MİNİMAL İNVAZİF YÖNTEMLE GÜNLÜK HAYATA HIZLI DÖNMEK MÜMKÜN

Gelişen teknolojik imkânlar ve hastalardan gelen taleplerle artık minimal invazif kalp cerrahisinin klasik kalp ameliyatlarının yerini almaya başladığını vurgulayan VM Medical Park Kocaeli Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü’nden Prof. Dr. Haluk Akbaş, “Küçük kesi bypass ameliyatında, kaburgalar arasından girişimde bulunulduğundan hiçbir şekilde kemik kesilmez. Bu nedenle operasyon sonrası hasta istediği gibi yatıp kalkabilir ve yardım alması gerekmez. Yara iyileşmesi 10-15 günde tamamlanır ve hasta günlük hayatına hızla dönebilir” dedi.

Kalp ameliyatlarının klasik olarak göğüs kemiği (sternum) kesilerek yapılan ameliyatlar olduğunu belirten VM Medical Park Kocaeli Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü’nden Prof. Dr. Haluk Akbaş, son yıllarda göğüs kemiği kesilmeden meme altı ya da yanı, koltuk altı gibi yerlerden girilerek 6-7 cm gibi oldukça küçük kesilerle yapılan kalp ameliyatlarının ‘minimal invazif kalp ameliyatı’ olarak tanımlandığını söyledi. Prof. Dr. Ak- baş, minimal invaziv cerrahi yöntemde koroner bypass operasyonlarını; aort kapağı, mitral kapağı ya da aort-mitral çift kapak operasyonlarını; aort anevrizma ve genişlemeleri operasyonlarını sağ ya da sol meme yanından küçük kesi ile girerek göğüs kafesi

İyileşme Daha Hızlı

Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı
Prof. Dr. Haluk Akbaş, günümüzde küçük kesi ile minimal invazif kalp kapak ameliyatlarındaki başarı or- anının, konvansiyonel ameliyatlarla aynı olduğunun altını çizdi. Klasik kalp ameliyatlarında ‘sternum’ adı verilen iman tahtası ile beraber yaklaşık 15-20 cm'lik bir cilt kesisi yapıldığını ifade eden Prof. Dr. Haluk Akbaş, “Göğüs kemiğinin kesilmesi, bir anlamda kemiğin kırılması demektir. Kırılan bir kemiğin iyileşmesi ise en az 6-8 haftayı bulmaktadır. Kırığın göğüs kemiğinde olması nedeniyle alçı yapılamadığından kesilen kemikler çelik tellerle sabitlenmektedir. Hastaya korse takılır ve kaynama sürecini geçirmesi beklenir. En az 2 ay sürecek bu nekahet döne- minde, hasta sırtüstü yatmak zorundadır. Otururken, kalkarken, tuvalete ve banyoya girip çıkarken, hatta gömlek giyerken bile mutlaka yardım almak zorundadır. En az 2-3 ay süreyle, sırtüstü yatmalı, uyurken yan dönmemelidir. Göğüs kemiği kesilen hastalarımız 3-4 ay süreyle araç kullanmamalı, göğüslerine darbe almamalı, ağır kaldırmamalı, kulaç atmamalı, bisiklet kullanmamalı ve benzeri birçok kısıtlamaya uymaları gerekir” şeklinde konuştu.Prof. Dr. Haluk Akbaş, minimal invaziv kalp ameliyatı yönteminin avantajlarını ise şöyle anlattı: “Küçük kesi kalp ameliyatlarında kesi yaklaşık 7-8 cm’dir. Herhangi bir kemik kesilmeden, meme yanından doğrudan kaburgalar arasından girilerek yapılmaktadır. Küçük kesi bypass ameliyatında, kaburgalar arasından girişimde bulunulduğundan hiçbir şekilde kemik kesilmemektedir. Bu nedenle hasta istediği gibi yatıp kalkabilir ve yardım alması gerekmemektedir. Yara iyileşmesi 10-15 günde tamamlanır ve hasta günlük hayatına hızla dönebilir. Hatta küçük kesi ile operasyon olan hastaların bir kısmı hastaneden evlerine dönerken kendi araçlarını kendileri kullanabilmektedir. Yüzebilirler, bisiklete binebilirler, ağır kaldırabilirler, günlük iş ve aktivitelerine süratle dönebilirler.

