RÖPORTAJ: HATİCE AKŞAHİN

FOTOĞRAF: EMRE CANBULAT

Halit Bey, bize kendinizden bahseder misiniz? 

Özgeçmişimden kısaca bahsetmem gerekirse; 1970 yılında Manisa’da doğmuşum. Ortaokul ve liseyi Bornova Anadolu Lisesi’nde tamamladım. Daha sonra Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümünü bitirdim. Mezun olur olmaz da çalışmaya başladım. İlk iş yerim ve mesleğimi gerçek anlamda öğrendiğim dergi Auto Show’du. 1994 yılında muhabir olarak başladığım Auto Show Dergisi’nden, 2004 yılında Yazı İşleri Müdürü iken ayrıldım. 10 yıllık sürede Haber Müdürü unvanıyla birlikte; yaklaşık 5 yıl boyunca otomobil testlerini gerçekleştirdim. Daha sonra Auto Start adlı bir derginin kuruluşunda genel yayın yönetmeni olarak yer aldım. Derginin kapanmasından sonra TR Auto adlı bir derginin genel yayın yönetmeni oldum. 2006 yılında Auto Motor & Sport Dergisi’nin genel yayın yönetmeni olarak çalışmaya başladım. 8 yıl sonra bu kez Otohaber Dergisi’nin genel yayın yönetmeni koltuğuna oturdum. 25 yıllık çalışma hayatım sadece dergilerle sınırlı değil. 2004 yılından bu yana güvenli ve ileri sürüş teknikleri eğitmeniyim. 2010-2015 yılları arasında A Haber’de Otorite adında bir program hazırlayıp sundum. 2016 yılında gelen bir teklifle, TRT Belgesel ve TRT1’de yayımlanan Sanayi Savaşları programının sunuculuğunu üstlendim. 2006 yılından bu yana da International Engine of the Year Awards’ın jüri üyeliğini yapıyorum.  

Otomotiv sektöründe hikâyeniz nasıl başladı? 

Rahmetli babamın, otomobil yedek parçası dükkânı vardı. Dolayısıyla doğduğumdan beri otomobillerle iç içeyim. Küçükken otomobil parçalarıyla oynardım. Ayrıca otomobil sahibi olan, şanslı denilebilecek bir aileydik. Otomobil tek hobimdi diyebilirim. 13-14 yaşımdayken bağ yollarında otomobil kullanmaya başlamıştım. 
Otomobile olan merakım hiç bitmedi. Üniversitede de gazetecilik eğitimi alınca; tek yapabileceğim iş otomobil gazeteciliğiydi. Şansım da yaver gitti ve dönemin en iyi dergisinde iş buldum.

Bu sektörde çalışmaya karar vermekten öte, sanırım kaderimmiş.

ETİK DEĞERLERE BAĞLI KALDIĞINIZ SÜRECE ÇOK AZ PROBLEMLE KARŞILAŞIRSINIZ

Bu sektörde uluslararası şirketlerle çalışmak zor mu?  

Aksine bence daha kolay. Tabii bazı şartları yerine getirmek koşuluyla. Öncelikle farklı iş yapma kültürlerini öğrenmek ve buna göre davranmak gerekiyor. Örneğin; Fransızlar ve Almanların ya da Japonların iş yapış şekilleri, iletişim kurma ve ilişkiyi yürütme felsefelerinde farklılıklar bulunuyor. Kimi kültürler sonuç odaklı çalışmaya önem verirken kimileri için süreç yönetimi daha önemli olabiliyor. Şunu net olarak söyleyebilirim; etik değerlere bağlı kaldığınız sürece çok az problemle karşılaşırsınız. Kültürel farklılıklara da dikkat ederseniz çok rahat ve konforlu bir iletişim alanınız olur. 

Ralli ile ne zaman tanıştınız?

