William James Sidis: Dehanın Trajik Hikâyesi
Zekâ, insanın en büyük hazinesi mi, yoksa en ağır yükü mü? William James Sidis’in hayatı bu soruya keskin bir cevap veriyor. IQ’sunun 250 ile 300 arasında olduğu tahmin edilen Sidis, yalnızca bir deha değil, aynı zamanda sistemin dışına itilmiş bir dahiydi.
1898’de doğan Sidis, 18 aylıkken gazete okuyabiliyor, 6 yaşında Latince, Yunanca, Rusça ve Fransızca konuşabiliyordu. 11 yaşında Harvard’a kabul edildiğinde, gazeteler onu "dünyanın en zeki çocuğu" olarak tanıtıyordu. Ama büyük umutlarla başlayan bu hikâye, sosyal baskılar ve onun sıradan bir yaşam arzusu nedeniyle farklı bir yöne evrildi.
Sidis, toplumun dayattığı dâhi rolünden kaçmaya çalıştı. Matematikten hukuka kadar birçok alanda yazılar yazdı, fakat çoğunu takma adlarla yayımladı. Çocukluğunda medyanın göz bebeğiyken, yetişkinliğinde toplumdan kaçan bir münzevi oldu. Bilim ve sanatı seven biri olarak hayatını sade yaşamak istiyordu. Ancak dünya onun peşini bırakmadı. 40’lı yaşlarında geçirdiği beyin kanamasıyla hayatını kaybettiğinde, ardında parlak fakat hüzünlü bir hikâye bıraktı.
Sidis’in hikâyesi bize zekânın tek başına yeterli olmadığını, mutluluğun ise formüllerle değil, iç huzurla ölçüldüğünü hatırlatıyor. Deha, her zaman bir lütuf değildir; bazen de toplumun ağır sınavlarından biridir.
William James Sidis: Dehanın Yükü
Bazı insanlar zihinleriyle dünyayı şekillendirir, bazılarıysa zihinlerinin ağırlığını taşımakta zorlanır. William James Sidis, insanlık tarihindeki en yüksek IQ’lardan birine sahip olmasına rağmen, dâhilikten çok yalnızlığıyla hatırlanan bir isim oldu. Harvard’a 11 yaşında giren, 40’tan fazla dil bilen ve matematikten tarihe birçok alanda eserler veren bu sıra dışı zihin, neden toplumdan uzaklaşmayı seçti? Sidis’in hayatı, zekânın başarıyla değil, bazen ağır bir yükle de gelebileceğini gösteren çarpıcı bir örnek…
WIllIam James SIdIs: Dehanın Trajik Hikâyesi
Zekâ, insanın en büyük hazinesi mi, yoksa en ağır yükü mü? William James Sidis’in hayatı bu soruya keskin bir cevap veriyor. IQ’sunun 250 ile 300 arasında olduğu tahmin edilen Sidis, yalnızca bir deha değil, aynı zamanda sistemin dışına itilmiş bir dahiydi.
Kendi Diline Sahipti
1898’de doğan Sidis, 18 aylıkken gazete okuyabiliyor, 6 yaşında Latince, Yunanca, Rusça ve Fransızca konuşabiliyordu.Sidis, henüz 8 yaşındayken kendi dilini oluşturdu. Bu dile “Vendergood” adını verdi. Dil, Latince, Yunanca ve diğer Avrupa dillerinden esinlenmiş, oldukça sofistike bir yapıya sahipti. 11 yaşında Harvard’a kabul edildiğinde, gazeteler onu "dünyanın en zeki çocuğu" olarak tanıtıyordu. Ama büyük umutlarla başlayan bu hikâye, sosyal baskılar ve onun sıradan bir yaşam arzusu nedeniyle farklı bir yöne evrildi.
Medyadan Nefret Ediyordu
Çocukken sürekli medyada “mucize çocuk” olarak yer aldı ama büyüdükçe bu ilgiden kaçtı. Öyle ki, erişkin hayatında kimliğini gizleyerek sıradan işler yapmayı tercih etti (örneğin daktilo operatörü olarak çalıştı).
Sidis, toplumun dayattığı dâhi rolünden kaçmaya çalıştı. Matematikten hukuka kadar birçok alanda yazılar yazdı, fakat çoğunu takma adlarla yayımladı. Çocukluğunda medyanın göz bebeğiyken, yetişkinliğinde toplumdan kaçan bir münzevi oldu. Bilim ve sanatı seven biri olarak hayatını sade yaşamak istiyordu. Ancak dünya onun peşini bırakmadı. 40’lı yaşlarında geçirdiği beyin kanamasıyla hayatını kaybettiğinde, ardında parlak fakat hüzünlü bir hikâye bıraktı.
Pseudonym’lerle (Takma İsimlerle) Kitaplar YazdI
Sidis, “James Fitzpatrick” gibi takma adlarla birçok kitap yazdı. En ilginçlerinden biri, “The Animate and the Inanimate” adını taşıyan ve evrenin yapısı üzerine yazdığı bir kozmoloji kitabıdır. Kitapta, evrende entropinin tersine çalıştığı bölgeler olabileceğini öne sürer.
Gizli IQ Skoru
Genellikle IQ’sunun 250-300 arası olduğu söylenir, ancak bu bilgi hiçbir zaman resmi olarak doğrulanmamıştır. Kendisi bu tür testlerden uzak durmaya çalışmıştır.
Erken Ölüm ve Yalnızlık
1944’te, sadece 46 yaşındayken beyin kanamasından hayatını kaybetti. Ömrünün büyük bir kısmını toplumdan uzak ve yalnız geçirmişti. Dahiliğin getirdiği yüklerle başa çıkmakta zorlandığı çok açıktır.
Sidis’in hikâyesi bize zekânın tek başına yeterli olmadığını, mutluluğun ise formüllerle değil, iç huzurla ölçüldüğünü hatırlatıyor. Deha, her zaman bir lütuf değildir; bazen de toplumun ağır sınavlarından biridir.
Yorumlar (0)