Estetik konfor daha fazla

Hastaların klasik kesi ile yaklaşık 15-20 cm uzunluğunda göğüs ortasında bir kesi ile ömür boyu yaşamak zorunda kaldığını dile getiren Prof. Dr. Haluk Akbaş, minimal invaziv yöntem uygulandığı takdirde ömür boyu kalp ameliyatı olduklarını kendilerine hep hatırlatan büyük kesinin olumsuz psikolojik etkilerinden de korunduklarını vurguladı. Estetik açıdan da konfor sağladığını belirten Prof. Dr. Haluk Akbaş, şunları söyledi: “Küçük kesi ile kadınlarda meme altında sadece 6-7 cm'lik bir kesi meme tarafından kapatılacağı için ameliyat izi hiç görünmemektedir. Erkek hastalarda yine 6-7 cm'lik meme yanı küçük kesi süreç içinde dikkat çekmemektedir. Küçük kesi operasyonlarında yara iyileşmesi daha hızlı olmakla birlikte enfeksiyon ve kemiklerin kaynamamasına bağlı göğüs kemiklerinin oynaması ve ağır yara enfeksiyonlarından da korunmuş olunmaktadır. Küçük kesi operasyonlarında kan ihtiyacı ve antibiyotik ilaç kullanımı daha az olmaktadır. Ayrıca ihtiyaca göre kalbin tüm damarlarına ulaşmak ve standart kalitede bypass yapmak mümkündür. Klasik bypass yapılma kararı alınan tüm hastalarımızda küçük kesi ile bypass yapılması mümkündür. Her iki operasyonda kalp ameliyatı ve bypassların yerleşimi ve sayısı bakımından arka planda aynı ameliyat aynı güvenlik sınırları içerisinde aynı risk ile yapılmaktadır. Sosyal medyada bu konuda bilgi kirliği olup, küçük kesi koroner bypass hastalarının ancak seçilmiş özel ve sınırlı hastalarda yapılabilecek bir yöntem gibi sunulmaya çalışıldığı görülmektedir. Bunlara itibar edilmemesi, ehil ve do- nanımlı ekiplerin küçük kesi operasyonlar için tercih edilmesi yeterlidir.”

Hasta odaklı çözümler sunmak önemli

Çağımızda bilgi ve teknolojinin zirve yaptığı, yapay zekâ, nano teknoloji, biyobilişim, gen teknolojisi gibi büyük gelişmelerin olduğu böyle bir dönemde hastaların daha küçük kesiler ve daha az travmatik yöntemlerle tedavi edilmesinin kaçınılmaz bir zorunluluk olmasının yanında hastaların da hekimlerinden beklediği bir çaba olduğunu sözlerine ekleyen Prof. Dr. Haluk Akbaş, “Biz VM Medical Park Kocaeli Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi ekibi olarak, yaklaşık iki buçuk yıldır 300’e yakın küçük kesi minimal invazif kalp ameliyatı gerçekleştirmenin gururunu yaşıyoruz. Biz kalp cerrahları olarak hastalarımızın beklentilerine daha ileri ve hasta odaklı çözümler sunmaya hazır olmalıyız. Küçük kesi kalp operasyonları işte bu ihtiyacı karşılayan innovatif ameliyatlardır” diyerek açıklamalarını noktaladı.

HİPOSPADİASLI ÇOCUKLARI SÜNNET ETTİRMEYİN

Halk arasında peygamber sünneti olarak bilinen hipospadiasın erkek çocuklarında sık görülen doğumsal bir hastalık olduğunu söyleyen VM Medical Park Kocaeli Hastanesi Çocuk Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Gülşen Ekingen Yıldız, “Hipospadias tıbbi kayıtlara göre 300’de 1 sıklıkta görülmektedir. Tedavi edilmediği takdirde çocuklarda fonksiyonel, kozmetik ve hatta psikolojik sorunlara yol açan bir anomalidir” dedi.

Hipospadiası olan çocuklarda norma- lin aksine penis başının yassı şekilde olduğunu ve bu nedenle idrar deliğinin penisin alt yüzüne ve penis başının daha gerisine açıldığını ifade eden VM Medical Park Kocaeli Hastanesi Çocuk Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Gülşen Ekingen Yıldız, bu nedenle çocuğun idrarını penisin ucundan yapamadığını çünkü deliğin açıldığı kısım ile penis başı arasında idrar kanalının oluşmadığını söyledi.

