Var Mısınız?

Millet olarak NASA’nın faaliyetlerini hep yakından takip ediyoruz çünkü dünya dışında neler olduğuna dair duyduğumuz merak her şeyin üstüne geçiyor. Şimdi sizleri alıp dünyanın dışına, uzayın tam ortasına bırakacak bir kitaptan bahsedeceğim.

- Kehanet Vaatleri -

Yazar: M.S Asherson

Yayınevi: Feniks Yayınevi

Tür: Bilim-Kurgu Sayfa Sayısı: 392

Konu: Kadim bir kehanet... 21. yüzyıldan binlerce yıl sonrası... Yeni halk sınıfları, uzay korsanları, yıldız kapıları, bedenler arası bilinç transferleri ve kristal teknolojileri... İnsanoğlu yüzlerce gezegene yayılmış ve galaksi içindeki dört büyük ırktan biri konumuna yükselmiştir. İnanç sisteminin merkezinde yer alan kadim bir kehanet, uzayın derinliklerinde yer alan metruk bir Yıldız Kapısı olan Mach’in özgürlük ve gücün anahtarını sakladığını vaat etmektedir ama çalıştırılması için Kayıp Enerji Küresine ihtiyaç vardır. Bilinç transferi sonucunda ortaya çıkan insan ırkının iki yeni sınıfı, bu güce ulaşabilmek için büyük bir mücadeleye girişir. Yetenekli ve cesur bir uzay pilotu olan Dünyalı Simon’ı bu yolda zorlu bir macera beklemektedir. M. S. Asherson’ın kaleme aldığı ezoterik semboller, esrarengiz ırklar, rüya ulakları, düş kapanları ve mitolojiyle zenginleşen sıra dışı bir bilim kurgu yolculuğuna hazır mısınız? Kitabı bitirdiğimde hissettiğim şeyleri tarif edebilir miyim bilmiyorum ama yine de deneyeceğim. Bir film düşünün, kız yatağına oturur ve kitabının kapağını açar. Kapak açıldığı an etrafa bir ışık yayılır ve kız kendini hiç bilmediği, daha önce hiç görmediği canlı türlerinin etrafta dolandığı ve insanların buna hiç şaşırmadığı bir yerde bulur. Neler olduğunu idrak edemeden dur durak bilmeyen bir maceraya atılır. Uzayda yaşadığı bu macera, bin bir tehlike sonrası bittiğinde ise yine kendini yatağında bulur. Ne yaşadım ben diye düşünürken son sayfasına geldiği kitabını kapatır. Kehanet Vaatleri’ni okumak, işte tam olarak böyleydi. Kitabı okumadım adeta içine girdim ve anlatılan her şeyi yaşadım. Yazarı kullandığı dil açısından tebrik edebilirim ama asıl takdire şayan olan yarattığı dünyaydı. Uzay gibi bir bilinmezliğe böyle ayrıntılı bir yaşam ve düzen yerleştirebilmek, kuşkusuz uçsuz bucaksız bir hayal gücünün eseri olabilir. Benim kitapta en sevdiğim şey Simon’ın bilinç transferi yapılmış gemisi Akrep oldu. O kadar ciddi ve tehlikeleri olayların arasında Akrep, inanılmaz eğlenceli ve insana kendini sevdiren bir karakter olarak kitaptaki olayların yarattığı gerginliği dağıtıyor. Kitap okuduğum en iyi bilim kurgu konularından birine sahip. İkinci kitabını merakla beklerken bir yandan da filminin çekilmesini arzu ediyorum. Üstelik tüm bunları bana hissettirebildiği için yazarımızla gurur duyuyorum çünkü adı her ne kadar yanıltıcı görünse de yazarımız bir Türk…

Suçlu Kim?

Bazı kitaplar insanın kalbini yaralar, düşünmeye sevk eder. Şimdi size önereceğim kitap benim için tam da bu kitaplardan biri. Aslında hepimizin bildiği, gördüğü ama çoğumuzun bilmezden, görmezden geldiği bir hayatı konu alıyor. Ailesi tarafından hiçliğin ortasında bırakılan bir çocuğun yaşam mücadelesini…

- Kya’nın Şarkı Söylediği Yer -

Yazar: Delia Owens

Yayınevi: Salon Yayınları

Tür: Edebiyat, Roman Sayfa Sayısı: 432

Konu: Kya, henüz altı yaşındayken önce annesi, takip eden bir yıl içerisinde de abi ve ablaları, en son da babası tarafından terk edilir. Henüz on yaşındayken küçük bir kasaba olan Barkley Cove’un bataklık kısmında, yıkık dökük bir kulübede tek başına kalan Kya, kasaba halkı tarafından Bataklık Kızı olarak adlandırılır. Yıllar sonra, 1969’da Kya, artık yetişkin bir kadın olduğunda, yakışıklı Chase Andrews ölü bulunur ve kasaba halkı hemen Kya’dan şüphelenir. Alıntılar Doğa, dürüst olmayan sinyaller gönderen ya da bir dişiden diğerine koşan erkeklerin neredeyse her zaman, yalnız kalmasını sağlayacak kadar gözü pektir. Öncelikle belirtmeliyim ki kitabın dünya listelerinin en çok satan kitapları arasında yer alması çok normal çünkü çok güzel, insanı etkileyen bir hikâyeyi konu alıyor. Bunun yanı sıra yazarın kalemi oldukça sade ama güzel. Kitabı bir an bile elimden bırakmak istemedim ama zaman zaman kendimi durdurmak zorunda kaldım çünkü bitmesini de istemedim. Daha sayfalarca Kya’nın hikayesini okuyabilirdim. Küçücük bir çocuğun insanlar tarafından dışlanmayı kabul edip kendi başına hayatta kalma çabalarını okurken çok içerledim. Bu noktada bir eleştiri getirmeliyim. Yazarın, Kya’nın yapayalnız kaldığında henüz on yaşında olduğunu çok net belli edemediğini düşünüyorum. Daha çok bir yetişkinmiş gibi kaleme alınmıştı. Daha çocuksu ve daha beceriksiz olmalıydı diye düşünüyorum. Belki de hayat şartları bu şekilde olduğunda yaş önemini yitiriyor olabilir. Kitapta bataklık hayvanlarıyla alakalı birçok bilgi de var çünkü Kya, vahşi doğa bilimine içgüdüsel olarak fazla ilgili. Yazarın da Vahşi Doğa Bilimcisi olması bu bilgilerin yerli yerinde kullanılmasını sağlamış. Kitapta Kya’nın içler acısı hikayesinin yanında bir de cinayet var. Bütün kitap boyunca kim öldürdü bu adamı diye düşünüyorsunuz. Bir avuç insan dışında herkes Kya’yı suçladı ama ben tek bir an bile onun yaptığını düşünmedim. Kitabın sonunda katilin kim olduğunu öğrendiğimde ise ağzım açık bir şekilde kitabı kapatıp, okuduğum şeyler üzerine düşündüm. “Gerçekten katil şimdi kim? suçu işleyen mi yoksa işleten mi?” dedim.