Eylül Eylül olalı “Gözlerim yolda, ne olur eylülde gel” diyerek hasretle bekleyenlerin yakarışı veya “Ne olur gitme, üşürsün oralarda” diyerek gözyaşı dökenlerin yalvarışı olarak, huzurun güz ve hüzün mevsimine dönüşmesine de yol açtı. Aslında bu yüreğe işleyen, mutluluk ve mutsuzluk karışımından oluşan enteresan bir duygu yansımasıydı. Ne olur gitme derken ayrılmak istemeyen, ama hep çağırdı bekleyen. Peki döndü mü? Yoksa eylülde gelmedi mi özlenen? Üzülme ve bekle. Eylülde gelmediyse ekimde gelir. Madem ki sevincin, hüznün duygusallığı, yani sarı, turuncu, kahve hoş bir ahenk içinde yansıyor ruhumuza, eh o zaman bekle. Ekim ayı eylül kadar insafsız olmayabilir. Sen yeter ki bekle. Bak güneş parlıyor daha da, rüzgâr tebessümüyle ısıtıyor içimizi. Şehir özlemiş yazın onu bırakıp gidenleri. Evet, sevdiceğin ellerini, yüreğini ısıtacak, bekle”...

Bu sözler, bu çağrılar ve umutsuzluklar pek çok kişinin dillendiremediği anlamlı duyguların sessiz çığlığıdır, biliyorum. Ama hazan, güz ve hüzün mevsimi budur işte. Yenilenmek, yeniden başlamak ve kesin kararlar almak. Tabii ki yeni müjdeler, tatlı sürprizler, heyecanla beklenenler de var içinde. Daha neler, neler, neler… Örneğin ben. Yaşamımın anlamı olan kıymetli misafirleri kucakladım hep bu aylarda. O nedenle ayrı bir anlam taşır ruhumda sonbahar. Aslında yağmurlu bir kış ayında başladı bu öykü. Yani sonbahar sonuydu girdiğim dünya evine. Bu benim ömür çizgimin mihenk taşıydı âdeta. Ardından tatlı çocuklarım Ekim ve Kasım ayında teşrif ettiler dünyaya ve kucağıma. Yıllar sonra beni sonsuz zengin kılan canım torunlarım yine aynı aylarda mutlu ettiler beni. Anlayacağınız severim ben o hazan mevsimini. Güneşin yakıcı sıcağından, deniz kenarlarındaki curcunadan, bağırış çağırışlardan sonra oldukça sessiz ve dinlendirici gelir insana. Yaz coşkusunu sevenlere ne kadar hüzünlü de gelse sonbahar, yorgun doğa bile geçer asıl şekline. Ve, ne çare tüm insanlar uyanırlar rüyadan. Dönerler rehavetten, gerçeğe. Aslında eminim güz mevsimi iyi gelir herkese. Hüznü ve burukluğu yaratan, göçüp giden kuşlar, dökülen yaprakların gizemi, ve binlerce yaşam gailesi. Yoksa güzeldir ekim, kasım, hatta diğer aylar... Ancaaak, bir başkadır sonbahar. Birlikteliğin, bütünlüğün ve sosyal yaşamın olmazsa olmazıdır, başarıların, kutlamaların, mutlulukların zamanıdır. Evet, kıymetli Time Kocaeli okurları... Ekim insanlara sevgi ve aşkı getirir derler. Kapıyı her zaman sonuna kadar açık bırakalım o zaman. Çünkü çok kısa süre sonra KASIM diyeceğiz. Bakalım neler göreceğiz. O zaman Cemal Süreya’nın şu güzel dizeleriyle hoşça kalınız.. Kasımda buluşuruz…

Aşkın Ekim’i, Kasım’ı olmaz ki... Ilık bir Ekim sabahında, ayaz bir Şubat akşamında ya da sıcak bir Temmuz güneşinde sevemez miyim seni? Severim. Hem de çok... Sen yine de sonbaharda gel…