İdrar deliğinin normal yerde olmadığı fark edilir

Peygamber sünnetli çocukların doğuştan yarı sünnetli olarak değer- lendirildiğinin altını çizen Prof. Dr. Gülşen Ekingen Yıldız, şu bilgileri paylaştı: “Hipospadiasli çocuklarda anomalinin ağırlığına bağlı olarak sünnet derisinin, penisin eğimi ve idrar deliğinin yerleşiminin farklılık gösterir, bazen hafif tip hipospadiası olan çocuklarda sünnet derisinin normal olabilir.İlk bakışta bu çocuklara tanı kona- mayabilir ama sünnet derisinin geriye çekilmesi sonucu idrar deliğinin normal yerinde olmadığı görülür. Hatta bazen bu tür hipospadiaslı çocuklar, sünnet olurken tanı alırlar ve sünnet işlemine hipospadias onarımı yapılmak üzere son verilir. İdrar deliğinin penis baş kısmına yakın mesafeye açılması distal, penisin ortasından testislere yakın bölgeye açılması ise proksimal hipospadias olarak adlandırılır. Hipospadias olan çocuklarda deliğin yanlış yere açılmasına sertleşme sırasında daha bariz olarak görülen penis eğriliği de eşlik edebilmektedir. Anomalinin şiddeti arttıkça sünnet derisindeki bozukluk ve eğrilik daha belirginleşir.”

Hipospadiaslı çocuklar böbrek hastalıkları açısında da değerlendirilmeli


Doğumsal olan Hipospadias hastalığının nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte hormonal faktörler sorumlu tutulduğunu vurgulayan Prof. Dr. Gülşen Ekingen Yıldız, hastaların yüzde 20’sinde genetik geçişin gösterildiğini belirtti. Peygamber sünnetiyle doğan bebeklerde kasık fıtığı ve inmemişte testisin de görülebileceğini anlatan Prof. Dr. Yıldız, “Bu nedenle hipospadiaslı hastaların bir çocuk cerrahı tarafından detaylı muayenesinin yapılması önerilmektedir. Deliğin testislere yakın olduğu hastalar doğumsal böbrek hastalıkları açısından da değerlendirilmelidir. Bu anomalinin tedavisi cerrahidir. Cerrahi tedavinin genellikle 6. aydan sonra yapılması önerilir. Fakat proksimal hipospadiaslı çocuklarda penisin boyutu ve idrar deliğinin yerleşimden kaynaklanan durumlarda bu süre uzayabilmektedir. Çeşitli faktörlerden dolayı ilk 1 yıl içinde müdahale edilemeyen hastalarda ameliyat cinsel kimliğini keşfetmeye başladığı 3 yaş öncesinde yapılmalıdır” diye konuştu.

Cerrahi işlem sırasında üç hedef gözetilir

Prof. Dr. Yıldız, cerrahi işlemler sırasında gözetilmesi gereken üç hedefi şöyle sıraladı:
• Düz ve gelecekte cinsel ilişkiye müsaade edebilecek bir penis elde etmek.
• Penisin başını yassı ve açık şekilden olması gereken konik yapıya şekillendirmek.
• İdrar deliğini normalde olması gereken penisin başına taşımak.

Erken teşhis önemli

Hipospadias hastalarında anomalinin derecesine göre istenilen hedefe ulaşmak için birden fazla düzeltme ameliyatının yapılması gerekebileceğini veya ameliyat sonrası istenilen sonucu almanın zor olabileceğini işaret eden Prof. Dr. Yıldız, şu açıklamalarda bulundu: “Temel prensip, penis eğriliğinin düzeltilmesini takiben çeşitli dokular (sıklıkla sünnet derisi) kullanılarak bir katater etrafında yapılan idrar kanalının penis ucuna getirilip yeni idrar deliği oluşturulmasıdır. Bu nedenle çocuklar ameliyattan sonra bir süre idrar sondası ile takip edilir. Sonda kalış süresi yapılan ameliyat tekniğine bağlı olarak genellikle 3-14 gündür. Penis ucuna yakın distal hipospadiaslı çocuklarda ameliyat günü de dahil olmakla beraber ortalama hastanede yatış süresi ameliyat tekniğine, ameliyatın süresine göre 3-10 gün arasında değişebilmektedir. Hipopadias cerrahisinde sünnet derisi yeteri kadar gelişmemiş bile olsa ameliyatta kullanılacak doku olarak sünnet derisi çok önemlidir. Bu nedenle çocuğu ilk muayene eden hekimin sünnet derisi konusunda aileyi uyarması ve ailelerin de hipospadiası olan çocuklarını kesinlikle sünnet ettirmemeleri gerekir.”

