İşte mart ayı geldi bile. İnsanların bahar coşkusunun yakın olduğunu hissetmeleri ve mart ayını baharın müjdecisi gibi görmeleri, ısıtıverir yürekleri. Yavaş yavaş tabiatın canlanması, cemrelerin düşmesi, ağaçların çiçeklerle süslenmesi hep bu hayata dönüş döneminin işaretleri değil midir? Anlıyorsunuz değil mi? Bizler de öyle yapalım, pek çok sıkıntıyı yavaş yavaş ardımızda bırakalım demek istiyorum sizlere. Ancak yaşam şartları bir türlü buna müsaade etmiyor ne yazık ki. Bu, hayata bağlanmamıza yol açan olguların tam tersi yani madalyanın diğer tarafı adına biraz dertleşelim mi, ne dersiniz? Evet, insanların dayanılmaz çıkar anlayışı, egoizmi, duyarsızlığı bir yana; adaletsizlik, zor yaşam şartları, geçim sıkıntısı ve eşitsizlik cana tak edince, kolay kolay tat alamıyor güzel şeylerden. Ortadaki yaşam biçimlerini, hüzün veren manzaraları, açlık ve sefaleti gördükçe pek söyleyecek söz bulamıyorum. Tek söylemek istediğim ise şu. Bizler adalet istiyoruz. Doğruyu görmek veya göstermesi gereken yetkililer istiyoruz. Ve bir taraf açsa, diğer tarafın tok uyumasına yüreğimiz dayanmıyor. Küçük bir çocuğun simit tezgahından bir simit çalmasına ve yakalandığında acımasızca dövülmesine katlanamıyoruz. Yani, müreffeh ülkeler gibi yaşamak istiyoruz.  Bakınız size bana anlatılan yaşanmış bir olayı kısaca yazmak istiyorum. İşte biz böyle adaletli, sadece doğru bildiğini uygulayan adamlar istiyoruz.*

Malezya’da 15 yaşında bir çocuk marketten ekmek çalarken yakalanmış. Kaçmaya çalışırken bir de raf kırmış. Çocuk tutuklanmış ve mahkemeye götürülmüş. Kararı vermeden önce hakim çocuğu da dinlemek istemiş. Ve çocuğa sormuş. ”Neden çaldın?” Çocuk boynu bükük “Ekmeğe ihtiyacım vardı.” Hakim-“Çalmak yerine ekmeği alamadınız mı?” Çocuk – “Alacak param yoktu.” Hakim- “Ailenden para isteyebilirdin.”  Çocuk-“Evde sadece annem var. Annem hasta ve işsiz. Sırf onun için biraz ekmek ve peynir çaldım.” Hakim- “Sen küçüksün. Normalde işin de yok tabii.” Çocuk-“Araba yıkamada çalıştım. Bir hafta önce annem fenalaştı, ben de izin almak zorunda kaldım ve bu yüzden kovuldum. Hakim- “Peki yardım isteyecek hiç kimsen yok muydu?” Çocuk- “Hayır yoktu. Hakim amca her gün evden çıktığımda herhangi bir iş için en az elli adrese gidiyorum. Aslında işçi arıyorlar. Ama kimse beni işe almadı. Sonunda annemin yaşaması için hırsızlık yapmak zorunda kaldım.” Çocuğun ifadesi ardından hakim kararını açıkladı. “Çalmak, özellikle ekmek çalmak çok utanç verici bir suçtur ve işte hepimiz bu suçtan sorumluyuz. Bu odadaki herkes, ben de dahil suçludur. O halde tüm mahkeme katılımcıları 10 ringgit (Malezya para birimi) ile ceza alacak. Siz her biriniz 10 ringgit gönderene kadar kimse mahkeme salonundan ayrılmayacak. Hakimde 10 ringgiti verdikten sonra aç çocuğu polise teslim eden markete de 1000 ringgit para cezası verdi. Kararı duyan çocuk göz yaşlarını tutamadı. Hele de hakimin ikinci kararı onu heyecanlandırdı. Hakim göz yaşlarını saklamaya çalışarak salonu terk etti. Son sözleri ise şöyleydi. –“Bir kişi EKMEK çalarken yakalanırsa, o cemaatin, toplumun, devletin tüm insanları utanmalıdır. Hele de bu bir çocuksa. Ortada dolaşmamız bile caiz değildir…”