Motor sporları ile muhabirliğimin başında tanıştım. Yarışlara gidip hem fotoğraf çekiyor hem de yazılarını yazıyordum. 1998 yılında Caterham Super 7 Cup ile bir sezon yarışma fırsatım oldu. Böylece hem otomobil kullanma becerim hem de bilgim arttı. 2002 yılında Pirelli Rallisi’yle ilk kez ralli parkuruna çıktım. Co-pilotum Murat Tosun’du. Motor sporlarının her iki disiplinine de mesleğim sayesinde katıldım. Sonrasında Volkan Işık ile Ralliye İlk Adım seminerlerinde eğitmenlik yaptım. Pist yarışları daha az zaman alan, çok yorucu olmayan bir tempoya sahip. Ancak ralli için daha fazla zaman ayırmak gerek. Yarış öncesi çalışmalarının daha fazla olduğu bir motor sporları dalı. Favorimse; toprak zeminli ralli.

Test edip unutamadığınız bir otomobil var mı? 

Açıkçası sadece bir otomobilden bahsedemem. Bugüne kadar yaklaşık 2 bin 500 farklı otomobil kullandım. Bunların içinde klasiklerden, süper spor otomobillere kadar çok farklı konseptte ve sınıfta modeller bulunuyor. Test değil; ama Mercedes-Benz’den 1995 yılında Almanya’da aldığım güvenli ve ileri sürüş teknikleri eğitiminde özel bir parkurda kullanma fırsatı bulduğum 190 AMG DTM yarış otomobili sanırım bugüne kadar direksiyonuna geçtiğim en özel otomobildi.  

MUTLU ÇALIŞAN, MUTLU VE SADIK MÜŞTERİ ANLAMINA GELİYOR,

Otomotiv servislerinin işleyişi Türkiye'de iyi mi?

Bu durum, gözlemlediğim kadarıyla; markadan markaya ve patrondan patrona değişiyor. Yetkili servis ağını sağlam temeller üzerine kuran, servis çalışanlarının eğitimine dikkat eden, yedek parça tedariki konusunda müşterisine sorun yaşatmayan ve doğru fiyatlandırma yapan otomobil şirketleri avantajlı hâle geliyor. Keza yetkili servis sahiplerinin de 
çalışan kalitesine dikkat etmesi önemli. Tabii, mutlu çalışan, mutlu ve sadık müşteri anlamına geliyor. Dolayısıyla patronların ücret politikaları burada önemli rol oynuyor. Doğal olarak satış tarafında da durum farklı değil. Satış danışmanlarının yetkin, konuya hakim, otomotive ve öğrenmeye meraklı kişilerden seçilmesi; maddi açıdan iyi şartlarda çalıştırılması gerekli. Ancak bu tip örnekler çok sınırlı. Bu nedenle Türkiye’de birçok markada satış danışmanlarının değişim oranı çok yüksek. Bu da uzmanlaşma konusunda sıkıntı yaratıyor.

Türkiye’de otomotiv sektöründeki vergilendirme sistemi hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Motor hacimlerine göre vergi almak bence doğru bir yöntem değil. Benzinli ve dizel motorlu araçlarda vergi sisteminin egzoz emisyonuna göre düzenlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Geçmişte büyük hacimli motora sahip otomobillerin lüks ve pahalı olması ve dolayısıyla pahalı otomobillerden daha fazla vergi alınması mantığı güden bu sistem, turbo beslemeli motorlarla birlikte sakatlandı. Şöyle bir örnekle açıklamaya çalışayım: VW Passat ve Mazda 6 D segmenti otomobiller. Dolayısıyla benzer ekonomik güce sahip müşteri kitlesini hedefliyor. Passat’ın 1.4 TSI motoru ile Mazda 6’nın 2.0 SkyActiv motoru benzer gücü üretirken, yakıt tüketimi ve egzoz emisyonu değerleri de neredeyse aynı. Ancak iş vergilendirmeye geldiğinde VW Passat, Mazda 6’dan çok daha düşük ÖTV ödenerek alınıyor. Turbo beslemeli motor üretmediği için Mazda, Toyota, Honda gibi markalar belirli sınıflarda uzun yıllardır rekabette geri kalıyor. Halbuki vergi sistemi egzoz emisyonu üzerine kurgulansaydı, daha iyi bir rekabet ortamı oluşabilirdi. Ayrıca çevreyi daha fazla kirleten, daha fazla vergi ödemeli. 