Erken ve geç dönemde komp- likasyonlar görülebilir:


Ameliyat sonrası erken ve geç komplikasyonlar görülebileceğine de değinen Prof. Dr. Yıldız, “Erken dönemde kanama, dikiş açılması ve enfeksiyon nadir görülen komplikasyonlardır. Geç dönemde ise fistül dediğimiz başka bir delikten idrar kaçırma yüze 10-15 sıklıkta görülmektedir. Özellikle penis ucundan uzak olan proksimal tip hipospadias ameliyatlarında daha sık görülür. Bir diğer geç dönem ortaya çıkan sorun darlık gelişmesidir. Darlık geliştiği zaman çocuk idrar yaparken zorlanır. Ortaya çıkan bu tür problemlerde tekrarlayan cerrahi müdahaleler ile düzeltilmesi mümkündür.” 

Özellik isteyen bir cerrahi girişim:

Hipospadias ameliyatı teknik açıdan özellik isteyen cerrahi girişim olduğunu sözlerine ekleyen Prof. Dr. Yıldız “İncelik gerektiren hipospadias ameliyatlarının deneyimli bir çocuk cerrahı veya çocuk üroloğu tarafından yapılması sonucu etkileyen önemli bir faktördür. Hipospadiasın cerrahi tedavisinde ameliyat tekniği, başarı şansı ve ameliyata bağlı oluşabilecek sorunlar açısından anne babaya gerekli bilgiyi verecek kişi, hastayı muayene eden ve ameliyatı yapacak cerrahtır” diyerek sözlerini noktaladı.

İYİ HUYLU PROSTAT BÜYÜMESİNDEN HoLEP YÖNTEMİYLE KURTULMAK MÜMKÜN

HoLEP’in iyi huylu prostat büyümesi (BPH) tedavisinde ileri lazer teknolo- jisinin kullanıldığı güncel cerrahi bir yöntemi olduğunu anlatan VM Medical Park Kocaeli Hastanesi Üroloji Bölümü’nden Doç. Dr. Yaşar Bozkurt ve Doç. Dr. Mustafa Okan İstanbulluoğlu önemli bilgiler paylaştı.

          

HoLEP’in; prostat dokusunun tamamının temizlenip dışarı alınabildiği kapalı bir cerrahi işlem olduğunu ifade eden VM Medical Park Kocaeli Hastanesi Üroloji Bölümü’nden Doç. Dr. Yaşar Bozkurt, “HoLEP, büyük prostatlarda açık cerrahiye benzer sonuçlar veren konforlu bir yöntemdir. Günümüzde prostatın cerrahi tedavisinde altın standart tedavi olarak kabul edilmektedir” dedi. Prostatın idrar torbasının çıkışında yer alan ve içinden idrar kanalı geçen ceviz büyüklüğünde bir organ olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Yaşar Bozkurt, “Erkekler yaşlandıkça prostat bezi de büyümekte ve bu büyüme ömür boyu sürmektedir. Şikâyetlerin ana sebebi, büyüyen prostatın, mesane çıkışında idrar yoluna baskı yapması nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Kesik kesik idrar yapma, ıkınarak ve zorlanarak idrar yapma, idrar yapmanın çok uzun sürmesi, işeme sonrası idrarın tam boşalmadığı hissi, sık sık idrar yapma ihtiyacı, gece sık idrara çıkma, ani idrar yapma ihtiyacı ve idrarı bekletememe durumudur” diye konuştu. Prostat ameliyatlarının ikiye ayrıldığını belirten Doç. Dr. Yaşar Bozkurt; bunlardan birinin kapalı diğerinin ise açık prostat ameliyatı yöntemleri olduğunu dile getirdi. Kapalı prostat ameliyatının transüretral prostat rezeksiyonu (TUR-P) ve lazer ile prostat ameliyatı (HoLEP) olarak iki farklı şekilde yapıldığını işaret eden Doç. Dr. Yaşar Bozkurt, açık prostat ameliyatının hastada özellikle 80-90 gramdan büyük prostat dokusu görüldüğünde tercih edilen bir yöntem olduğunu açıkladı.

HoLEP nedir?

