Alzheimer en çok 65 yaş ve üstü yaşlarda görülen, unutkanlıkla başlayan ve bunamaya neden olacak kadar ilerleyen nörolojik bir hastalıktır. Alzheimer zihin işlevlerinde kayba neden olur. Beyinde normal sinir sisteminin sağlıklı işlemesi için kritik öneme sahip tau proteini fosforlanır ve küçülmeye başlar. Ateron plakları oluşur. Bunun sonucunda sinirsel iletişimin yapı taşı olan asetilkolin üretimi azalır. Hafıza zayıflar ve beyin küçülür. 

 

Teşhiste beyin lobları görüntülenir. Küçülme ve plak oluşumu incelenir. Genetik geçiş %3-5 civarındadır. Yaşam tarzı Alzheimer için çok önemlidir. Egzersiz, Akdeniz usulü beslenme, kalp damar sağlığının korunması çok büyük önem taşır. B12, folik asit, D vitamini düzeylerinin düşük olması bir risk nedenidir. Çünkü bu vitamin ve mineraller asetilkolin seviyesini yükseltip, glutamatı azaltır. Böylece Alzheimer oluşumunu engeller. Tedavide asetilkolinesteraz inhibitörleri kullanılır. 

Dünyada yaşlanan nüfusa bağlı olarak Azheimerlı hasta sayısında büyük bir artış yaşanmaktadır. Özellikle kentlerde yaşama, hazır gıda, fastfood alışkanlıkları, sedanter (hareketsiz) yaşam, obezite, metabolik sendrom ve damar yapısının bozulması Alzheimer hastalığını tetikler. Eğitim düzeyi yüksek bireyler, çok tempolu yaşayanlar strese daha fazla maruz kalırlar. Stres, kortizol hormonu salınımını arttırır ve beyni etkiler. Sakin ve stresten uzak bir yaşantıya sahip olmak son derece önem taşımaktadır. 

 

Alzheimer hastalığında erken teşhis ile hastalığın ilerleme süreci yavaşlatılabilir. Hastalığın teşhisi için asetilkolin ve tau proteinine bakılabilir. Nöropsikolojik test, saat çizme testi, şekil kopyalama ile beyindeki küçülme ve hipokampus (hafıza) nöronlarının küçülüp küçülmediği görülür. 

Barsakların probiyotik açısından zengin olması, serotonin, GABA, asetilkolin, dopamin gibi faydalı nörokimyasalların buradan salgılanması ve barsak beyin ekseni ile beyne ulaşması, alzheimer riskini azaltır. Barsak florası, bağışıklık sistemi ve damar yapısı sağlıklı olursa Alzheimerı önleyebiliriz.

 

Antidepresan ilaçlar ve antipsikotik ilaçlar uzun dönem kullanıldığında; kalp damar yapısını bozabilir, diyabet riskini arttırabilir, kalpte ritim bozukluğu yaratabilir, Alzheimerı tetikleyebilir. Sadece antidepresanlara bel bağlanmamalı, probiyotik, sağlıklı beslenme ve egzersize yer verilmelidir.

PPI (proton pompa inhibitörleri) denilen mide ülserinde ve reflüde kullanılan ilaçlar B12, folik asit ve pek çok vitaminle birlikte, probiyotiklerin de bağırsağa ulaşmasını engellerler. Bu vitaminler barsaklardan yeterince emilemezler. PPI’ların sürekli kullanımında nöropati, bunama, damar pıhtılaşması ve diyabete yatkınlık artabilir. 

 

Alzheimer dan korunmak için ne yapmalıyız?

Düzenli fiziksel aktiviteye zaman ayırmalıyız.

Diyabet riski ve kan şekeri düzeyi, hipertansiyon riski, tiroid hormonlarının kandaki seviyeleri düzenli kontrol edilmelidir.

B12, folik asit, D vitamini seviyeleri normal sınırlar içinde tutulmalıdır.

Serotonin (mutluluk hormonu) seviyesi yüksek tutulmalı bunun için magnezyum, B6, çinko seviyeleri takip edilmelidir.

Akdeniz tarzı beslenme modeline geçilmelidir.

Zihinsel aktivitelere yer verilmelidir. (Dil öğrenimi, satranç, sudoku, resim, müzik, kitap okuma, bulmaca çözme)

 

Sağlıklı günler dilerim.

Uzman Eczacı Sevinç Önder