Ülkeden göçmek isteyen insanların sayısında ciddi bir artış olduğu konusunda sanırım herkes hem fikirdir. Özellikle gençlerin gelecekleri konusunda yaşadıkları tedirginlik aileleri bu konuda plan yapmaya zorluyor.

Altı yıldır bir ayağı İngiltere’de olan biri olarak, bu konuda söz söylemeye yeterli deneyimim olduğunu düşünüyorum.

Okuyan çocuğun sorunlarını çözmek kolay değildir. Başarı beraberinde tatlı sıkıntılar getirir. Çözülebilirse sorun yoktur ama çözülememesi insanda azap yaratır. Altı yıl önceki cesaretimizle çıktığımız yolda her şey çok daha kolaydı. Fakat, kur farkında gelinen durum dikkate alındığında bugün aynı başlangıcı yapmaya cüret edemem.

Kızım Fransız Saint Joseph Lisesi öğrencisiyken üçüncü sınıfta alıp İngiltere’ye götürdük. Sistem biraz farklı olsa da lise orada kolaylıkla bitti. Türkiye’den ulaşmakta çok daha zorlanacağımız iyi bir üniversiteye sistemin içinden çok daha kolay kabul aldık.

Bu şekilde başlayan yurt dışı serüvenimiz yarı zamanlı Türkiye, yarı zamanlı İngiltere’de devam etti. İlk başlarda Amerika ve Kanada’yı da düşünmüştük. O zamanlar orta sınıf böyle şeylere cesaret edebiliyordu. Allah bizi korumuş, İngiltere’de karar kılmışız.

Çok kolay değil

Avrupa’da olmak, okyanus aşırı bir ülkede olmaktan daha iyi. Türkiye’ye gidip gelmenin kolaylığı ve ucuzluğu bence ciddi bir avantaj. Uçak bileti fiyatları özellikle pandemi sonrası çok artsa da Avrupa’dan uçuşlar hâlâ gayet makul. Ayrıca saat farkı da daha az olduğundan benim gibi işine devam eden insanlar açısından daha avantajlı.

Gençler her şeye daha kolay alışıyor. Eğitim yaşamlarının yarattığı meşguliyet ve sosyal ortamlarının zenginliği uyumlarını kolaylaştırıyor. Bizim için işler o kadar kolay değil. Geçmişinize ait bir elli yılı bıraktığınız ülkeden kolayına uzaklaşamıyorsunuz. Hep söylerim… Arap çölünü özler.

Yeme içme sorun değil. Marketlerde zeytin dahil hemen her şey var. Benim için Marmara balıkları, özellikle lüfer kırmızı çizgidir. Yerini hiçbir balık tutamazsa da kabuklu deniz ürünlerine doyarsınız. Ama yıllar geçtikçe tatlar değişir, hiç ummadığınız şekilde Pişkin’den taze bir simit alıp bir çay ocağında oturmayı özlersiniz.

Kaybedecek şeyi olmayan, işsizlikten ya da farklı mecburiyetlerden göçmek zorunda kalanlar için uyum çok daha kolaydır. Çünkü başka seçenek yoktur. Fakat ortalama bir düzeni olan için eğitim gibi mantıklı bir sebep yoksa başka bir kültüre adaptasyon için çaba harcamak kolay değil.

Ülkenizde sahip olduğunuz sosyal çevrenin gücünün ne kadar önemli olduğunu yabancı bir ülkede sisteme dahil olmaya çalışırken çok daha iyi anlarsınız. Kolaylıkla, bir telefonla hallettiğiniz işler için günlerce uğraşmak zorunda olmak sinir bozabilir. Örneğin banka hesabı açmak için uğraşmak, ya da yeniden sürücü ehliyeti almak insana zor gelir.

Gündelik yaşamda dile çok fazla hakim olmak gerekmeyebilir. Ancak; okuyan - yazan, neler olup bittiğiyle ilgilenen biri buna fazlasına ihtiyaç duyar. Eğitim yolu ile öğrenmemişseniz ve sürekli kullanmıyorsanız başka bir dile hakim olmak çok zordur.

Şunu unutmayın. Asla tam oralı olamazsınız. Hep yabancısınız. Belki kendi gettolarınızdan uzak durarak, fazladan çaba harcarsanız. Üçüncü kuşakta bu durum ortadan kalkabilir. Ama fark etmeden ömrünüz geçer gider.

