Anadolu Sağlık Merkezi Hakkında

Yaşam kalitesini artırmak için dünya standartlarında sağlık hizmeti sunmak hedefiyle kurulan Anadolu Sağlık Merkezi, modern tıbbın gereklerini yeni ve kapsamlı bir sağlık anlayışıyla hastalarına aktarıyor. Hizmet kalitesine önemli katkı sağlayan Johns Hopkins Medicine (JHM) ile devam eden iş birliği Anadolu Sağlık Merkezi'nin sağlığın merkezi olma vizyonunu da destekliyor. Kurulduğu günden buyana gerçekleştirdiği çalışmalarla ‘Sağlığın Merkezi’ konumuna ulaşan Anadolu Sağlık Merkezi; onkoloji, kalp damar sağlığı, kadın hastalıkları ve tüp bebek, nöroloji, cerrahi bilimler ve iç hastalıkları dahil olmak üzere tüm branşlarda sunduğu hizmetlerde hasta odaklı yaklaşımla hareket ediyor. Hizmetlerinde hasta hakları ve güvenliğini temel önceliği olarak belirleyen Anadolu Sağlık Merkezi, kaliteli sağlık hizmeti ile dünyanın farklı bölgelerinden gelen hastalara tedavi olanağı sunuyor.

AKCİĞER KANSERİ

Akciğer kanserinde ROBOTİK CERRAHİ

Robotik cerrahi, göğüs cerrahisi gibi tıbbın pek çok alanında kullanılıyor. En sık kullanıldığı hastalıklardan biri de akciğer kanseri. Özellikle lenf bezlerinin daha hassas ve kolay çıkarılmasına olanak sağlayan robot yardımlı cerrahi, sunduğu avantajlarla da hasta ve cerrah için konforu yüksek bir yöntem.

Akciğer kanseri: Erkeklerde en sık görülen kanser türü, Kadınlarda en sık görülen 5. kanser türü

Dünyada ve ülkemizde en sık görülen, ilk üç kanser arasında yer alan akciğer kanseri, özellikle son birkaç yıldır artmış görünüyor. Ancak bu artışın en dikkat çeken nedenlerinden biri pandemi. Genellikle bir tarama ya da kontrol sırasında teşhis edilen akciğer kanseri, COVID-19’dan şüphe duyulan kişilere tomografi çekildiği için, pandemi günlerinde pek çok akciğer tümörü erken evrelerde yakalanmış oldu.

Bilindiği üzere akciğer kanserinin en önemli nedeni tütün ve tütün ürünlerinin kullanımı. Anadolu Sağlık Merkezi Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Altan Kır, akciğer kanserinin sadece tütün ve tütün ürünlerini kullananlarda görülmediğini söylüyor: “Hastaların %10’luk bir bölümü, aslında hayatında tütün ve tütün ürünü kullanmamış kişilerden oluşuyor. Çünkü bu hastalarda da başka faktörler etkili olabiliyor. Özellikle pasif içicilik, toprakta bulunan bazı maddeler ve hava kirliliği gibi çevresel faktörleri bunlar arasında sayabiliriz. Ayrıca genetik faktörler de önemli bir etken. Ailesinde, birinci derece yakınlarında akciğer kanseri olanlarda hastalığın görülme riskinin arttığını söyleyebiliriz.”

Prof. Dr. Altan Kır’ın verdiği bilgiler ışığında akciğer kanserinde robotik cerrahi kullanımına yakın mercek tutuyoruz…

AKCİĞER KANSERİ BELİRTİ VERİR Mİ?

Akciğer kanseri genellikle bir belirti vermiyor ancak tümör, hava yolları içindeyse veya bu bölgelere yakınsa dirençli öksürük, kan tükürme, nefes darlığı gibi solunumsal şikayetler görülebiliyor. Ayrıca ses kısıklığı, göğüs ağrısı gibi komşu yapı veya dokuların tutulumuna bağlı şikayetler de olabiliyor. Bunun yanında zayıflama, iştahsızlık, halsizlik gibi genel kanser belirtilerini de bu listeye ekleyebiliriz.

