Anlatması, tarif edilmesi çok ama çok zor bir acıyla sarsıldı bedenim. Kalbimin alev alev yanan ateşiyle boğuşurken tüm duygularım, yaşamımın odak noktasına kilitlendi beynim. Yarım asırlık hayat arkadaşlığıydı bu. Beklentisiz, çıkarsız, tertemiz, güven ve sevgi dolu koskoca bir ömür. Öyle bir hayat hikâyesi ki bu, eşine; yerine göre baba, yerine göre ağabey, yerine göre sevgi dolu eş ve fedakâr bir baba olmuş kahramanın ardından yad edilen. Öyle bir ayrılış ki bu, adeta yan yana büyüyen iki ağacın köklerinin kaynaşıp kenetlenmesi sonucu kopması imkânsızlaşmışken söküp, kırıp döküp, kopartılarak ayrılması gerçekleşen. Biri bilinmeyen sonsuzluktaki sevgiliye gider alelacele, diğeri keder, yalnızlık, hüzün ve gözyaşı içerisinde bir başına boğuşur duygularıyla. Yanında tek kalan, gözünün önünde canlanan mazi. Bu duruma defalarca tanık olmuştum arkadaşlarımda. Ancak gerçek şu ki, bunun nasıl bir duygu olduğunu anlamak için, ne yazık ki yaşamak gerekiyormuş. Kendi yarısının yok olup gittiğini, yani yarım kaldığını ve dökülen gözyaşlarının ve acının nasıl bir şey olduğunu o zaman anlıyormuş. Evet, kaybettiği yarının onun moral desteği olduğunu, rahatlatıcı sözleriyle ruhuna huzur verdiğini, sıcacık bir okşayışla bütün sıkıntılarına ilaç olabileceğini, yıkılması imkânsız bir kaleye sırtını dayamanın güvenini o zaman gayet iyi anlıyormuş insan. Biliyorum, onu çok özleyeceğim. Evlatlarımla avunacağım çok zaman.

Bana “Çalışmak kutsal. Hele de senin yaptıkların Allah için çok kıymetli. Her zaman olduğu gibi beklentisiz ve tarafsızca tut gereken insanların ellerini. Duyur değerli insanların seslerini. Ama asla eğilme. Dimdik dur, olur mu?” derdi her zaman ve benimle gurur duyduğunu söylerdi. Ben de gücüm ve ömrüm yettiğince tutacağım sözlerini. Sarılacağım yaşamın zor olan yanına ve sevgili dostlarıma. Acılar paylaşılınca hafifler, azalır derlerdi. Beni hastane sürecinde, cenaze merasiminde ve ardından gelen hüzün dolu günlerimde yalnız bırakmayan kıymetli dostlarımı seviyorum. Kendilerine şahsım ve tüm ailem adına sonsuz teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum. Canlarım, hayat bu işte. Biliyorsunuz “Gelin girmeyen ev olur, ölüm girmeyen ev olmaz” derler. Allah ölüm acısı yaşatmasın kimseye ama ne çare ki bu, yaşamın kaçınılmaz bir gerçeği. Birbirimize bu acı günde destek ve dayanacak bir omuz olmaksa insanlığın ve kardeşliğin başka bir gerçeği. Allah dostları ve dayanacağımız sağlam omuzları eksik etmesin. Çünkü herkesin bir gideni vardır, içinden bir türlü uğurlayamadığı..    

Sevcan Tamer