Bu yüzden "dik durmak", yalnızca bedenin değil, zihnin ve kalbin de bir duruşudur. Hem fiziksel hem de simgesel anlamda bu iki kelime bize çok şey anlatır: Güç, kararlılık, denge ve farkındalık… Kendimize olan özenimiz, hayata karşı tutumumuz ve sağlığımıza verdiğimiz değer bu iki kelimede gizlidir.
Eczanemde her gün omuzları düşmüş, sırtı kamburlaşmış, boynu öne doğru uzanmış insanlar görüyorum. Çoğu zaman bu durumu “yaşla ilgili” sanıyorlar ama aslında yaşam şekliyle doğrudan ilişkili. Postür bozuklukları sadece kas-iskelet sistemini değil, tüm vücudu etkileyen zincirleme sorunlara yol açabilir.
Boyun ve sırt ağrıları, baş ağrısı, migren, nefes almanın zorlaşması, sindirim sorunları ve hatta ruhsal çöküntüler… Hepsi kötü duruşla ilişkilendirilebilir. Omurgamız; sinir sistemi, kaslar ve iç organlar arasında bir köprü görevi görür. Bu köprü sağlamsa vücut sağlıklı işler. Ama bozulduğunda tüm sistem etkilenir.
Postür bozuklukları zamanla vücudun doğal denge yapısını değiştirir. Bel çukurlaşır, sırt kamburlaşır, baş öne doğru kayar. Bu değişimler sadece ağrılara değil, kişinin kendine güven duygusuna da zarar verir. Çünkü bedenimizle kurduğumuz bağ ne kadar sağlıklıysa, iç dünyamız da o kadar sağlam olur.
Modern yaşam biçimi duruşumuzu bozan birçok alışkanlıkla dolu. Saatlerce masa başında hareketsiz çalışmak, telefonu sürekli aşağıdan bakarak kullanmak, hep aynı omuzda ağır çanta taşımak… Bunlar küçük gibi görünse de zamanla büyük etkiler yaratır. Duruş, bir anda değil; her gün biraz daha bozulur.
Özellikle genç yaşlardan itibaren başlayan bu alışkanlıklar, ilerleyen yaşlarda kalıcı kas iskelet bozukluklarına neden olabilir. Bu da günlük yaşam kalitesini düşürür. Basit işler bile zorlaşır, kişi daha çabuk yorulur, nefes kapasitesi azalır ve genel bir halsizlik hâkim olur.
Peki ne yapabiliriz? Öncelikle farkındalık en önemli adım. Ayna karşısında omuzlarınızı, baş pozisyonunuzu, sırt eğrinizi gözlemleyin. Küçük bir farkındalık bile duruşu düzeltme yolunda güçlü bir başlangıçtır. Bunun ardından düzenli olarak yapılabilecek esneme ve güçlendirme egzersizleriyle kaslarınızı destekleyebilirsiniz.
Günde sadece 5 dakikalık egzersizler bile omurga sağlığını iyileştirmede büyük fark yaratır. Özellikle sırt, bel ve karın kaslarını güçlendiren hareketler çok etkilidir. Egzersizle birlikte duruş destek ürünlerinden de faydalanılabilir: Ortopedik yastıklar, duruş korseleri, bel destek minderleri gibi ürünler bilinçli ve düzenli kullanıldığında postürü destekler.
Eczanemde sıkça önerdiğim ürünler arasında, kas-iskelet sağlığını destekleyici D vitamini, magnezyum, kolajen ve omega-3 takviyeleri yer alıyor. Ancak her bireyin ihtiyacı farklıdır. Bu nedenle bu tür destekleri kullanmadan önce mutlaka bir eczacıya danışmak önemlidir.
Fakat dik durmak yalnızca fiziksel bir gereklilik değil. Asıl mesele, insanın içinden gelen o sağlam duruşu kaybetmemesi… Hayat bazen adaletsizliklerle, kırılganlıklarla, belirsizliklerle karşımıza çıkar. Dışımız dimdik görünse bile içimizdeki yorgunluk, ruhsal bir eğilmenin işareti olabilir.
Zihinsel dik duruş, bireyin kendine olan inancıyla başlar. Kendini değersiz hissettiren olaylar, kararsızlıklar, hatta dışlanmışlık duygusu… Tüm bunlara rağmen yeniden toparlanabilmek, dimdik kalabilmek gerçek bir içsel duruştur. Bu bir direnç değil; bir farkındalık hâlidir.
Dik durmak demek, yüksek sesle konuşmak, meydan okumak demek değildir. Aksine; sükûnetle, bilinçle, kendine saygıyla durabilmektir. Toplumsal veya bireysel fark etmez; insan bazen sadece kendi vicdanına karşı bile dik durmak zorunda kalır. İşte bu duruş, görünmeyen ama hissedilen bir güçtür.
Zihinsel olarak dik durduğumuzda bedenimiz de bunu takip eder. Aynaya baktığınızda omuzlarınız ne kadar açık, bakışlarınız ne kadar net, nefesiniz ne kadar rahat? Bu soruların cevabı zihinsel iyi oluşumuzla doğrudan bağlantılıdır. Dik bir duruş, özgüvenin sessiz dışavurumudur.
Duruş aynı zamanda bir davet gibidir: “Ben buradayım ve kendime saygım var.” Bu duruşu gören insanlar, karşılarındakine farklı bir gözle bakar. Siz dik durdukça başkalarına da bu gücü hatırlatırsınız. Bu, zincirleme bir etkidir. Tıpkı sevgi gibi, güven gibi… Paylaştıkça çoğalır.
Bugün yaşadığımız dünyada, içsel dik duruşa her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Hangi görüşten olursak olalım, hangi yolda yürürsek yürüyelim; kendimizi unutmadan, başımızı eğmeden, saygıyla ve bilinçle ilerlememiz gerekiyor. Çünkü dik durmak, bir duruş sergilemenin en sade ve en güçlü hâlidir.
Bu bahar kendinize küçük bir söz verin: Kendinizi hatırlayın, dik durmayı hatırlayın. Omuzlarınızı geriye atın, başınızı kaldırın, derin bir nefes alın. Çünkü duruşunuz, sizin sessiz mesajınızdır. Ve bu mesajı her sabah önce kendinize, sonra dünyaya verin:
“Ben buradayım.”
Yorumlar (0)