MÜŞTERİLERE HAYAL SATMAK KOLAY OLABİLİR; AMA SADIK MÜŞTERİ İSTENİYORSA OLABİLDİĞİNCE DOĞRU VERİ VE BİLGİLER ÜZERİNDEN İLERLEMEK GEREKLİ

Satış ve pazarlamada nelere dikkat edilmeli? 

Benim bu konuda söyleyebileceğim en önemli noktalar; müşteri beklentilerini doğru belirleme, ürün donanım ve fiyatlandırmasını rasyonel bir yaklaşımla hazırlamadır. Müşterilere hayal satmak kolay olabilir; ama sadık müşteri isteniyorsa olabildiğince doğru veri ve bilgiler üzerinden ilerlemek gerekli. Her ürünün rekabette önde ve geride olduğu hususlar vardır. Satış argümanları belirlenirken bu hususlara dikkat etmek, Türkiye’ye özgü sürüş ve kullanım koşullarını da hesaba katmak gerekli. Yetkili bayilerde çalışan satış danışmanlarının, ürünlerin her detayına hâkim olması; bilgili bir şekilde showroom kapısından giren müşterileri ikna edebilmek açısından önemli.  

Otonom teknolojisi hakkında bilgi verir misiniz? Hangi markalar yakın zamanda bu sürece yöneldi?

Otonom; sürücüden bağımsız hareket edebilen, tüm yolculuğu sürücüye ihtiyaç duymadan yapabilen otomobiller için adını bildiğiniz tüm markalarla çalışıyor. Elbette otomobillerin bu hâle gelmesi için bence en az 10-15 yıl var. Tabii bu otomobillerin yaygınlaşmasının ötesinde verimli olabilmesi için akıllı şehir konseptinin de uygulanmaya başlanması lazım. Altyapı önemli. Bugün, Mercedes’ten BMW’ye, VW’den Peugeot’ya birçok markada; aktif şerit takibi, aktif hız sabitleme sistemi, otomatik fren sistemi gibi otonom sürüşün çeşitli öğeleri sunulmaya başlandı. Otonom otomobille ilgili olarak 5 basamak belirlenmiş durumda ve hâlen ikinci basamak sistemler yaygın olarak kullanılıyor. Üçüncü basamak bazı sistemler de kullanılmaya başlandı. Tabii, otonom otomobillerin yollara çıkmasıyla ilgili önemli bir sorunun da çözülmesi gerekiyor: Kazalarda kim sorumlu olacak? Sürücünün kullanmadığı bir otomobil kaza yaparsa sigorta tazmini hangi aracın sigorta şirketi tarafından yapılacak ya da suçlu nasıl belirlenecek? Bu konularla ilgili yasal bir düzenleme henüz yok.  

OTOMOBİL FİRMALARININ YÖNETİM KADEMELERİNE, ÇALIŞANLARINA VE SATIŞ AĞINA ÇEŞİTLİ EĞİTİMLER VERİYORUM.

İşiniz haricinde nelerle uğraşıyorsunuz?

Otohaber Dergisi’nin genel yayın yönetmenliği dışında; 2 sezon, 26 bölüm boyunca TRT Belgesel ve TRT1’de yayımlanan Sanayi Savaşları’nda Halit Bey olarak ustalara görev veren, denetleyen ve değerlendiren kişi olarak görev aldım. Bunun dışında otomobil firmalarının yönetim kademelerine, çalışanlarına ve satış ağına çeşitli eğitimler veriyorum. Bazı konferanslara konuşmacı ve moderatör olarak katılıyorum.  

Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?

Otomobile bindiklerinde, hangi koltukta otururlarsa otursunlar; mutlaka emniyet kemeri taksınlar. Sürücüler, trafik kurallarına mutlaka uysunlar. Kedilerin 9 canı var derler; ama bizim sadece 1 tane!