TANI SÜRECİ

Teşhis için şüpheli görülen hastalarda ilk olarak görüntüleme yöntemleri devreye alınıyor. Klasik görüntüleme yöntemleri dışında tomografi ve hastalığın metabolik aktivitesini gösteren bazı özel görüntüleme yöntemleri de uygulanıyor. Bunların sonucuna bağlı olarak tümörün lokalizasyonuna göre ya endoskopik olarak (nefes borusuna bronkoskopi adlı aletle girerek hava yolundan biyopsi yapılması) ya da dışarıdan tomografi yardımıyla, iğneyle biyopsi yapılarak tanı konuyor. Burada amaç ayrıca kanserin hücre tipini de belirlemek.

ROBOTİK CERRAHİ

Her akciğer kanseri hastası için uygulanabiliyor mu?

Tüm akciğer kanserlerinin yaklaşık yüzde 20’sini oluşturan küçük hücreli akciğer kanserinde, çok kısa sürede lenf bezlerinde ve uzak organlarda metastaz görüldüğü için genellikle tedavisinde cerrahi yöntem kullanılmıyor. Ancak tümör çok küçük boyutta ve erken yakalanmışsa cerrahi tedavi uygulanabiliyor (Tüm akciğer kanserlerinin yaklaşık yüzde 20’sinde cerrahi tedavi mümkün). “Solid organ tümörleri” dediğimiz akciğer tümörü gibi tümörlerde 3 temel tedavi yöntemi var. Cerrahi tedaviler, kemoterapiler ve radyoterapiler. Cerrahi tedavi, erken evrelerde en önemli yöntem. Burada amaç, hastalığı lokal olarak kontrol altına almak ve hastalığın patolojik evresini tam olarak belirlemek. Akciğerin lobu, segmentleri veya bir akciğerin tamamı lenf bezleriyle birlikte çıkarılabilir. Bazen de akciğer ve lenf bezleriyle birlikte tutulmuş doku veya yapılar da çıkarılabilir. Açık cerrahi yöntemde yaklaşık 10-15 cm’lik bir kesiden, kaburgaların arasından girerek yapılan ameliyat sonrasında hastaların hem ağrıları daha fazla oluyor hem de iyileşme sürreleri uzuyor. Kapalı ameliyatlarda ise iki tip kapalı ameliyat yöntemi söz konusu. Birincisi videotorakoskopik cerrahi. Yani cerrah, birkaç delikten göğüs boşluğunun içini iki boyutlu görerek ameliyatı gerçekleştiriyor. Bu yöntemde hastanın içi bir monitörden iki boyutlu olarak görüntüleniyor. Ancak kullanılan aletlerin hareket kapasitesi de sınırlı kalıyor.

Kapalı ameliyatlar arasında bir de robotik cerrahi var ve yazımızın konusu da bu. Dünyada 2005’li yıllarda uygulanmaya başlanan robot yardımlı göğüs cerrahisinde de ameliyatlar birkaç küçük delikten gerçekleştiriliyor. Cerrah bir konsolda oturarak robotu yönetiyor ve ameliyat bölgesini üç boyutlu görerek cerrahi işlemi gerçekleştiriyor. Sadece akciğer kanserinde değil, göğüs cerrahisinde birçok hastalıkta robot yardımlı cerrahi kullanılıyor. Özellikle “mediasten” dediğimiz her iki akciğerin ortasında kalan bölümün tümör ve kistlerinde, yemek borusunun cerrahi hastalıklarında ve akciğerin kanser dışı durumlarda çıkarılması gereken hastalıklarında olduğu gibi. Ancak tümör göğüs duvarını tutmuş olan, yani komşu dokuları, büyük damarları tutan hastalarda halen robotik cerrahi yöntemi yerine klasik ameliyat yöntemleri kullanılıyor. Dolayısıyla her ameliyat gereken akciğer kanserli hastada robot teknolojisini kullanabilmek şimdilik mümkün değil.

