Biraz sonra metropol hayatından sıkılmış, elindeki olanakları değerlendirip plansız bir şekilde yola çıkan ve 3 ay dönmeyen bir kadının hikayesine tanık olacaksınız. Ve bu yazıdan sonra kendinizi yola çıkmak için planlar yaparken bulabilirsiniz. Sorumlu değil ilham verici olarak adlandırırsanız mutlu olurum :) 

Yola çıkmaya nisan ayında karar verdim. Çünkü her şeyden çok sıkılmıştım. Her şey çok pahalı ve her geçen gün daha da artıyordu. 

Sahip olduğum tek motosiklet o an için Vespa Gts 125’ti. Yılların motosikleti.. Sokaktan geçen adama sorsanız bilinen, tarzıyla dudak uçuklatan bir alet. Bir de sarı olunca. Dikkat çekmemek elde değil. Ruhu var, hikayesi var.. 

Scooterla yol mu yapılır? Avrupa’ya nasıl gideceksin? Eşyalarını nasıl yerleştireceksin? Bir de kamp mı yapacaksın? Yok artık çıldırmışsın sen diye hem yüzüme hem arkamdan konuşulanlara kulak asmadan harekete geçtim. 

Çünkü; plan yapmaktan, yola çıkmak için büyük cc motosiklet almak için yıllarca çalışmaktan, para biriktirmekten ömrümüzün geçtiğinin farkında olmuyoruz. Motosiklet fiyatlarını görüyorsunuz. Eğer onu almak için bekleseydim bu seyahat için bir 5 sene daha geçmesi gerekecekti. Beklemedim. 

Seyahatime ortak olan markalar ile anlaştıktan sonra elimdeki hesap ile günlük sadece 50 birim param vardı. Yapar mıyız? Bence hallederim dedim. Tabii yola çıkmadan önce Avrupa’nın da bu kadar pahalı hale geldiğinden haberim yoktu. Belki seyahat yapılabilecek en kolay coğrafyada kalacak yer bulamadım. Bazı geceler planlama yapmadığım için açlıktan hüngür hüngür ağlayıp aç karnıma uyudum. Neyse hikâyeye dönelim. Çenem düşüyor İngilizce bilmeyip aylarca yalnız kalınca susturmak imkânsız hale dönüşebiliyor bazen. 

Seyahatim Çeşme’den Sakız Adası ve Atina ile başladı. Yunanistan ilk heyecan. Vespa gidecek mi vs derken Mora Yarımadası’nda 10 gün geçirdim. Mora gerçekten Türkiye’ye hem yakın hem çok fazla keşfedilmediği için sakin. Kesinlikle daha fazla gün ayırmak gerekir. 

Vespa’m Yunanistan’da arıza yaptı. Ve ben bu seyahatte tek olsaydım yani siz olmasaydınız bu teknik tecrübemle dağlarda gezmeye devam ederdim. İyi ki benimleydiniz. Değişen sesi fark ettiğinizde yoktur bir şey deyip umursamadım. Ama gelen mesajlar ile servise gittiğimde fark ettim ki olay çok büyük. Fabrikasyon bir hata sebebiyle motosikletimin orada kalması gerekti. Gün veremediler. Seyahatin devam edip etmeyeceğini bile bilmiyordum. Psikolojimi düşünebiliyor musunuz? Ağla sızla derken Türkiye’ye döndüm. Döner dönmez Vespa’n hazır dediler. Ve tekrar macera başladı.. 

Vespa’nın Yunan topraklarını çok sevmediğini düşünerek İtalya’ya geçtim. İşte orada otellerin pahalılığından dolayı kamp hayatına giriş yaptım. Ve bir daha da çıkamadım. Şehir merkezlerine 10 km uzaklıkta mutlaka bir Kamping oluyor ve ortalama fiyat 25 Euro bantlarında. Otelleri düşününce, metropol hayatından kaçmış biri olarak inanılmaz keyif aldım. 

İtalya’nın güneyinden kuzeyine sokak sokak gezdim. Gezinin ilk ayları olduğu için yorgunluk da yoktu. Gezinin en güzel yeri Portofino da yine İtalya’daydı. Tam bir İtalyan gibi etek ve t-shirt ile koca İtalya’yı talan ettim anlayacağınız. Muhteşem manzaralar, muhteşem yollar. Düşündüğüm tek şey neden burada yaşamıyorum ki oldu. 

Anlatmak uzun, sayfalar yetmez. O yüzden burada çok uzatamıyorum. Editörümüz kızıyor. 

Bu seyahatte rotanın tamamını sizlere bıraktım. Normalde ben biraz gezip gemi ile motoru gönderecektim. Ama insafsız olduğunuz için “Karadan dön be Gülşah! Daha çok yer görelim.” dediniz ve 2 ay planladığım seyahatim 3 aya çıktı. İyi ki de demişsiniz. 

İtalya’dan sonra İsviçre - Avusturya - Slovenya- Hırvatistan- Bosna Hersek- Karadağ- Kosova- Makedonya- Yunanistan derken küçücük bir Scooter ile 10 ülke gezmiş olduk. 

Sosyal medyada her zaman olumlu şeyleri paylaşsam da Avrupa’nın göbeğinde açlıktan uyuyamadığım, yalnızlıktan ağladığım geceler de olmadı değil. 

Madem yalnızlığı sevmiyorsun neden bu kadar uzun seyahati tek başıma yaptın diyenler için; 3 aylık bir seyahat yanında bir kişiyle olmaz arkadaşlar. Bıçaklarsınız birbirinizi ikinci haftada. Hem arkadaşlığınız hem seyahatiniz bozulur. Bana inanın. 

3 ayı, 4100 Euro harcayarak bir rekora gitmiş olduğumu düşünüyorum. Bu kadar kolay bir coğrafyanın bu kadar kırıcı olacağını ise hiç düşünmemiştim. 

3 aylık bu seyahatte #kendiyolunda mottosu ile ilerleyen ve asla hayallerimden vazgeçmememi sağlayan Tiburon markasına; 

Dünyanın her yerinde şubesi ve temsilcilikleri olan ve nakit ihtiyacı yaşamamamı sağlayan Payporter Firmasına,

Güvenle seyahat etmemi sağlayan ve bir kere bile tutuş kaybı yaşatmayan lastiklerim #angelscooter ve Pirelli distribütörü Motolastik’e

Motosikletimi korkmadan her yere bırakmamı sağlayan bir temas halinde direkt iletişim kuran cihazım Turuncu Araç Takip’e, 

Gezimin maliyetlerini düşüren kamp hayatımı daha konforlu hale getirmemi sağlayan Kutup Ayısı 

Ve her saniye yanımda olan; 1 saat story atmazsam merak eden arayan sizlere çok teşekkür ederim. 

Yeni seyahatin kopyasını vermeden önce ülkenin gittim duruma alışmak zorundayım. Üç ay sonra Türkiye’ye girer girmez ilk tepkim kocaman bir Oha oldu. Benzincide çalışan çocuk da korktu. Ne oldu abla dedi. Olum ne ara su 4 TL oldu dediğimde kocaman bir sessizlik. 

Hoşgeldim.