Siz sevgilinizi kendiniz mi seçtiğinizi sanıyorsunuz?

Merhaba Sevgili okurlar, 14 Şubat yaklaşırken bu ayın konusu tabii ki aşk olacaktı..

Bir aromatikçi olarak  belki de benden beklediğiniz Gül’ü yazmam olabilir.

Oysa yeni şeyler söylemek lazım…

Peki aşkın  tanımını yapabilen var mı ? Ne oluyor da aşık oluyoruz ?  Kimine göre bu iş kimya meselesi. Sıkça duyarız bunu kimyamız tuttu, çarpıldım, ilk görüşte içimden ona doğru kalbim aktı...

Bu böyle uzar gider değil mi?

  Yapılan araştırmalara göre ‘aşk’ vücutta feromon maddesinin salgılanmasıyla başlıyor.

Aşk’ın kokusu olarak tanımlanan bu madde, beynin ilgili bölümlerini uyarıyor ve aşk doğuyor.

Her insanın parmak izi gibi kendine özgü bir kokusu var ve bu  koku ile kendine uygun eşi seçebilir. Feromona bu nedenle ‘aşk hormonu’ deniyor. Bu zerrecikler sayesinde bireylerin kendilerine eş olarak genetik yapı bakımından kendilerinden en farklı kişiyi seçtikleri bu şekilde nesillerinin daha iyiye gittiği söyleniyor.

Ancak size kötü bir haberim var;  insanlar doğal kokularını kaybetmeye başladığı için kendilerine uygun insanı bulamıyorlar.

Kadınların kokularla doğru eşi bulmaları ile ilgili ilginç bir test yapılmış ve buldukları eşlerin gen yapıları kendilerinkinden en farklı olan kişiler bilgisini vermiştir.

MHC geni (majör doku uyuşum kompleksi) ne kadar farklı olursa, doğacak çocuğun hastalıklara karşı direnci o kadar fazladır. Belki  de akraba evliliklerinin sakıncalı olmasının sebebi de budur. MHC geninin  birbirine yakın olması.

Genlerde ki dizilimi gözle görmek ve ona göre eş seçmek imkansızdır.

Eş seçimindeki bu görevi MHC geninin vermiş olduğu ve kişiye has vücut kokusu  üstlenmektedir.

Günümüzde her şeyde olduğu gibi kokularda da kirlilik var, sentetik kokular ne yazık ki hem sağlığımızı bozuyor hem de kendimize uygun insanı bulmamızı bile engelliyormuş. Ne yazık...

Peki nedir  FEROMON denen şey ?

Feromon, aynı türden üyeler arasındaki sosyal ilişkileri düzenlemeye yarayan kimyasal madde veya bir organizma tarafından çevreye salgılanan ve aynı türün öteki üyelerinin davranış ve gelişmesine etki eden bir maddedir.

Yunanca kökenli olan sözcük "hormon taşıyan" anlamına gelmektedir. 

Feromon ilk olarak 1956 yılında ipek böceklerinde bulundu. 

Feromon zerrecikleri burun içinde bulunan koku merkezini uyararak uyarının cinsine göre beynin belirli bölgelerine sinyal gönderilmesini sağlar.

Feromonların varlığı en ayrıntılı olarak sineklere ilişkin çalışılmıştır ama daha karmaşık türlerin de feromon sahibi olması olasıdır. İnsanlardaki varlığı henüz kesin olarak kanıtlanmamıştır. Yapılan çalışmalar devam etmektedir.

Karıncalar feromon izlerini, yuvadan besin kaynaklarına, besin kaynaklarından yuvalarına yol bulmak için kullanırlar. 

Deneyler bilinen insan feromonlarını 3 sınıfa ayırır; 

  1. koltuk altından salınanlar (axillary steroids),
  2. vajinal alifatik asitler (vaginal aliphatic acids) ve
  3. vomeronasal organ uyaranları (bütün memeli türlerin burunlarında bulunan, insanlarda evrimi durmuş organ ) 

Koltuk altından (ayrıca erkeklerde terle birlikte) salınan feromonların üretiminde testisler, yumurtalık ve apokrin bez (koku bezi) etkili olduğu düşünülüyor.

Çocukların ergenlikten hemen önceki püberte (erinlik) döneminden itibaren koltuk altından feromon salgılamaya başladığı varsayılıyor.

Feromonların özellikle üreme konusunda etkileri büyüktür; türümüzün üyeleri eş seçiminde farkında olmadan bu kimyasalların etkisi altında karar verir.

Düşük strese, yüksek testeron seviyelerine ve güçlü bir bağışıklığa sahip olan bir erkek, kadın üzerinde çekim yaratır.

 2012’de ortaya konan bir çalışmada erkeklerin ter kokusu ile birlikte salınan androstenon denilen feromonun kadınların cinsel isteğini artırdığı fark edilmiş.

 Bilim insanları feromonların etkilerini keşfettiklerinde laboratuvar ortamında sentetik hallerini elde etmeyi başarmışlar.

Örneğin 4-Androstadienol adlı sentetik (yapay) feromon Yaygın Anksiyete Bozukluğu (GAD) ve Travma Sonrası Stres Bozukluğu (PTSD) gibi rahatsızlıkların tedavisinde kullanılmaktadır. 

  Öyleyse, aşık olduğumuzda kendimizi çok iyi hissetmemize şaşırmamak gerek. Sentetik olanı anksiyete  bozukluklarını tedavi edebiliyorsa doğal olanı neleri başarırır..

  Koku hayatımızda ne kadar öneme sahip değil mi ? İster bir çiçek kokusu olsun, ister bir yemek kokusu ya da feromonların salgılanmasını sağlayan vücut kokusu olsun... Hayatımızın her alanını yönetiyorlar.

Güzel kokularla ve aşkla geçen bir ay diliyorum..

Ayçin