu iş temponuz nasıl ilerliyor, bize biraz bahseder misiniz?

Evet, oldukça zor. Burada her cumaVidimo’da programım var ve çarşamba-cumartesi günleri de Foça’da programım oluyor. Yoğun bir temponun içerisindeyim. Fakat her şey bakış açısıyla doğru orantıdadır. Beyninizi kilitlediğiniz anda artık o yolculuk sizi yormuyor.

Bu meslekte ve tempoda size göre yaşadığınız en büyük zorluk nedir?

Ben bu meslekte hiçbir zorluk yaşamadım. Çünkü siz orada bir yönetmensiniz. Sahneden bir yönetim. İçeride oluşan potansiyelin neye dönüşüp dönüşmeyeceği nasıl yönettiğinizle doğru orantılıdır. O yüzden onunla ilgili hiçbir zorluk yaşamadım. Fakat ben kendi özel hayatımda çok büyük kayıplar yaşadım. 6 sene önce kız kardeşimi kaybettim ve 1,5 sene önce de maalesef eşimi kaybettim. Doğal olarak onlar beni çok etkiledi. O dönemler İstesem de şarkı söyleyemediğim tek dönemlerdir. Yani sahnede genel olarak beni hiçbir şey zorlamadı. İnsanlar aslında hiç zorlayıcı değiller tamamen sizin yaklaşımınızla doğru orantılı her şey. Onlara sevgi dolu yaklaştığınızda kesinlikle olumlu tepkiler alıyorsunuz. İzmit’te 7 sene boyunca kaldım. Buradaki insanlarla çok iyi bir iletişim yakaladım. O kadar güzel yaklaştılar ki bana sanki hep burada onlarla yaşıyormuşum gibi hissettirdiler.

Sizce bu sektörde gönülden bu işi yapanlar mı daha ağırlıklı yoksa ticari olarak yürütenler mi daha ağırlıklı?

Buna yarı yarıya diyebiliriz. Aslında her iş sektöründe bu böyledir.

İzmit gece hayatını ve buradaki dinleyici kitlesini yorumlayacak olursak neler söyleyebilirsiniz?

İzmir’den sonra İzmit benim ikinci âşık olduğum şehir diyebilirim. Çünkü gerçekten ilk geldiğim günden itibaren aşk yaşamaya başladık biz gelen herkesle. İşletme ve gelen potansiyel çok önemlidir benim için. Doğru bir işletme ve doğru insanlar toplanıyor. Bende gelince güzel bir diyalog oldu aramızda.

İzmit’te başka bir yerde sahne alır mısınız?

Öncelikle etik bulmuyorum. Sahip olduğum kitleyi başka bir yere götürmem bana doğru gelmiyor. Fakat bir gecelik özel bir güne çıkabilirim. Bunun bir mahsuru yok. Fakat her yerde olduğun zaman bu pek hoş gelmiyor.

Her performansınızda tanıdık yüzler oluyor mu? Ya da olmayınca bunu fark edebiliyor musunuz?

Tabii ki. Biz bir aileyiz artık. Gelen kişilerle çok yakın arkadaş olduk ve sahne dışında bile onlarla karşılaştığımda sohbetimiz devam edebiliyor.

“Aynada baktığım Özlem’i güzel görmek istiyorum ve onu güzel gördüğüm her anda ona teşekkür ediyorum.”

Müzik dışında neler yapmaktan hoşlanırsınız?

Kamp yapmayı çok seviyorum. Arkadaşlarımla çok güzel vakit geçiriyoruz. Şimdiki hayalim bir karavan almak  ve yolculuğa çıkmak.