Herkesi çağıran farklı bir şehir veya bir ülke vardır. Uzun zamandır beni çağıran ve sonunda gitme fırsatı bulduğum büyülü şehir Nevşehir ile ilgili yazım için kemerlerinizi bağlayın. 

Masallar diyarı Kapadokya’nın “Acaba nereden başlasam?” diye heyecanlandıran ve gerçekten de görmeden anlatması zor olan güzelliklerini biraz da olsa sizlere hissettirmeye çalışacağım.

“Kör de bilir Avanos’un yolunu, çanak-çömlek kırığından bellidir”

Kapadokya dediğimizde genelde ilk aklımıza gelen peri bacaları olur. Sonrasında ise yer altı şehirleri, doğa harikası vadiler, tarihin kokusunu hissettiren müzeler ve tabii ki gökyüzünü süsleyen balonlar. 

Aslında çömlek sanatı köklü bir tarihe sahiptir. Bu yağlı ve yumuşak kil, Avanos Dağları’nın eteklerinden ve Kızılırmak Nehri’nin yataklarından toplanarak elendikten sonra yoğurularak hamur haline getirilmektedir. Çark adı verilen ve ayakla döndürülen tezgâh üzerindeki çamurun şekillendirilmesiyle istenilen çömlek yapılmış olur.Genelde babadan oğula geçen bu yetenekler, muazzam eserlere dönüşmektedir. 

Ben, Chez Galip atölyesinde Kadir Usta öncülüğünde deneyimledim. Sizler de bu muhteşem sanatı mutlaka deneyimlemelisiniz. 

Bir AŞK hikayesinden, dünyaca ünlü müzeye…

Galip Usta çanak sektöründe 5. kuşak olarak devam ederken yurt dışından gelen turistlere çanak, seramik gibi eğitimler de vermektedir. 1979 yılında eğitim verdiği öğrencilerinden olan Fransız turist bir kadınla aralarında zamanla duygusal bir bağ oluşur.

O dönemde yaşanan vize problemleri yüzünden Fransız kadın ülkesine geri dönmek zorunda kalmış. Gitmeden önce Galip Usta kendisine ondan bir hatıra bırakmasını istemiş ve Fransız kadın saçlarından bir miktar keserek Galip Usta’ya vermiş ve bütün hikaye burada başlamış. Galip Usta bu saçı atölyesinin duvarına asmış ve gel zaman git zaman insanların dikkatini çekmiş. Hikâyeyi öğrenen ve olaydan etkilenen her kadın saçlarından bir tutam keserek ölümsüzleştirmeye devam etmek istemiş. Zamanla binlerce hatta milyonlarca kadın saçlarından bir tutam bırakarak dünyadaki en ilginç müzelerden birini oluşturmuşlar.

1998 yılında Guinness Rekorlar Kitabı’na girmiş, ABCNews.com adlı internet sitesinin yayınladığı dünyanın en ilginç 15 müzesi listesinde 6. sırada yer almış. Tabii hikâyenin kahramanlarından Fransız kadın bu olayı duyuyor ve şaşkınlık içerisinde yıllar sonra Galip Usta’nın yanına geliyor. Yıllar sonra birbirlerini gören hikâyenin kahramanları tesadüfen oluşturdukları bu eser ile milyonları etkisi altında bırakmış ve onlar için bir anı kalmıştır. Bir tutam saç ile başlayan bu hikâye benzeri olmayan bir müze haline gelmiştir.  Müzeye girdiğiniz zaman milyonlarca kadının o hissiyata ortaklığına şahit olacaksınız. Tabii ki Galip Usta sadece saç müzesi ile ünlü değil, muhteşem eserler çıkarttığı harika bir seramik mağazası var. İçeride daha önce görmediğiniz birçok özel dokunuş ürünle karşılaşacaksınız.

NOT: Galip Usta, yılda 2 kere bu saç demetlerinden 20 tanesini rastgele seçtirerek bir çekiliş yapar ve bu şanslı kişileri Kapadokya’ya davet eder. Davet ettiği bu kişilerin tüm masraflarını kendisi karşılar. Saç müzesine gittiğinizde mutlaka sizler de bir tutam saç bırakın. Ben de saçlarımı bıraktım umarım o 20 şanslı kişiden biri olurum. 

Yerin üstü kadar altı da büyülü…

Kapadokya’nın gizemi sadece üstü ile değil, yer altı şehirleri ile de devam ediyor… Bu muazzam bölgede birçok yer altı şehrini görebilirsiniz. Tabii hepsini gezmek için yeterli vaktinizin olması gerekiyor. Benim kısıtlı zamanımdan dolayı tercihim Derinkuyu yer altı şehri oldu.

Burada II. yüzyılda Roma zulmünden kaçan Asurluların yaşadığı biliniyor. Asurlular yer altına yapmış oldukları kazılar ve diğer çalışmalar ile birlikte bu alana bir şehir inşa etmişler. Bu yer altı şehrinde mutfak, erzak depoları, ahır, misyoner okulu ve mezarlık gibi birçok alanlar mevcut. 1963 yılında tesadüf eseri bulunan ve 1967 yılında ziyarete açılan Derinkuyu yer altı şehri adını 60-70 metre derinliğindeki 52 içme suyu kuyusundan almış.  O tarihten bu yana toplamda 4 kilometrelik alanın sadece 2,5 kilometrelik 8 katı temizlenip ziyarete açılmıştır.

İçeriye girdiğinizde bu eşsiz mimariye hayran kalacaksınız…

Kahvemiz var beraber içelim…

 Aslında bu başlığın altı biraz sitemli… Evet Kapadokya’nın balonları, peri bacaları, vadileri, yer altı şehirleri muazzam... Ama esnafı ayrı bir muazzam… Çarşıya girdiğiniz andan itibaren sizleri nasıl ağırlayacağını düşünen gerçek bir samimiyet var. Gönül ve Nurten Abla da onlardan birileri… Kavak Çömlekçilik’in sahibi Gönül Abla ve satış sorumlusu Nurten Abla bizleri ilk gördüğü an ‘’Hadi kahvemiz var beraber içelim!’’ diye seslendi… Güzel bir kahve sohbetinden sonra mağazada birçok özenle yapılmış emeklerini inceledik. El işlemesi ürünler aslında birer hikâye gibi duruyordu ve güzel esnafımızın istediği ise o hikayelerin gerçek kişilerini bulmasıydı… Doğanın eşsiz eserlerini görmek isterken, lütfen esnafımızın o eşsiz ürünlerini de görmeden gitmeyin…

 

Zamanınız burada çok hızlı geçecek… 

Bu masalsı şehirde gezilecek yerler bitmiyor. Güneşin doğuşunu ve batışını izleyebileceğiniz en güzel noktalardan biri olan Sunset Point, Kızıl Çukur’da at turu, Türk gecesi eğlenceleri, birbirinden ilginç müzeleri, zelve gösterisi, deve turları, gizemli vadileri, akşam ışıldayan şehre karşı şarap keyfi, esnafları ile keyifli sohbetleri…     

Kapadokya’ya gitmek isteyenler 1 hafta gibi bir zaman ayırmalılar. Çünkü zamanınız burada çok hızlı geçecek…

 

Hazırlayan: Meltem Alabay