ROBOTİK CERRAHİ HANGİ YÖNLERİYLE DAHA AVANTAJLI?

Hastalar açısından avantajlarını şu şekilde listeleyebiliriz:

  1. Hasta ameliyat sonrası daha az ağrı çeker, daha az komplikasyon görür.
  2. Hasta daha az ağrı kesici kullanır.
  3. Hastanede yatış süresi kısalır.
  4. Normal hayatına daha hızlı dönebilir.
  5. Hastanın ameliyat sonrası konforunu da yükseltir.

Robotik cerrahinin elbette cerrah açısından da avantajları var. Cerrah, ameliyat ettiği bölgeyi konsoldan üç boyutlu olarak görürken; kamerayı, robot kollarını ve enerji kaynaklarını kendisi yönetebiliyor. Görüntüyü büyütebiliyor, aletlerin 540 derecelik manevra kabiliyeti sayesinde işlemleri en hassas şekilde yapabiliyor. Hatta el titremesini filtreleyerek daha kusursuz bir cerrahi işlem gerçekleştiriyor.

Akciğer kanserinde robotik cerrahiden sonra kemoterapi ya da radyoterapi gerekiyor mu?

Lenf bezlerinin çıkarılmasına ve akabinde patolojik incelemesine, tümörün boyutuna ve lenf bezlerinin tutulup tutulmadığına göre hastanın patolojik evrelemesi yapılabiliyor. Eğer tümör 2 cm’den küçükse, lenf bezlerinde metastaz varsa bu hastalar belirli aralıklarla takip ediliyor. Bunun dışındaki tüm durumlarda hastanın kemoterapi ve/veya radyoterapi alması gerekiyor.

MESANE KANSERİ

SİGARA, MESANE KANSERİ RİSKİNİ 6 KAT ARTTIRIYOR.

İdrar kesesi olarak bilinen mesane, kanserin geliştiği organlardan biri. Mesane kanserinin dünyada 100 bin kişiden 9’unda görüldüğünü, Türkiye’de ise görülme sıklığının yıllar içinde arttığını belirten Anadolu Sağlık Merkezi Üroloji Uzmanı ve Üroonkoloji Merkezi Direktörü Doç. Dr. İlker Tinay, “Böbreklerden idrar yolu aracılığıyla gelen idrarı depolamakla görevli olan mesanenin iç yüzeyinden kaynaklanan kötü huylu tümörlerle ortaya çıkan mesane kanseri genel olarak daha yaşlı kişilerde ortaya çıkan bir kanser türü olsa da son yıllarda 40 yaş altındaki genç nüfusta da önemli bir artış görülüyor. Sigara, mesane kanserini ortaya çıkaran en önemli faktör. Bu gerçeği bilip sigara alışkanlığını devam ettirmek, mesane kanseri gelişimi açısından 6 kat daha fazla risk altında olmakla eşdeğer” açıklamasında bulundu.

Mesane kanserinin tüm dünyadaki erkek nüfusta rastlanan kanserler arasında 7., her iki cinsiyet birlikte değerlendirildiğinde en sık rastlanan kanserler içinde 11. sırada olduğunun altını çizen Anadolu Sağlık Merkezi Üroloji Uzmanı ve Üroonkoloji Merkezi Direktörü Doç. Dr. İlker Tinay, “Sağlık Bakanlığı’nın Sağlık İstatistikleri Yıllığı’na göre Türkiye’deki erkek nüfusta saptanan kanserler arasında mesane kanseri yüzde 8’lik oranla 3. sırada geliyor ve erkeklerde kadınlara kıyasla daha yaygın görülüyor. Genel olarak daha yaşlı kişilerde ortaya çıkan bir kanser türü ancak son yıllarda 40 yaş altındaki genç nüfusta da daha sık görülmeye başlandı” dedi.

