Yahya Kaptan’da Kahve İçerken Portekiz’e Işınlandık

Sevilla, Lizbon ve Porto’da birkaç gün

5 Aralık Pazartesi sabahı kahvemizi yudumlarken ani bir kararla turlara bakıp 2 gün sonraki İspanya-Portekiz turuna rezervasyon yaptırdık. Normalde turla seyahat etmeyi pek tercih etmeyiz. Ancak bu sefer tüm planlamaları kendimiz yapacak kadar vaktimiz yoktu. Önceden organize edilmiş uçak biletleri, 4 gecelik konaklama, şehirler arası transferler... 10 dk’lık rezervasyonla bütün planlama bizim adımıza aylar öncesinden yapılmıştı. (Neyse ki çoklu girişli schengen vizelerimiz vardı) Ancak biz yine de fırsat buldukça turdan ayrılarak şehirleri kendi ilgimize göre ve kendi hızımızda gezmeyi tercih edecektik...

 

7 Aralık’ta İspanya’nın Sevilla şehrindeydik.

 

"Meryem Ana'nın Günahsızlığı Yortusu" adıyla kutlanan dini bayram nedeniyle 7 Aralık'ı 8 Aralık'a bağlayan gece bütün herkes şehrin sokaklarındaydı. Yerel giysiler giyerek gitar çalıp milli şarkılarını söylüyorlardı. Aynı zamanda o tarihte ülkede resmi tatildi. Birlik ve beraberlik içinde eğlenip şarkılar söyleyen İspanyolları görmek ve onların mutluluğuna eşlik etmek çok keyifliydi. Sevilla’da kaldığımız akşam şehrin sevilen restoranlarından La Brunilda Tapas’ta yer ayırttık. Eğer bir gün Sevilla’ya yolunuz düşerse mutlaka denemenizi öneririz. Yediğimiz her şey harikaydı.

Elbette İspanya’ya gelip Flamenko izlemeden dönmek olmazdı... Önceden araştırarak şehrin en iyisi olduğunu öğrendiğimiz El Palacio Andaluz’daki Flamenko şovuna yer ayırttık. Şu ana kadar izlediğimiz en etkileyici Flamenko performansıydı. Sadece bu şovu seyretmek için bile Sevilla’ya gidilir... Flamenko sanatçıları inanılmazdı.

 

Bence Dünyanın En Güzel İsmine Sahip Şehri

LİZBON’dayız...

 

Ertesi gün tur otobüsüyle Portekiz’e geçtik. Portekiz’de Lizbon’a geldiğimizde turdan ayrılarak yine şehri kendimiz gezmeyi tercih ettik. 2 günde Lizbon’un altını üstüne getirdik. Lizbon’un nostaljik sarı tramvayı şehrin her yanı yokuşlu caddelerinde ve sokaklarında kendini gösteriyordu. Şehir resmen sanki tavşanlar için kurulmuş  Her yer yokuş. Şehrin ana hat tramvayları dışında birçok sokakta sokağın başından aşağı inip çıkan sokak tramvayları var. Meydanlar ve caddeler kıpır kıpır. Biz, Christmas dönemi orada olduğumuz için şehrin tüm o güzel süslemelerini gördük. Birçok meydan ve cadde geceleri adeta değerli bir mücevher gibi parıldıyor. Noel pazarları, sıcak şarap reyonları, atıştırmalık büfeleri, harika restoranlar ve sokak müzisyenleri Lizbon’un kalbi gibi pıtır pıtır atıyordu. Rossio Noel pazarındaki ortam çok hoşumuza gitti.

 

Time Out Market’te Gurme Lezzetler

 

Time Out Market Lisbon’da yer alan gurme restoranları denedik. Burası gerçekten harika bir yerdi. Kapalı bir alan içerisinde yan yana hayalini kurduğumuz tüm lezzetler.. Harika burgercilerden deniz ürünlerine, steakhouse restoranlarından çeşit çeşit lezzetlere ve tatlı dükkanlarına.

