Merhaba Selçuk Yılmaz… YouTube’da Motopixel TV ile alanınızda şuan fark yaratıyorsunuz... Bu yolculuk nasıl başladı?
Merhabalar... 20 seneye yakın zamandır medya sektöründe çalışan biriydim. Medya sektöründe çalıştığım dönemin son 4-5 yılında motosiklete olan sevgim büyük oranda artmıştı. Aslında çocukluğumdan beri motor kullanıyordum ama kaskımı takıp, montumu ve dizliğimi giyerek gerçek anlamda motosikletçi olmam 10 yıla dayanıyor.
Medya sektöründeyken video çekimi, prodüksiyon ve dijital içerikler üretme işini çok sevdiğim için meslek aşkımla motosiklet sevdamı nasıl birleştiririm diye düşünmeye başlamıştım. Bu mesleği yaparken; kameramanlık ve yönetmenliği çok seviyor olmam ve aynı zamanda motosiklete olan ilgimden dolayı hayatımdaki bu iki büyük değeri birleştirmeye karar verdim.
Altın Elbiseli Adam – YANILMIŞIM...
O dönem rahmetli Altın Elbiseli Adam’ın videolarını izlediğimde onun videolarının tarafsız olmadığını, yanlı olduğunu, birçok motosikleti yanlış anlattığını veya benim bildiğim doğru şeylerin dışında bilgileri anlattığını görünce “Bu işi ben de yapmalıyım” diyerek bu işe girdim. Fakat girdikten sonra Altın Elbiseli Adam’ın ne kadar doğru bir adam olduğunu, aslında bu sektörü tamamen çözümlemiş gerçek bir motosikletçi olduğunu anladım. Bu işe girmeme Altın Elbiseli Adam vesile oldu, fakat onun rahmetli oluşundan sonra çok dezavantajını da yaşadım.
Yani bu hikayenin başlangıcında hem video – kurgu ve yönetmenlik işini profesyonel olarak yapıyor olmam hem de motosiklete olan ileri derece sevdam var diyebilirim.
Bugüne kadar kaç motor incelemesi yaptınız? En çok aklınızda kalan marka ve model nedir?
Bugüne kadar 150’ye yakın motosiklet incelemesi yapmışımdır. Aklımda kalan birçok marka ve model var. Zaten ben de motosiklet tercihlerimi yaparken inceleme bölümlerinde müthiş bölümler oldu dediğim bölümler. Gerçekten aklımda kalan ve beni çok keyiflendiren bir motor olduğu zaman o motorların tanıtım bölümleri de müthiş oluyor. Honda’da Goldwing, Yamaha’da Niken (önden iki tekerli versiyonu), BMW’de K1600 GT, Ducati’de Multistrada ve Diavel (zaten beni tanıyanlar bilir, bir Multistrada sahibiyim), Triumph’ta 1200 Scrambler, Kymco’da Downtown 350, KTM’de 1290 Adventure S diyebilirim. Yani her markada bu çok iyiymiş dediğim beni gerçekten şaşırtan modeller var. Motosiklet aşkı olunca insan zaten buna meyilli oluyor. Bir süre sonra zevk aldıran motorları arama peşine düşülüyor.
Benim de zaten bu işi yaparken ve motor modellerini tercih ederken aradığım kriterler aslında bu. Bilmediğim, beni heyecanlandıracak modellerin peşinde koşuyorum. Her markada da bu tarz modeller var.
Hayalinizde incelemesini yapmak istediğiniz bir motosiklet var mı?