En sık görülen belirti idrarda kan ve ağrı

Hastalığa ait en sık görülen belirtinin idrarda kan görülmesi ve buna bazen eşlik eden ağrı olduğunu söyleyen Doç. Dr. İlker Tinay, “Kanama sürekli olabileceği gibi aralıklı olarak da kendini gösterebiliyor. Hastalıkla ilişkili olabilecek diğer bazı belirtiler ise idrar yapma sırasında ağrı, çok sık idrara çıkma ve aniden başlayan idrara çıkma ihtiyacıdır” şeklinde konuştu.

Temel risk faktörü sigara kullanımı

Mesane kanserinde bilinen iki temel risk faktörünün olduğunun altını çizen Doç. Dr. İlker Tinay, “Tütün ürünleri ve bu ürünlerin dumanına maruziyet en temel risk faktörü. Araştırmalara göre hastaların neredeyse yarısında sigara kullanımı önemli bir sebep. Öyle ki, tütün ve tütün ürünleri tüketenler, kullanmayanlara göre mesane kanseri gelişimi açısından 6 kat daha fazla risk altında. Ayrıca iş ortamında solunum yoluyla kimyasallara maruz kalmak da mesane kanseri için bir risk faktörü” dedi. Tinay, mesane kanserinin ortaya çıkması için belirgin bir genetik bozukluk henüz saptanmamış olsa da, son zamanlarda yapılan çalışmalara göre, ailede mesane kanseri varlığının aile bireyleri açısından bir risk faktörü olduğunu söyledi.

İdrarda kan görülmesi durumunda hemen doktora başvurulmalı

Herhangi bir belirti göstermeyen sağlıklı kişilerin, mesane kanserinin erken işaretlerini taşıyıp taşımadıkları açısından incelenmeleri için kullanılabilecek güvenilir bir tarama testinin henüz olmadığını söyleyen Üroloji Uzmanı ve Üroonkoloji Merkezi Direktörü Doç. Dr. İlker Tinay, “Mevcut test yöntemleri, idrara dökülen kanser hücrelerine ait ürünleri belirlemeye yönelik ve şu an için mesane kanserinin tanısını koymakta yetersiz kalıyor. Bu nedenle, herhangi bir zamanda idrarında kan gören kişilerin olası mesane kanseri tanısı açısından ileri incelemeler için üroloji uzmanına başvurmaları son derece önemli. Tanıya yönelik yapılan temel inceleme, sistoskopi dediğimiz endoskopik bir işlem. Eğer mesane içinde kitle saptanırsa, bu kitleden örnekleme yapılarak ilerleniyor” dedi.

Tedavi hastanın durumuna göre belirleniyor

Mesane kanseri tedavisinde de tıpkı diğer kanser türlerinde olduğu gibi tümörün evresine, derecesine, hastanın genel durumuna ve hastaya bağlı diğer bazı faktörlere göre yol alındığını hatırlatan Doç. Dr. İlker Tinay, “Mesane kasına ilerlememiş hastalıkta uygulanacak tedavi yöntemleri; endoskopik girişimler, mesane içine kemoterapi ya da bağışıklık tedavisi uygulamalarıdır. Mesane kasına ilerlemiş ancak metastaz yapmamış hastalıkta radikal sistektomi olarak tanımlanan, mesanenin alındığı ve bağırsaktan mesane yapılan cerrahi girişimler ya da radyasyon tedavisi ve kemoterapi gibi tedavilerin uygulanması söz konusudur. Metastatik mesane kanserinde ise kemoterapi ve immünoterapi uygulamalarıyla başarılı sonuçlar alındığını söyleyebiliriz” açıklamasında bulundu.