HoLEP’in iyi huylu prostat büyümesi (BPH) tedavisinde, ileri lazer teknolojisinin kullanıldığı güncel cerrahi bir yöntem olduğunu belirten Üroloji Bölümü’nden Doç. Dr. Mustafa Okan İstanbulluoğlu ise “HoLEP, prostat dokusunun tamamını temizleyip dışarı alabilen kapalı bir işlemdir. Büyük prostatlarda açık cerrahiye benzer sonuçlar veren konforlu bir yöntemdir. Günümüzde prostatın cerrahi tedavisinde altın standart tedavi olarak kabul edilmektedir. İdrar kanalından kameralı özel aletlerle girilir. Büyüyen prostat dokusu dikkatli bir şekilde lazer ile kapsülden ayrıştırılır ve mesane içine atılır. Mesane içine atılan prostat dokusu başka bir aletle parçalanıp vakumlanarak vücut dışına alınır” dedi.

Tekrar ameliyat riskini azaltır

HoLEP ameliyatının avantajının her büyüklükteki prostata güvenle uygulanabilmesi olduğunu belirten Doç. Dr. Mustafa Okan İstanbulluoğlu, şu bilgileri paylaştı: “HoLEP, açık ameliyata alternatif bir yöntemdir. HoLEP sonrası hastanın tekrar ameliyat olma ihtimali yok denecek kadar azdır. Cinsel işlevlere zarar vermez. Kanama riski çok azdır ve ameliyatta kan nakli ihtiyacı genelde olmaz. Hastanede kalış süresi çok kısadır. HoLEP, prostat ameliyatı gereken herkes için uygun bir cerrahi yöntemidir. HoLEP’te kullanılan lazer ışığı 0,4 mm derinliğe etki ettiği için cinselliğe zarar vermediği kabul edilir. Prostat dokusu tamamen temizlendiği için orgazm anında meni geriye doğru mesaneye gider ve daha sonra idrarla atılır. Bu durumun sağlık açısından zararı yoktur. HoLEP, sertleşmeye zarar vermemektedir. HoLEP cerrahisi dikkatli yapılırsa idrar kaçırma genelde olmaz ancak büyük prostat dokusunun çıkarıldığı bazı hastalarda ilk başlarda görülen geçici idrar kaçırma zamanla düzelir.” 

Ameliyat sonrası diyet önemli

Hastaların HoLEP ameliyatından 2-3 ay sonra normal hayatlarına dönebildiğinin altını çizen Doç. Dr. Mustafa Okan İstanbulluoğlu, şunları söyledi: “Hastalar normal hayatlarına döndükten sonra ağır olmayan fiziksel egzersizler yapabilirler. Diyet olarak bol lifli gıda alıp kabız kalmamaları önerilir. Özellikle ilk 1 aylık dönemde asitli içeceklerden, acı baharatlı yiyeceklerden uzak durmalarını tavsiye ediyoruz. Ameliyat sonrası ilk 4-6 hafta cinsel ilişki önerilmemektedir. İlk ilişki sonrası idrarda-menide kanama görülebilir.”

Hastaların bazıları kanser riski açısından takip edilmeli

Prostat dokusu lazer ile kapsülden tamamen ayrıştırılıp çıkarıldığı için geride parça kalmadığını sözlerine ekleyen Doç. Dr. Mustafa Okan İstanbulluoğlu, “Geride prostat dokusu kalmadığı için hastaların tekrar ameliyat ihtiyacı olmamaktadır. Tüm iyi huylu prostat ameliyatlarında prostatın sadece büyüyen ve idrar kanalına baskı yapan iç kısmı çıkartılır. Prostatın kapsül dediğimiz dış kısmı kalır ve ilerleyen zamanda bu kısımdan kanser yeniden gelişebilir. Kanser riski açısından gerekli görülen hastalar takip edilmelidirler.”

JİNEKOLOJİK OPERASYONLAR İZ BIRAKMADAN YAPILABİLİR

Son yıllarda halk arasında kapalı ameliyat olarak bilinen laparoskopik ameliyatların jinekolojide de sık uygulanmaya başladığını anlatan VM Medical Park Kocaeli Hastanesi Kadın Hastalıkları Doğum, Tüp Bebek ve Jinekolojik Endoskopi Uzmanı Prof. Dr. Hasan Terzi, ‘’yeni bir teknik olan izsiz cerrahi (doğal orifis cerrahisi) ile karın ön duvarında hiçbir kesi ve iz olmadan; rahim alınması, rahim sarkması, yumurtalık kistleri, çikolata kistleri, infertilite (kısırlık) ameliyatları ve kanser ameliyatları başarıyla yapılabilmektedir” dedi.