Evet çok var. Mesela Amerikan markası olan Zero isminde elektrikli bir motosiklet markası var. Şuan galiba sadece Amerika’da var. Markanın çok iddialı elektrikli motosikletleri var. Normalde elektrikli olanların biliyorsunuz menzili kısıtlıdır. 100, bilemedin 120 KM gibi menzil sunan, 3-5 saatte bir şarj gerektiren özellikleri vardır. Amerikan Zero markasının hız, menzil, ve şarj süresi olarak bakıldığında teknolojinin epey üstüne çıktığını, o sınıfta özel bir yerde olduğunu biliyorum. Zero’nun Türkiye’ye gelmesini çok isterim. Türkiye’ye gelecek modeller arasında Kymco’nun elektrikli motosikletleri var. Onların da özellikleri çok güzel. Tasarımları, vermiş oldukları menzil ve şarj süreleri olarak bakıldığında gayet tatmin edici. Sonuç olarak tabii ki şunu da test etsem - incelesem dediğim modeller var ki o hayalleri gerçekleştirebilmek için bu işe heyecanla devam ediyorum.
Prodüksiyon süreleri nasıl ilerliyor?
Prodüksiyon süreçleri gerçekten çok zor ilerliyor. Gerçekten çok zor bir süreç. Çünkü YouTube’da, özellikle motosiklet sektöründe, alışılagelmişin dışında çok fazla özenerek, bir televizyon kanalında yayınlanacak kalitede işler yapmak işi çok zorlaştırıyor. Ben bunu en başta biraz yanlış yaptığımı düşünüyorum. Aslında bu kadar özenmemem gerekirmiş. Ama bir kere izleyicilere de onu gösterdiğim için artık bu kaliteden vazgeçemiyorum. Üretmiş olduğum içerikleri hep belirli bir kalite seviyesinde tutmam gerekiyor. O yüzden prodüksiyon sürecinde çok zorlandığım anlar oluyor. Sadece kurgu olarak değil, bir motosikleti teslim alıp o plan çerçevesinde 3-4 gün boyunca video çekmek, daha sonra o çekilen görüntüleri aktarmak, kontrol etmek, kurgu setine atıp kurgu içerisinde bir hata var mı diye kontrol etmek zaten başlı başına sıkıntılı bir süreç. Ama az önce bahsetmiş olduğum o marka ve modellere denk geldiğim zaman bu süreç çok daha kolay geçiyor. Bazense çekeyim tanıtayım da vereyim bir an önce bu motosikleti dediğim modellere denk geldiğim zaman o süreç çok ağır geçiyor. Kurgusu benim elim hızlandığı için 2 günde halledebiliyorum. Ama geçmişte 3 gün, 4 gün hatta bazen 5 gün kurguyla uğraştığım dönemler oluyordu. Dolayısıyla prodüksiyonun başından kurgusu tamamlanana kadar geçen süreç başlı başına zor ve meşakkatli bir süreç.
Türkiye’de motosiklet kültürü biraz artıyor gibi. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Türkiye’de motosiklet kültürünün son yıllarda artmasını kabul ediyorum ama bu artışın çok az olduğunu düşünüyorum. Çünkü Türkiye müthiş bir motosiklet potansiyeline sahip bir ülke. Hem trafik, hem fiyatlar, hem yakıt, hem de çevre bazında... Hem de Türkiye’de yaşayan insanların bireyselliğe daha fazla önem vermesi açısından bakarsak aslında bu artışın maalesef hâlâ az olduğunu düşünüyorum. İnsanların motosikleti bir şeytan icadı olarak görmesinin son bulup, motosikletin bir bireyselleşme, özgürleşme ve başka dünyalara kapı açan, tehlikesi olmayan ancak eğitimi olan insanların güvenli sürüş eğitimlerine ve ekipmanlara önem vererek kullandığı bir araç olduğunu anlamalarını umuyorum.
Motopixel TV ve türevlerinin bu kültüre nasıl bir faydası olduğunu düşünüyorsun?