 

Belem kulesi Lizbon’un görülmesi gereken bir diğer noktası. Burada Rio’da gördüğümüz İsa heykelinin birebir aynısı yapılmıştı. Onu da görüp fotoğrafladık. Portekiz mutfağının en ünlü yemeği morina balığını denedik. Genellikle morina balığını içi peynirli olarak içli köfte gibi hazırlayıp satan yerel dükkanlar vardı. Şehrin merkezinde yer alan Rua Augusta Takı’nı ziyaret ettik. Alfama bölgesinde yer alan sokakları gezdik ve sanki burada yaşıyormuş gibi hissetmeye çalıştık. Özellikle dış cephesi birbirinden renkli seramiklerle döşenmiş binalar harikaydı. Miradouro Santa Luzia’da şehrin manzarasına karşı çok güzel fotoğraflar çektik. Akşam ise yerel bir Portekiz restoranında deniz ürünleri yedik. Yediğimiz her şey gerçekten çok lezzetli ve tazeydi. Yaşlı ve İngilizce bilmeyen garson amca ile anlaşmak ne kadar zor olduysa da bir o kadar eğlenceliydi  Lizbon’un ünlü caddelerinden Rua Augusta, aynı İstiklal Caddesi gibi ( ya da maalesef ki eski İstiklal diyebiliriz ) insanların geç saatlere kadar kalabalık olduğu, sokak sanatçılarının performanslarını sergilediği bir caddeydi. Özellikle burada akşam saati zaman geçirmek çok keyifliydi. Bizim orada olduğumuz tarihte dünya kupası maçlarının denk gelmesi eğlenceli oldu.

 

Portekiz Milli Tatlısı Pastel De Nata

 

Portekiz’in ünlü ve yöresel tek tatlısı Pastel De Nata’yı denedik. Zaten bunu denememenize imkan yok. Şehrin her yanında bu tatlılardan yapan yerler ve bu tatlıyı yiyen insanlar görüyorsunuz. En sonunda bir şekilde merak ediyorsunuz. Sıcacık fırından yeni çıkmış olarak veriyorlar her defasında. Evet her defasında diyerek kabul ediyoruz ki birkaç defa yedik bu tatlıdan  Dışı çıtır çıtır bir hamur gibi içi de ılık muhallebi. Yerken “ben bunu evde yapabilirim” diyorsunuz ama işte nasıl bir şeyse asla Portekiz’deki gibi olmuyormuş.

 

Lizbon’da Fado Gecesi’ndeyiz

 

Turdan ayrı geçirdiğimiz harika günün gecesini Portekiz’in yerel müzikal şovu Fado ile tamamladık. İnternet üzerinden seçip ayarladığımız bir Fado restoranına giderek ( Fado, Portekiz’in bir nevi kendi sanat müziği. Bizim Türk Sanat Müziği gibi düşünülebilir. Biraz daha ağıt yakma tarzında ve dramatik bir yanı var ) güzel bir Fado gecesi yaşadık. Fado restoranı yemekli ya da yemeksiz formatta müşterilerini alıyor. Bir önceki lokal Portekiz restoranında çok iyi yemekler yediğimiz için burada ev yapımı Portekiz şarapları eşliğinde Portekizli teyzenin ağıtlarını dinledik

 

Hep merak edilen romantik şehir PORTO

 

Son gün ise Portekiz’de en çok görmek istediğimiz şehir olan Porto’ya gittik. Lizbon’dan yaklaşık 7 saatlik otoban yolculuğu sonrası Porto’ya ilk geldiğimizde şehrin nehir kenarında konumlanmış evler ve restoranlardan oluşan küçük bir şehir olduğunu zannettik ancak sonradan ne kadar yanıldığımızı anladık. Yukarılara çıktıkça çok büyük caddelere, mağazalara, müzelere, binalara ve meydanlara ulaştık. Porto bizi çok şaşırttı. Dünyanın en güzel kitap dükkanlarından Livraria Lello’yu ziyaret ettik.

 

Porto, Lizbon’a göre küçük ama çok dolu bir şehir. Yani ben burayı içi dolu fıçıcığa benzettim =) Restoranlar, mağazalar, sanat galerileri, kitap dükkanları ve müzeler. Yukarılara tırmandıkça matruşka bebeği gibi içinden sürekli bişeyler çıkmaya devam eden bir şehir. İnsanları daha bohem tarzı yaşayan tam bir keyif şehri. Son günümüz akşam yemeği için şehrin en iyi steakhouse restoranlarından biri olan Cumplice’de rezervasyon yaptık. Restoranın dekorasyonu, sunum ve yediklerimiz çok lezzetliydi. Porto’nun o güzel şarapları eşliğinde harika bir gastronomik deneyim daha yaşadık.

 

Şansımıza havanın da güzel olduğu bu anlık kararla çıktığımız İspanya ve Portekiz seyahatinden güzel anılarla döndük.

 

“Portekiz gelişmişlik açısından Avrupa’nın önde gelen ülkelerine pek yaklaşamıyor ancak insanı rahat hissettiren bohem ortamı ve keyif öncelikli yaşam anlayışı farkını ortaya koyuyor.”