Malumunuz bu ülkede uğruna inanç, iman ve cesaret şerbetini içerek, canını vatanına feda etmiş dünyalarca yiğidin emaneti olan değerler var. Bu ülke için savaşarak gözleri yaşlarla dolu “Keşke Şahadet Şerbetini İçseydim” sözleriyle ağlaşan gazileri var.
Ve, bu ülkede ödenmesi mümkün olmayan veballer var. O nedenle yüreğimde ne denli karışık fırtınalar eserse essin, 28 Haziran’ın yaşandığı o günü heyecan ve coşkuyla hissederek, Türk olmanın gururunu haykırmak isterim.
Üzerinde konuşulacak binlerce anı, binlerce kahramanlık hikayeleri var. Bu tür konulara değindiğim zaman, hele de konu “Cumhuriyet ve Kurtuluş savaşı” olursa hemen aklıma sevgili büyüklerim gelir. Onlarla yaptığım TV programlarında “Cumhuriyet Çocuğu” nasıl olurmuş, gördüm ve hissettim. Gözlerinden akan yaşların ve daha la o günkü gibi heyecanlanmalarının tek nedeni, vatanlarına olan düşkünlükleri, bağlılıklarıydı.
Anlattıkları günlerce konuşulur, tekrar aynı konseptte program yapmam istenirdi..
Ben de o anlatılanlarla Cumhuriyet Çocuklarını yeniden, yeniden dinlemenin zevkini yaşardım. Babam da anlatsın isterdim. Ama pek vakti olmazdı ki bize eskileri anlatacak.
O nedenle babamdan pek dinleyemedik gurur verici savaş yıllarını. Zaten küçük bir çocukmuş o yıllarda. Çok sorduğumuzda üstün körü değinirdi bazı şeylere.
Acaba dile getirmek veya hatırlamak istemediğinden miydi o günün sıkıntılarını, bilemem. Ancak, baba anneciğim zaman zaman anlatırdı savaş sırasında olan biteni.
28 Haziran Zafere erişene dek ailelerinin yaşadıklarını. Peki ben hiç anlatmış mıydım sizlere babaannemin babası Mitoğlu Hüseyin beyi. Cesur bir gazinin torununun çocuğu olduğumdan bahsetmiş miydim. Yooo hiç sanmıyorum. Yaptıkları o günün şartlarında gayet doğal bir durum düşüncesiyle, ne babam, ne de diğer aile fertleri bahsetmedi büyük büyük babamız Mitoğlu’nun kahramanlıklarından. Ama anılarınızda yer edebilecek gerçek bir kurtuluş savaşı anısı olarak kalması düşüncesiyle işte şimdi, kısaca yazmak istiyorum. “Mitoğlu” lakaplı Hüseyin Özmetin. Canım baba anneciğimin kıymetli babası. Anlattığına göre hiç doyamamış babacığına. Hele de babasını anlattığı o anlardaki göz yaşlarını tutamayıp ağlamasını asla unutamam. Orhan Mahallesinde doğmuş. Boylu postlu cesur bir adammış Mitoğlu Hüseyin. Savaş yıllarında hiç görememişler kendisini. İzmit tepelerinde bir avuç Türk silahlanarak cesurca mücadele etmişler düşmana karşı. Zor ve büyük imkansızlıklara rağmen sokmamışlar düşmanı içlerine. Arada bir gece uğrarmış eve. Öper koklarmış çocuklarını.. “ Sizi seviyorum ama önce vatan” der helalleşip gidermiş. Ve bir gün, hain birisinin ele vermesiyle yakalanmışlar Yunan askerlerine. Çoğunu Bağçeşme’deki Namazgâhta şehit etmişler vahşice. Ama Mitoğlu gibi güçlü kuvvetlileri seçip esir etmişler. Götürmüşler memleketlerine. Büyük dedemizi çeşitli zor ve ağır işlerde kullanmışlar. En son tellal olarak sokaklarda dolaştırmışlar. Mitoğlu gıdasızlıktan, bakımsızlıktan ve yorgunluktan hastalanmış. Atmışlar bir hastana köşesine. Orada Türk asıllı bir doktor onu bitkilerle gizli gizli tedavi etmiş. Sonunda da biraz iyileştiği an öldü diye kaçırmış o berbat hücreden. Babaannem ve tüm aile dedemizi öldü biliyorlarmış. Savaş sona erdikten sonra neredeyse beline kadar saçlı, sakallı bir adam çalmış kapılarını. Önce korkmuşlar ve adamı terslemişler. “Benim, ben babanız Hüseyin” dediğindeyse deliye dönmüşler. Fatma nine, yani eşi düşüp bayılmış. Mitoğlu “Benim sağ kalmama neden olan, zaferi görme inancım ve sizin hasretiniz” diye anlatırmış ailesine. Ve, inanılmaz maceralarla dolu esaretinin nasıl bittiği, ölümle burun buruna geçen günlerin hikayesi, uzun bir süre dillerde dolaşmış durmuş. Çok yaşamamış bu dönüşün ardından Hüseyin dede. Ama değeri biçilmez bir tarihi gömmüş yüreğine. Yaşanan mezalimin ve kaderin oyununun kızı tarafından anlatılması o gün bize masal gibi gelir, dinlemeye doyamazdık. Bu günse “Kurtuluş savaşı, Cumhuriyet ve 28 Haziran” değerinin belgelerinden biri olarak, İzmitli MİTOĞLU HÜSEYİN Bey ve arkadaşlarını rahmet ve minnetle anıyoruz. Evet, sizlere kısaca anlattığım sadece bir Gazinin kahırla geçen gurur hikayesidir. Ne yazık ki, bu gün gençlere yeni yeni anılar anlatacak tarihi çınarımız kalmadı. Ve ne yazık ki 28 Haziranlarımızın coşkusu bitti. Adeta kuşa döndürüldü. Artık yeni nesle ibret olsun, veya dinleyerek heyecana gelsinler diyeceğimiz kimse de yok ki. Keşke tanıyabilseydim Hüseyin dedemi. Keşke bana 28 Haziran serüvenini anlatabilseydi.
Sevgili büyük dedem MİTOĞLU Hüseyin Özmetin. Sen ve bütün şehit ve gazilerimiz. Hakkınızı ödeyemeyiz. Tek söyleyeceğimiz şey. Kabriniz nur, mekanınız cennet olsun….
Yorumlar (0)