Jinekolojik ameliyatlar sonrasında hastaların en büyük şikâyetinin kesi yerlerinden kaynaklanan ağrılar olduğuna dikkat çeken VM Medical Park Kocaeli Hastanesi’nden Kadın Hastalıkları Doğum, Tüp Bebek ve Jinekolojik Endoskopi Uzmanı Prof. Dr. Hasan Terzi, bu kesi yerlerinde oluşan yara yeri enfeksiyonları, kanamalar ve yara yerlerinin ayrılması gibi sorunların jinekolojik operasyonlardan sonra görülebildiğini ve hastalar için ciddi problemler oluşturabildiğini açıkladı.

Her hastanın ortak talebi iz kalmaması ve ameliyat sonrası daha az ağrı

Operasyon geçiren hemen her hastanın ameliyat yeri izinin az olması ve iz kalmamasını talep ettiğinin altını çizen Prof. Dr. Hasan Terzi, “Ameliyat ne kadar başarılı olsa da ameliyat izi hastalar ile ömür boyu kalmaktadır. Bu nedenle uzun yüzyıllardır cerrahlar yara yeri komplikasyonlarını ve ameliyat izlerini azaltmak için sürekli bir uğraş ve arayış içinde olmuştur” diye konuştu. Halk arasında kapalı ameliyat olarak bilinen laparoskopik ameliyatların son yıllarda jinekolojide de çok sık uygulandığını vurgulayan Prof. Dr. Hasan Terzi, “Kapalı ameliyat olarak bilinen laparoskopik operasyonlarla; rahim alınması, rahim sarkması, yumurtalık kistleri, çikolata kistleri, infertilite (kısırlık) ameliyatları ve kanser ameliyatları başarıyla yapılabilmektedir” açıklamasında bulundu. 

Estetik kaygıları olanlar için memnuniyet verici

Son 3-4 yıldır dünyada karın ön duvarında hiçbir kesinin olmadığı ve doğal orifislerin kullanıldığı ‘izsiz cerrahi’ operasyonlarında artış görüldüğünü belirten Prof. Dr. Hasan Terzi, şunları söyledi:
“Tıpta doğal orifis cerrahisi olarak adlandırılan izsiz cerrahide; klasik laparoskopik (kapalı) ameliyatlarda karın ön duvarında bulunan küçük kesiler bulunmamaktadır. Bu ameliyatlarda kullanılan iki temel açıklık vardır. Bunlardan biri göbek deliği, diğeri vajinal yoldur. Giriş yolu olarak göbek deliği kullanıldığından, dışarıdan görülmeyecek şekilde göbek deliğinden küçük kesi yapılarak, ‘single port cerrahi’ uygulanabilmektedir. Doğal orifis cerrahisinde diğer bir giriş yolu ise vajinal yoldur. Dünya tıp literatüründe V-NOTES olarak ifade edilen vajinal yoldan laparoskopik cerrahide ise sadece vajinal yol kullanılarak operasyon gerçekleştirilmektedir. Bu teknikler hastalar için büyük bir konfor oluşturmaktadır. Hastalar daha çabuk iyileşmekte, normal iş hayatına daha çabuk dönebilmekte ve ameliyat sonrası çok daha düşük seviyelerde ağrı hissetmektedirler. Estetik kaygısı olan hastalar için ise büyük bir memnuniyet sağlamaktadır.”

Birçok jinekolojik operasyonda tercih edilebiliyor

İzsiz cerrahi ile yapılan jinekolojik operasyonlar hakkında bilgi paylaşan Prof. Dr. Hasan Terzi, rahim alınması, yumurtalık kisti, dış gebelik, tüplerin bağlanması ya da alınması ve myom ameliyatlarının izsiz cerrahi ile yapılabildiğini dile getirdi. Klasik laparoskopik (kapalı) ameliyatlar ile karşılaştırıldığında izsiz cerrahinin avantajları olduğunu belirten Prof. Dr. Hasan Terzi, “İzsiz ameliyatlardan sonra ağrının en önemli sebebi olan kesiler olmadığı için, ameliyat sonrası ağrı çok daha az olmaktadır. Hastada ömür boyu kalan kesi izleri bulunmaz ve hastalar normal hayatlarına daha hızlı dönebilmektedirler. Yeni bir teknik olduğu için günümüzde az sayıda merkezde uygulanmaktadır” dedi.