Hemen hemen bir aya yaklaşan zaman dilimi içersin de evlerimizden çıkmamacasına kapalıyız. Yani buna ister izolasyon deyin, isterseniz kurallara uyma, isterseniz karantina. O veya bu, bizler evdeyiz. Bu arada daha sakin, daha akılcı ve tarafsız düşünme imkânı da bulduk gibi geliyor bana. Şuna inanıyorum ki, dünyada yaşayan hiçbir insan başına böyle bir şey geleceğini hayal bile edemezdi. Örneğin ben eşimle sohbet ederken buna sık sık değiniyoruz. İkimiz de şu yalancı dünyada her sürprize açık, bilinçli insanlarız. Ölümü, hastalığı, kazayı, afeti, felaketi her an olabilecek bir durummuşçasına bekleyerek, olasılığını kabul edebiliriz. Ancak inanınız ki bir gün gelip böylesi acayip bir salgının esiri olacağımız aklımıza gelmezdi. Hele eşim bu virüsün özelliklerini gayet iyi anlamasına rağmen, fiziksel yapısının nasıl bir şey olduğunu aklına sığdıramadı. Uçuyor mu, atlıyor mu, zıplıyor mu, ısırıyor mu,  yoksa evde bir yere gizlenip sinsice bizlere saldırıyor mu, doğrusu çok kararsız.     Haksız da değil yani. Bir şeyden korkuyor, kaçıyoruz ancak korkarak kaçtığımız ne, onu bilemiyoruz. Evet, dostlar bilim adamlarının günlerden beri içeriğini anlattığı veya anlattıklarını zannettikleri bu varlığın, nasıl bir canlı olduğunu bilmiyoruz. Huysuz ve arsız olduğu aşikâr da, istenmediği yerde ne kadar misafir olarak kalır ona kimse bir şey söyleyemiyor, fikir yürütemiyor. Sanırım insanlık olarak bildiğimiz bir şey var ki, onu rahatlıkla söyleyebilirim. O da bundan sonra hayata bambaşka bir gözle bakacağımızdır.

Gerçi insanoğlunun ne kadar unutkan ve acımasız olduğunu düşündükçe yine şüpheye düşmüyor değilim. Ama inanıyorum ki,  bu her insan için geçerli olmayacak. Dilerim de öyle olur. O vahşi zevklerden, egolardan,  küçük dağları da, okyanusları da ben yarattım tavrından, çevre ve yaşam katliamından ve sevgisizlikten bayağıca uzaklaşacağımızı umuyorum. Aynı zamanda bencilliğin, zenginliğin, makam mevkiinin ve güzelliğin bazı güçlerin karşısında beş para etmeyeceğini öğrenmiş olacağımızı umuyorum. Bakınız silah satma ve insan katliamına rant gözüyle bakan güçlü devletler neredeler? Dünyaya hükümdar olduğunu aksettirerek meydan okuyan Amerika ne yapıyor?  Bizim ülkemiz de dâhil, diğer birçok ülkeden yardım arıyor. Her icadın ilkine imza atan Çin, Japonya, Fransa, İtalya, İngiltere, İspanya, Almanya ve diğerleri. Hani nerede bombalarınız, nerede nükleer silahlarınız… Müslüman kardeşini kısır bir döngü içerisinde birilerinin gazıyla öldürüp, can alan o ülkeler. Nerede petrolünüz?  Ne olduğu belirsiz bu ölümcül gücün karşısında para etmiyor değil mi? Hadi cesaretiniz varsa çıkıp dolaşsanız ya orta yerde. Krallar, başkanlar, başbakanlar, prensler,  prensesler,  petrol kralları, dolar babaları. Hadi çıksanıza ortaya. Arkanızda onlarca korumalarınız var nasıl olsa. Dokunsanız ya herhangi birine. Korkuyorsunuz değil mi?  Ya işte, dünyada onları da dize getirecek hikmetler varmış. Bu asla unutulmamalı. Evet, artık kimse en büyük benim, dünyaya hükmederim diyememeli. Ne çare gözle görünmez bir virüs gerçekleri çıkarıverdi gün yüzüne. Ve bir baktık ki “KRAL ÇIPLAK…” 
Günlerden beri evimizin içinde hastalıktan ve dolayısıyla ölümden kaçıp korunuyoruz aklımız sıra. Daha da çok korunacağız. Söz verdik, kurallara uyacağız. Tek üzüntümüz şu anda kaçtığımız Koronavirüsün bizi sevdiklerimizden ayırması. Çocuklarımız, torunlarımız, akrabalarımız, dost ve arkadaşlarımız. Ne yazık ki onlardan izole ediyoruz kendimizi. Uzaktan uzağa, onlar bizi düşünüyorlar,  bizler onlar adına endişelenip kahroluyoruz. Ya şu zaman zaman kızdığımız telefonlar olmasaydı. O zaman çok daha büyük olurdu endişe ve hasret.                                         

Offf… Ne kıymetliymiş değil mi? Sarılmak, öpmek, koklamak. Çocuklarımı, torunlarımı, sevgili arkadaşlarımı. Veya bir parkta, tatlı tatlı esen rüzgârın yapraklarına şarkı söylettiği ulu çınar ağacının altında bir bardak çay yudumlamak. Çocuk sesleriyle neşelenmek. Ne büyük ayrıcalıkmış… İşte bunları düşündükçe duygulanıyorum. İçten içe bulunduğumuz duruma isyan edesim geliyor.                          

Belki yakında, bir gün yine birlikte olacağız diye düşünüyorum ardından. Birbirimizin kıymetini çok daha iyi anlayacak, birbirimize daha sıkı sarılacağız. Özlemin en üst noktaya çıktığı yerde toplanacağız. Sağlığımızın kıymetini daha bilinçli koruyacağız. Umarım ki yakında. Belki de, varsa eksiklerimizi, yanlışlarımızı, yapmamamız gerekenler hanemize yazacağız. Affetmenin hafifliğini hissederek.
Özveri sunarak ve ön yargısız bir şekilde el ele, gönül gönüle sevgi yolunda buluşacağız.                                                            

Belki de bu virüs sayesinde güneş, sevgi yolunu çok daha fazla aydınlatacak, çok daha fazla gönül dostu kazanacağız. Haydi canlarım. O zaman biraz daha evde kalalım…