Birçok YouTube kanalı var. Fakat bu kanalların en büyük hatası bence olaya çok fazla ticari bakıyor olmalarıdır. Kaskın tepesine bir kamera takıp sonra bu motor şöyle böyle diye anlatmak gerçekten hiç emek istemeyen herkesin yapabileceği bir şey. Dolayısıyla herkes bu şekilde bu işi götürürüm diye yola çıkıyor ancak kısa sürede böyle olmadığını görüp bu işten vazgeçiyorlar. Bu sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada böyle. Artık YouTuber’lık profesyonellik istiyor. Hangi içerikleri hangi gün hangi saatte yayınlamanızdan tutun, çekimlerin görüntü kalitesine, içeriklerde bahsedilen konuların bilgisel anlamda doluluğundan kullandığınız dile ve iletişiminize kadar bir çok etken var. Motosiklet sektöründe kask kameranızla karıştığınız bir kavgayı paylaşarak ya da tek tekere kalkıp araçların arasından giderken çektiğiniz bir videoyu paylaşarak maalesef popüler olabiliyorsunuz.
Dolayısıyla bizim yaptığımız işin önündeki en büyük engel bunlar. Benim hedefim popülerlik veya kazanç değil. Asıl hedefim motosiklet kültürünü daha yakından tanıtmak ve fayda sağlamak. Herkesin motosiklet kullanabileceğini ve insan hayatına katkılarını gösterebilmek. Yani sonuç olarak bizim kanalımızın ve bazı kanalların faydası var ancak bir çok kanalın da fazlasıyla zarar verdiğini düşünüyorum.
Yaptığın İşin En Zor Yanı Nedir?
Saymakla bitmez ☺ Ama birkaç madde ile sıralayacaksam öncelikle motosiklet firmalarının yöneticileri - patronları diyebilirim. Beni maalesef bir önceki sorunun cevabında bahsettiğim tarzda içerik üreticileriyle aynı kefeye koymaları yaşadığım en büyük problem diyebilirim. Bir de satışlar biraz arttığı zaman “nasılsa satıyoruz ne gerek var böyle şeylere” yaklaşımları. Yani bence bu sektörde içerik üretmenin en zor yanı motosiklet firmaları yöneticileri diyebilirim. Bunun içinde federasyon yöneticileri de bulunuyor.
Aynı zamanda bir motosikleti alıp bir hafta boyunca önce kafanda kurgulayıp sonra tüm bu süreci kusursuzca yönetmek yayınlama sürecine getirmek zaten gerçekten zor bir süreç. Bunları yaşarken bir de kafanın rahat olmaması işin en zor yanlarından biri. Yani para kazanamamak ya da yeteri kadar kazanamadığını düşünmek bu işten maalesef keyif alma oranını azaltıyor.
Yani şöyle anlatabilirim. Ben eğer bu yapmış olduğum prodüksiyon - reklam – tanıtım işlerini dışarda ticari amaçlı firmalara yapıyor ve farklı sektörlere bu hizmeti veriyor olsaydım ( bir dönem çok yaptım ) Motopixel TV den 1 ayda kazandığım parayı orda 2 ya da 3 günde kazanırdım. Yani bu kadar emek verirken kazanamıyor olmak işin zor ve yıpratıcı yanlarından biri.
Tüm Bu Süreçte Senle Birlikte Çalışan Bir Ekip Var Mı?
Tabii ki yardımcı olmayan bir ekip olmasa asla yapamazdım. En çok destekleyen kişi de direkt olarak eşimdir. Bu işi yapmayı düşünen birileri varsa yakın çevresinde destekçi bulamıyorlarsa hiç bulaşmasınlar derim. Aynı zamanda destek aldığım arkadaşlarım bu işi iyi bilen dostlarım var. Sürecin yoğunluklarında destek aldığım ekip arkadaşlarım var.
YouTuber olmak İsteyenlere Öneriniz ?
Bir farklılık getirmeyeceklerse, konuya başka bir gözle bakmayacaklarsa ve sabretmeyi bilmiyorlarsa bu işe hiç girmesinler derim. Diğer türlü zaten bir süre sonra bırakacaklarına eminim. En az 1 – 1 buçuk yıl sabretmek gerekiyor. Kazançlar çok sınırlı olunca yarı yola bile gelmeden işi bırakan çok kişi var. Bu yola çıkılıyorsa profesyonelce bakmak ve meslek olarak görmek gerekiyor. Başka bir şeylerin yanında yandan idare edilecek bir iş değil. Teknik ekipman, bilgi birikim, yaratıcılık ve farklılık en büyük gereksinimler.
