“Kilo vereceğim” dediğimizde, aklımıza yasaklar listesi ve , zorlanacağım korkusu gelir. Bir nebze de olsa haklılık payı var. Çünkü zamanında kendimizi ‘diyet yapıyorum’ mantığı ile o kadar sınırladık ve besinlere iyi-kötü etiketlemesi yaptık ki… Sanki yediğimiz o kötü kategorisindeki besin bize hemen kilo aldıracak gibi hissediyoruz.

 

‘DİYET YAPMAK’ anlayışı ile kafamıza yerleşmiş olan yasakları, normalde tükettiğim besinleri hayatımdan çıkaracağım düşüncesi ile belli bir süre ‘diyet’ yaparak kaybettiğiniz kiloları, ‘diyet’ yapmayı bıraktığınız an yani eski beslenme düzeninize geri döndüğünüz an geri aldığınızı da görmüşsünüzdür. Çünkü yasakladığımız besinlere deli gibi, normalde tükettiğimizden de daha fazla miktarlarda tüketerek geri döndüğümüzü görürüz. Yasaklar her zaman daha caziptir, cümlesini yaşarsınız tam olarak. Bu durum bir süre sonra ise sizde ciddi özgüven eksikliklerine ya da ben hiçbir şey başaramıyorum, irade sahibi biri değilim düşüncesine kapılmanıza sebebiyet verebilir. Halbuki siz iradesiz biri değil, sadece beslenmeyi tam olarak öğrenememişsinizdir.

Artık, kilo al-ver döngüsünden çok yoruldum diye düşünüyorsanız ve kalıcı kilo kaybı sağlarken sevdiğiniz yemeklerden de mahrum kalmak istemiyorsanız çok kolay bir çözümüm var.

Beslenme düzeninizde yasaklara yer vermeden sadece tek dikkat etmeniz gereken ‘yediğiniz yemeğin sıklığı ve miktarıdır’. Nasıl yani, canım hamburger istediğinde yiyebilecek miyim? Ya da sütlaç istediğinde? Evet, yiyebileceksiniz. Ama başta da dediğimiz gibi sıklık ve porsiyona dikkat ederek…

Bu düzene alışmaya başladığınızda hem kilo kaybı sağladığınızı hem de kaybettiğiniz kiloları uzun süre koruduğunuzu görürsünüz. Ayrıca aç kalmanıza, canınızın sürekli deli gibi bir şeyler çekmesine, geceleri kendinizi mutfakta bulmanıza gerek kalmadan yaparsınız bunu.

 

Kalıcı bir şekilde kilo kaybetmek isteyenlere önerilerim;

1. Yemekleri istediğiniz zaman yiyebileceğinizi kendinize hatırlatın. Böylece aniden gelen mesela bir büyük paket cipsi bir oturuşta yeme durumu da ortadan kalkmaya başlar.

2. 80/20 kuralı ile bu beslenme düzenini kafanızda oturtun. Mesela haftada toplam 30 öğün yaptığınızı varsayalım. Bunun 24 öğününü sağlıklı ve dengeli tabaklar oluştururken, diğer kalan 6 öğünü ise canınızın istediği hamburger, çikolata, kadayıf gibi sevdiğiniz diğer yiyeceklere ayırın.

3. Sağlıklı yağlar, protein, lif ve karbonhidratın dengeli olduğu bir tabak modeli ile hem gözünüzü hem de midenizi doyurarak, vücudunuzun ihtiyacı olan besinleri almaya özen gösterin.

 

 

 

 

 

 

SAĞLIKLI BEBEKLER, MUTLU GELECEKLER

Bebeklerimizin doğduğu ilk andan itibaren, annelerimizin en dikkat ettiği nokta onların sağlığı olur. Bebeğimiz için her şeyin en iyisini, en doğalını ve en sağlıklısını seçmeye özen gösteririz. Özellikle beslenmesinde daha anne karnındayken dikkat ettiğimiz bebeğimizin, en doğalını tüketmesini isteriz. İşte tam da bu noktada devreye giren mucizevi besin anne sütü olur.

Anne sütü yoğun ve bebeğimizin ihtiyaçlarına göre değişen içeriği ile, bebeğimiz için her zaman en iyi seçenek olur. Hiçbir besinin yerini tutamadığı anne sütü, sadece bebeklerimizin değil aynı zamanda annelerimizin de ilerleyen yaşlarını daha sağlıklı geçirmesini sağlar.

Emziren annelerimizde ilerleyen yaşlarda; meme kanseri, osteoporoz, anemi ve Tip 2 diyabet görülme riskinin daha az olduğu yapılan çalışmalarla kanıtlanmıştır.

Anne sütü alan bebeklerimizle yapılan çalışmalarda ise; anne sütü ile beslenen bebeklerimizde anne sütü ile beslenmeyen bebeklerimize göre ilerleyen yaşlarında daha az obezite, Tip 2 diyabet ve kardiyovasküler hastalıklara yakalandıkları görülmüştür.

İşte bu yüzden bebeklerimizin doğumdan itibaren bol bol anne sütü alması sağlıklı bir gelecek inşasında temel niteliği taşımaktadır. Biz Emzirme Danışmanları da bu felsefe ile yola çıkarak bebeklerimizin daha çok anne sütü alması için çalışmaktayız. Annelerimizin karşılaştıkları; meme reddi, meme yaraları, göğüs yaraları, süt üretimi ile ilgili sorunlar ve emzirme teknikleri konusunda annelerimize destek olarak sorunlarını en kısa sürede çözmelerine yardımcı oluruz.

Gebelik sürecinde emzirme danışmanlarından danışmanlık hizmeti alan annelerimizde doğum sonrası daha yüksek emzirme oranları görülmektedir. Emzirme döneminde danışmanlık hizmeti alan annelerimizde ise daha uzun süreli emzirme oranları görülmüştür.

Bir şehir efsanesi olan ve annelerimizin korkulu rüyası ‘her emziren annede meme ucu yarası olur’ efsanesinin de bu eğitimlerden sonra sadece doğru teknikle bebeğin memeyi tutması gerektiğini fark etmeniz gibi birçok konuda aydınlandığınızı fark edeceksiniz.

 

Yeni doğum yapmış annelerime önerilerim;

1. Bebeğinize en iyi gelecek olan kişinin siz olduğunuzu kendinize her fırsatta hatırlatın. Kim ne derse desin, siz bebeğiniz adına en iyisine karar verirsiniz.

2. ‘Kucağına alma, alışır sonra’ cümlesini çok sık duyacaksınız. Özellikle ilk 3 ay bebeğinizin, geldiği dünyaya alışma zamanıdır. Bu süreçte bol bol ten teması ve sizin onu kucağınıza almanız ona en iyi gelecek şey olacaktır.

3. Bu süreçte rahat olmanız, hem bebeğinize iyi gelmeniz hem de süt üretiminiz için oldukça elzem. Bol bol bebeğinizle rahat zamanlar geçirerek onun bu büyüme adımlarına şahit olun.

4. Bu süreçte süt üretiminize en güzel destek ise bol bol su tüketimi olacak. Günde en az 2,5-3 litre su içmeye önem gösterin. Ayrıca kendinizi yoğun stresli hissettiğiniz zamanlarda günde 1 fincan rezene çayı tüketebilirsiniz…