Meme kanseri tedavisinde 6 haftalık radyoterapi süresi, ameliyat sırasında uygulanan “İntraoperatif radyoterapi” sayesinde 30 dakikaya kadar indi.
Meme kanserinde yeni gelişmelerle birlikte tedavi süreleri de önemli derecede kısalıyor. Bilindiği üzere meme kanseri tedavisinde genel olarak önce tümörün çıkarılması amacıyla cerrahi işlem yapılıyor, ardından da 4-6 hafta boyunca radyasyon tedavisi uygulanıyor. Uygun hastalarda tüm memeyi ışınlamak yerine sadece tümörün çevresini ışınlamak anlamına gelen ‘kısmi meme ışınlaması’ sayesinde hem hastaların daha kısa zamanda tedavi olması hem de yan etkilerin daha az olması sağlanabilir. Kısmi meme ışınlaması yöntemlerinden biri olan ‘intraoperatif radyoterapi (ameliyat sırasında radyoterapi) tüm ameliyatın süresini 15-20 dakika daha uzatarak 6 haftalık radyasyon tedavisinin yerini alabiliyor. Yazımızda, Anadolu Sağlık Merkezi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı ve Radyasyon Onkolojisi Direktörü Prof. Dr. Hale Başak Çağlar ile Genel Cerrahi Uzmanı ve Meme Sağlığı Merkezi Direktörü Prof. Dr. Metin Çakmakçı’nın verdiği bilgiler ışığında bu yeni radyoterapi yönteminin meme kanseri tedavisindeki etkilerini okuyabilirsiniz.
“Meme kanseri tedavisinde günümüz radyoterapi uygulamalarıyla artık daha az yoğunlukta, daha az dozda, daha az bölgeye, daha kısa sürelerle müdahale etmeye odaklanıyoruz. Çünkü önceliğimiz, hastanın yaşam süresini uzatırken yaşam kalitesini de düşürmemek.”
Anadolu Sağlık Merkezi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı ve Radyasyon Onkolojisi Direktörü
Prof. Dr. Hale Başak Çağlar
Anadolu Sağlık Merkezi Genel Cerrahi Uzmanı ve Meme Sağlığı Merkezi Direktörü
Prof. Dr. Metin Çakmakçı
“Meme kanserinin tedavisinde meme koruyucu cerrahi yöntemler giderek yaygınlaşıyor. Koltuk altından daha az lenf bezi alınıyor, hatta bazen lenflere hiç dokunmayarak hasta sadece izleniyor.”
ARTIK KORKUTMUYOR!
Meme kanseri, yeni tedavilerle artık korkutmayan bir kanser
Meme kanserinin tedavisinde meme koruyucu cerrahi yöntemler giderek yaygınlaşıyor. Koltuk altından daha az lenf bezi alınıyor, hatta bazen lenflere hiç dokunmayarak hasta sadece izleniyor. Tüm bunlar da lenfödem sorununun çok daha az yaşanmasını sağlıyor.
Meme kanseri çok sık görülen bir hastalık; kadındaki en sık kanser. Bunun iyi tarafı, meme kanseriyle ilgili çok sayıda araştırma yapılıyor olması. Hem tanı hem de tedavi yöntemlerinde pek çok gelişme söz konusu. Meme kanserinin türlerine göre tedavi seçenekleri de gün geçtikçe farklılaşıyor ve kişiye özel tedaviler ön plana çıkıyor. Meme kanseri riskinin ortalamadan yüksek olduğunu bildiğimiz kadınları daha iyi ayırt ediyor olmamız, kadınların meme yapılarını daha iyi tanımaları, memelerindeki değişikliklerin farkına varmaları ve zamanı geldiğinde koruyucu meme taramalarını yaptırmaları gibi bilinçli davranışlar günümüzün tıp teknolojisiyle birleştiğinde, meme kanseri korkutmayan bir kanser türü haline geliyor.
HASTALAR İÇİN AVANTAJLI
Gereksiz ışınlamaları tarihe karıştırdı
Radyoterapi sürelerinin günümüzde geçmişe oranla büyük ölçüde azalması, tedavinin kalitesini de artıran önemli bir faktör kuşkusuz. Örneğin, gereksiz koltuk altı ışınlamaları tarihe karıştı bile. Bu sayede hastalar artık kollarda şişme, yani lenfödem gibi durumlarla karşılaşmıyor. İşte “İntraoperatif radyoterapi” olarak bilinen, ameliyat sırasında uygulanan radyoterapi yöntemi de, tedavi sürelerini kısaltan önemli yeniliklerden biri. Bu yöntem sayesinde meme koruyucu cerrahi uygulanan hastalarda ameliyattan sonra verilmesi şart olan radyoterapi, ameliyat sırasında uygulanıyor. Böylece hem 6 haftalık tedavi tek bir seansa indiriliyor, hem de tümörün yerleştiği bölge çok daha iyi gözlemlenerek daha doğru bir tedavi uygulanabiliyor. Ayrıca ameliyattan hemen sonra yapılan radyoterapi de, geride kalma ihtimali olan tümör hücrelerinin çoğalmasına fırsat vermeden daha etkili oluyor. Ancak bu tedavi henüz belli özellikleri olan hasta grubunda önerilebiliyor; dolayısıyla hasta seçimi en kritik nokta olma özelliğini koruyor.
HEDEFTE SADECE TÜMÖR VAR!
Yeni radyoterapi uygulamalarıyla hastalar hayattan kopmuyor
Radyoterapideki gelişmelerle artık radyasyon çok daha sınırlı bir bölgeye, sadece tümöre verilebiliyor. Böylece özellikle meme kanseri hastalarında kalp de olumsuz etkilenmiyor, hastada yan etkiler çok daha az görülüyor. Artık daha az yoğunlukta, daha az dozda, daha az bölgeye, daha kısa sürelerle müdahale etmek önemli. Çünkü öncelik, hastanın yaşam süresini uzatırken yaşam kalitesini de düşürmemek. Bu yaklaşım da hastaları, günlük iş ve sosyal yaşamlarından koparmayacak kadar rahat bir tedavi süreciyle tanıştırıyor. Radyasyon alan hastalar artık cilt yanıkları gibi sorunları da yaşamıyor, hatta yaz aylarında tedavi sonrasında denizin tadını bile çıkarabiliyorlar.
Yorumlar (0)