Ducati Multisrada Kullanıyorsun. Bu Motoru Seçmendeki Sebep Nedir ?
Hani bir soru vardı yukarlarda... “Akılda kalan unutamadığın motorlar.” İşte Ducati Multistrada benim için tam olarak o motordu. İlk tanışmam Motopixel TV için yaptığım inceleme videosuydu. O testten sonra bu motora daha da fazla aşık olmuştum. Ancak ilk başlarda fiyatından ötürü bu motoru alabilmem mümkün gözükmüyordu. Fakat yıllar içinde aldığım her motoru satarken üzerine ekleyip model yükselte yükselte buraya kadar geldim. Son 2 motosikletim Multistrada oldu. İtalyanların tasarımlarını seviyorum. Motor çok diri ve güçlü duruyor. Kullanırken bana çok büyük keyif veriyor. Bana göre tam bir İtalyan sanatı. Ayrıca karakteri ve sürücüsüne hissettirdikleri açısından da harika bir motosiklet.
Ducati bu tarzından vazgeçmediği sürece hep bu modelde kalırım gibi düşünüyorum.
Korlas Sana Bu Yolda Hep Destekçi Oldu. Peki Diğer Markalar ??
İlk başladığım yıllarda çok zorlandım. Örneğin Honda’dan test için bir motosikleti çok uğraşmama rağmen alamıyordum. Doğal olarak, tanınmayan ne yaptığı belli olmayan biri ve bir kanal bu markaların karşısında cevapsız kalıyordu. Ancak bir şekilde bölümler ürettikçe, videolar izlenmeye başladıkça bu biraz daha kolaylaştı. Ancak bu süreçte bana en çok inanan ve destek olan Ducati ve Triumph markasını Türkiye’ye getiren firma Korlas oldu. Hâlâ da öyle devam ediyor. Hatta ilk test sürüşüm bittiğinde bana bir Ducati kazağı hediye etmişlerdi. Yaptığım işi böyle değerli görmeleri beni çok mutlu etmişti. BMW ile hiçbir ilişkimiz olamadı, Harley Davidson ile yine hiçbir ilişkimiz olamadı, KTM ile Honda ve Yamaha ile ilişkimiz güzel ancak Korlas ile ilişkimiz her zaman çok başka.
Yüksek Standartta Modellerden Sonra Daha Düşük Bütçeli Küçük Motorları İncelediğinde Konsantrasyon Bozukluğu Oluyor Mu?
Bir yerde Ducati – BMW gibi motorları inceliyorsun, diğer yanda da Çin malı ucuz bir motoru... Çünkü bunu yapmak zorundasın. Zaten, daha çok alıcısı olan bu tip modeller. Bir Çin malı uygun fiyatlı motor teste geldiğinde “off hemen yapayım bitireyim ve teslim edeyim” diye düşünmüyorum. Çünkü artık o kategorilerde de çok güzel motorlar var. Eskiden o kategori motorlarda konsantre olamadığım anlar oluyordu. Artık kalite ve donanım özellikleri Çin malı motorlarda da gayet iyi.
Kocaeli’ne Bir Mesajın Var Mı?
Kocaeli’de 2 sene önce Ömerağzı Plajı’nda gerçekleştirilen Kocaeli Motosiklet Festivali’ne katılmıştım. Türkiye’de gördüğüm en iyi festivallerden biri olarak adlandırabileceğim bir festivaldi. KOMOTO üyeleri bu organizasyon ile beni şaşırtmıştı. Kocaeli’deki bu büyük potansiyeli görünce çok etkilenmiştim. Zaten İstanbul ile Kocaeli ikisi bir arada, potansiyele şaşırmamak lazım. Kocaeli’deki izleyicilerime ve bu röportajı okuyanlara selamlarımı yolluyorum.
Yorumlar (0)