Okurlarımıza kendinizden bahsedebilir misiniz?
1980 yılı Muş doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi Gölcük Piyale Paşa İlköğretim Okulu’nda tamamladıktan sonra liseyi Kocaeli Fen Lisesi’nde okudum. 1996 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesinde üniversite hayatım başladı. 2003 yılında mezun olduktan sonra Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesinde Ortopedi ve Travmatoloji ihtisasıma başladım. Uzmanlığı aldıktan sonra mecburi hizmet için Kars Devlet Hastanesi’nde görev yapmaya başladım. Mesleki ve sosyal açıdan çok güzel geçen 3 yıldan sonra ailevi nedenlerden dolayı tayinim Bursa İznik Devlet Hastanesi’ne çıktı. 2013 yılında Özel Cihan Hastanesi’nin açılması ile Sefa hocam (Prof. Dr. Sefa Müezzinoğlu) ve Ali abim (Op. Dr. Ali Hürmeydan) ile birlikte görev almaya başladım. 7 yıldır hastanemizdeki güzel çalışma ortamı sayesinde keyifle görevime devam etmekteyim. Evliyim, 2 kız babasıyım.

MEKANİK DÜŞÜNCE TARZI

Doktorluğu, uzmanlık alanınızı seçmeye nasıl karar verdiniz?
Üniversite sınavında tıp fakültesi dışında tercihim olmadı. Tıp fakültesini kazanmak ve sonrasında cerrahi bir branşa yönelmek tek isteğimdi. Üniversite eğitimimde stajlar esnasında cerrahi branşlar içindeki tercihim de yavaş yavaş netleşmeye başlamıştı. Ortopedinin içinde mekanik düşünce tarzının fazla olması, hastaya daha fazla dokunma şansının olması, yaptığımız işlerinin sonucunun daha gözle görülebilir olması, bu branşa daha yakın olmama neden oldu. Çocukluk döneminde yaz tatillerinde marangoz atölyelerinde çalışmamın getirdiği bir yatkınlık da olabilir.

İKİ AYRI BİLİM DALI

Uzmanlık alanınız hakkında bizlere bilgi verebilir misiniz? 
Ortopedi ve travmatoloji aslında iki ayrı bilim dalı. Ülkemizde 1950 yılından sonra ortaya çıkmış bir bölümdür. Ortopedi alanında işin düzeltme kısmını, travmatoloji alanında ise işin travma kısmıyla ilgileniyoruz. Ortopedik kısımda; kireçlenmeler, spor yaralanmaları, çocukluktan gelen bozukluklar ön planda. Travmatoloji kısmında da kırık ve çıkıklar, eklem kemik ve kıkırdak hasarları yer alıyor.

SPOR YARALANMALARI

Hangi hastalıklarla ilgileniyorsunuz?
Ben daha çok spor yaralanmalarıyla ilgileniyorum, mesaimin yüzde 80’ini bununla harcıyorum. Zamanla işin gidişatı bu yöne doğru kaydı. Karate milli takımı ve Kağıtspor’la beraber çalışmaya başladım. Sporculardan aldığımız verimli sonuçlar ve spor yaralanmalarından aldığım keyif doğrultusunda daha çok bu alana yönelmeye başladım.

KASLAR KUVVETLENDİRİLMELİ

Bel fıtığı insanoğlunun kaderinde var derler, bu hastalıkta alınabilecek önlemler nelerdir? 
Bel fıtığı, toplumumuzun yaşam konforunu ciddi derecede etkiliyor. Hayat standardını yükseltmekteki en önemli şey bel, leğen kemiği, sırt içerisindeki kasların kuvvet ve dengesinin kazanılması. O bölgedeki kasların zayıf olması, bel fıtığına en büyük sebep. Günlük yaşamına sporu yerleştirmeyen, herhangi bir egzersiz programı uygulamayan, havuz etkinliği veya pilates yapmayan kişilerde bu sıkıntılar daha çok yaşanıyor. Bel fıtığı olmamak veya olduktan sonra yaşam kalitesini artırmak için yapılacak en önemli şey, o bölgenin kuvvetlendirilmesidir. Yüzme çok önemli, korse desteği, evde yapılan egzersizler, uygun ayakkabı seçimi… Günlük yaşamda eğilip kalkma veya yük taşındığındaki belli pozisyonlara dikkat ettiğimizde, bunların önüne geçebiliriz. 

“FİZYOTERAPİSTLER OLMASA YAPTIĞIMIZ İŞ YARIM KALIR” 

BİRBİRİMİZİ TAMAMLIYORUZ

Fizik tedavi ve rehabilitasyon, hastalıkların tedavisinde ne derece önem arz ediyor?

Bizler fizik tedavi ile birbirimizi tamamlayan branşlarız. Bir ameliyat yapıyorsak, yarısı bizim cerrahi işlemimiz, diğer yarısı kuşkusuz fizik tedavi. Yapmış olduğumuz işlemden randıman alabilmemiz için, fizyoterapistleri devreye sokmamız gerekiyor. Fizyoterapist; eklem aralık açıklıklarını kazandıracak, denge kuvvet çalıştıracak ki işlemler başarılı olsun. Cerrahi işlem sonrasında ve cerrahi işlem istemeyen hastalarımızı kasları ve eklemleri yumuşatmak için fizik tedaviye yönlendiriyoruz. Fizik tedaviyle ortopedi arasında sürekli bir gidiş geliş ve paslaşma söz konusu.

KARATE MİLLİ TAKIMI, KAĞITSPOR

Mesleğinizde unutamadığınız bir anınız var mı?
Genellikle spor yaralanmalarıyla ilgilendiğimi belirtmiştim. Özellikle spor yaralanması sonucu bize gelen hastamızı, cerrahi işlem sonrasında kürsüde madalya alırken görmek gerçekten unutulmaz bir an benim için. Bizim en çok gururlandığımız, işimizden en çok keyif aldığımız kısım bu. Karateden, Kağıtspor’dan arkadaşlarımız, hastalarımız var. Tedavisini yaptıktan sonra Avrupa’da dereceye giren birçok sporcu hastamız oldu. Bu iyileştirme ve sonuçları bizleri gerçekten diri tutuyor.

 “3 YILDIR KARATE MİLLİ TAKIMININ SAĞLIK SPONSORUYUZ”
 

İŞ YOĞUNLUĞUNDAN SOSYAL HAYATA 

Muammer Kocatürk, doktorluğu dışında sosyal yaşantısında neler yapar?
Cihan Hastanesi, karate milli takımının sağlık sponsoru, 3 yıldır birlikte çalışıyoruz. Tüm tedavilerine yardımcı oluyoruz, şampiyonluklarına katılıyoruz. Kağıtspor’la da 2 yıldır birlikteyiz. Gönül bağımız hep vardı fakat resmi anlamda sonradan anlaştık. Onlarla beraber yağlı güreşleri izlemeye gidiyoruz. Sosyal hayatım iş yoğunluğundan dolayı pek yok fakat yine işle alakalı olarak kendime birkaç hobi kazandırma yönünde ilerliyorum diyebilirim.