Başlarda turist gibi hissedersiniz. Her şeye iyimserlikle yaklaşırsınız. Ama zaman geçtikçe alınganlaşır,   yaşadığınız her olumsuzluğu yabancı olmanıza bağlamaya başlarsınız.

Ben çok fazla şikayet etmiyorum ama İngiltere’nin gri günleri fazladır. Akrabalarınız denize girerken siz şemsiyesiz sokağa çıkamayabilirsiniz.  Yazın aydınlığı fazla olsa da kışın akşam dörtte havanın kararması canınızı sıkabilir. Ada ülkesinde olmanıza rağmen kısacık yaz mevsiminde denizi ülkenize benzemez, girecek yer bulamazsınız.

İyi tarafları da var,

Olumsuzluklardan başladık ama gelişmiş bir batı ülkesinde yaşamanın özellikle gençler için çok güzel avantajları olduğunu söyleyebilirim. Eğitim konusunda sınırsız fırsatlar sunar. Siz yeter ki okumak isteyin, devlet tüm desteği verir. Ülkemizde son yıllarda eğitim alanında ciddi gerileme yaşandı. İmkanı olanın çocuğu için şartlarını zorlamasını isterim.

Vaktiniz varsa yetişkinler için de sayısız kurs ve etkinlik vardır. Vakit geçsin diye başladığınız bir kurs hiç ummadığınız şekilde mesleğinize dönüşebilir.

İnsanın öncelendiği ülkelerde yeşil bir alana, dev gibi bir parka herkes yürüyerek ulaşabilir. Özellikle İngiltere bu açıdan en zengin ülkelerden biridir. Yıl boyu yağan yağmurun da etkisi ile ülke kocaman bir milli parktan farksızdır. Hiç ummadığınız bir sokağın arkasından kaybolabileceğiniz büyüklükte bir park çıkabilir.

Gündelik yaşamda insan sizi rahatsız etmez. Herkesten asgari nezaket görür, yol verdiğiniz, kapısını tuttuğunuz insandan teşekkür karşılığı alırsınız.  İnsanlar özür dilemekten çekinmez, kimsenin hakkınıza tecavüz etmeyeceğini bilerek sıra beklersiniz. Saygının ve nezaketin trafikteki görünümü ise en çok gıpta ettiğim şeylerden biridir.

Gettonuza mahkum değilseniz kimse sizin ne yaptığını, ne giydiğinizle ilgilenmez. O özgürlük hissi çok güzeldir. Ortalama sosyal yaşam rahattır ve sınıflar arası ayrımı çok hissetmezsiniz. Devlet yardımı ile geçinen ile mahallenin zengini ortalama gündelik yaşamda aynı yerlere takılır.

Mesleğinizde iyi, başarılı bir insansanız liyakat sıkıntısı çekmez, torpile ihtiyaç duymazsınız.

Kültür, sanat olaylarındaki zenginlik müthiştir. Yazlar çok güzel geçer. Günlerin uzunluğu harikadır. Her mahallenin kendi eğlencesi, festivali olur. Arada yağmurla kesilse de şahane konserler olur.

Aslında her şey size bağlı. İnsan kendisini kolaylıkla ikna edebilir. Herkes olumsuzluk ya da olumlu taraflarını ön plana çıkararak kendi deneyimleri ya da düşünceleri üzerinden farklı yorumlar yapabilir. Biri diğerinin önüne geçebilir ve bu zaman zaman değişebilir. Önemli olan neyi mercek altına alacağınızdır.

Son söz olarak şunu söyleyeyim;

Ekonomik ya da siyasi nedenlerle yapılan zoraki göçte huzur bulmak zordur. Gidilen yer cennet de olsa memleketiniz burnunuzda tüter. Güzel olan özgürlüktür. Eğitim gibi bir nedenle ya da imkan olup “biraz da sıcak bir iklimde yaşayayım gibi” keyfe keder sebeplerle yer değiştirmeler bence paha biçilemez.

Her ne olursa olsun başka bir ülkede yaşamanın en güzel tarafı, memlekete dönmek için valiz hazırlamaktır.

Av. Hakan Lamper