Eskiden beri bilinen bir gerçek vardır ki; kadınlarda tüm kronik hastalıklar menopoz döneminde ortaya çıkıyor. Araştırmaların sonuçları bu noktada kadınları asıl koruyanın kadınlık hormonları olan östrojen ve progesteron olduğuna dikkat çekiyor. Peki ne oluyor da hücreler bozulmaya başlıyor, gelin bir bakalım. 

Östrojen ve progestreon birbiri içinde bir dengede sentezlenir ve yeri gelir birbirlerinin etkilerini güçlendirir, yeri gelir birbirlerinin etkilerini aşırıya kaçmaması için frenler. Bu döngü aylık adet periyodu içinde gerçekleşir. Her adet döngüsünün başında östrojen üretilmeye başlar. Sanılanın aksine sadece yumurta için değildir bu üretim. Östrojen kemik yapımından, sinir sağlığının korunmasına, kalp- damar hastalıklarından kaslarımıza kadar birçok organımızı korur. Bunu yaparken de etkisini progestron ile birlikte yapar.

35 yaşından sonra yumurtalıklarımızın yumurta üretimi bozulmaya başlar, bazı aylar yumurtlama hiç olmayabilir. Bu durumda yaşadığımız durum, östrojen üretiminin devam etmesi, buna karşılık progesteron üretiminin bu aylarda hiç olmamasıdır. Vücutta oluşan bu östrojen baskınlığının da bizlere bazı olumsuz yanları vardır. 35’li yaşlarda hâlâ adet oluyorken bazı ufak sorunlar yaşamaya başlarız. Hatta bu sorunların çözümlerinibelki farklı branşlarda ararız. 
Örneğin tansiyon oynamaları veya anlık nabız yükselmeleri için kardiyoloji bölümüne gideriz. Ya daduygu durum değişiklikleri , bazen tek kelime hatırlayamama gibi şeyler yaşar psikiyatriye yada nöroloji hekimine görünürüz. Ya da adet dönemlerimiz eskiye göre bir iki gün öne gelmeye başlamıştır veya adet dönemlerinde ki kanama miktarı artmıştır. Bunun için de bir kadın doğum hekimine başvururuz. 
Burada amacımız hiçbir doktorun veya branşın tedavisini sorgulamak ya da yanlış yapılıyor demek değil. Vücutta bir problem oluyor ve karşımıza bir sorun çıkıyorsa, çıkan sorunun tedavisi aslında ona neden olan şeyi düzeltmekten geçiyor olduğunu vurgulamak. 
Bazen menopoz öncesi dönemde ellerinde bir torba ilaçla hastalarım geliyor; depresyon ilacı, tansiyon ilacı, şeker ilacı, kolesterol ilacı gibi verilen ilaçlar hep sonuç odaklı, yani altta yatan problem hep gözden kaçıyor. Bu hastalara sadece ihtiyacı olan biyoeşdeğer hormon veya bunların yapımında kullanılan ve vücutta eksik olan vitaminler verildiğinde aslında tüm sorunların yavaş yavaş çözüldüğünü ve kullanılan bir torba ilaca ihtiyacın kalmadığını görüyorum.
Hep 35’li yaşlardan bahsettik, peki bu durum gözden kaçar ve menopoza girdiğimizde artık östrojen de azaldığında neyle karşılaşırız. Çok daha hızlı gelişen unutkanlık, kemik mineral kaybı ve kemik erimesi, damar tıkanıklığı. Maalesef menopoza girdikten sonra biraz tedavi için geç kalmış oluyoruz. Ama yine de 10 yıldan daha kısa süreli menopoza girmiş bir hasta var ise zararın neresinden dönersek kardır diyerek tedaviye başlayabiliyoruz. 
Aslında aynı durum polikistik over hastalığı ve endometriozisde de geçerlidir. Polikistik over hastalığında yumurtalıkların düzenli progesteron üretimi bozulmuştur. Ve buna neden olan durumlar vardır. Doğum kontrol ilacı verip altta yatan nedeni düzeltmeden polikistik over düzelmeyecektir. Endometriozisde de fazla sentezlenen östrojen durumu vardır. Mikropsuz bir enflamasyon altta yatıyordur. Bunun için enflamasyonu bastırıcı tedavi ile endometriozisde yaşanan kabus ağrılardan kurtulabiliyoruz.
Fonkisyonel tıp diyerek modern tıptan ayrı tutmak uygun olmayacaktır ama bütüncül tıp ile sadece baktığımız açıyı değiştirerek hastalarımızın sağlıklarının korunmasına ve tedavi olmalarına vücudu bozmadan yardımcı olabildiğimizi belirtmek isterim.

 

 

*****

Yahyakaptan Mh. Şehit Ali İhsan Çakmak Sk. No:10 Kat:3 İzmit/KOCAELİ

0542 311 26 83

instagram: drbilgeogutcuoglu