Kasım ayında eşimle işlerimizin sakin olduğu birkaç günlük bir boşluk bulunca başladık düşünmeye... Acaba nereye gitsek? Pandemiden önce eve girmeyen ve sürekli seyahat eden biz, adeta şaşkına döndük. Seçeneklerimiz arasında öyle çok yer vardı ki... Yunanistan’dan tutun Ukrayna’ya, Dubai’ye, İzmir Karaburun’a, Kapadokya’ya, Abant’a... Günler süren kararsızlık sürecinden sonra tam hiçbir yere gidemiyorduk ki bir son dakika golü atarak Şanlıurfa’ya bilet aldık. Bir sıra gecesine gider sıra gecesine katılırız ve güzel yemekler yeriz diye tuttuk Peygamberler Şehri Urfa’nın yolunu...

Konaklama için Harran Üniversitesi Uygulama Oteli olan tarihi Urfa Evi Butik Oteli tercih ettik. Özellikle Balıklıgöl’ün yanı başında olması, terasından Urfa Kalesi’ne bakması ve yürüyerek tarihi çarşılara ulaşılabilmesi birinci tercih sebebimizdi. Konum, çalışanlar ve temizlik açısından son derece memnun kaldık.

Halaylı türkülü sıra gecesi
Sıra gecesi için ise araştırmalarımız sonucunda Alahan Butik Otel’in restoranında rezervasyon yaptırdık. Burada, Türk sıra gecesi geleneğinin önemli ustalarından Kazancı Bedih’in oğlunun da içinde bulunduğu Ergin Saz grubu sahne alıyordu. Gerek Halep mezeleri, gerek kebap, gerek çiğköfte ve şovlarla çok keyifli bir akşam geçirdik doğrusu... Çiğköfte yoğurma şovu, halk oyunları gösterisi, alevli davul şovu... Dolu dolu bir geceydi. Müzik tarzı ne olursa olsun herkes mutlaka bu deneyimi yaşamalı.

Şanlıurfa gezimizde başka neler yaptık?
Öncelikle ilk günümüzün sabahı Urfa’nın yöresel kahvaltısını deneyimlemek için Zahter Köy Kahvaltı Salonu’na gittik. Buranın meşhur salçalı biberli yumurtasını, bal kaymağını, Siverek peynirini, fıstık ezmesini denemelisiniz. Biz çok beğendik doğrusu...

İsot sevmeyen Urfa’ya gelmesin.!
Aktarlardaki yüzlerce çeşit pul biber ve isotu gördükçe şaşkınlığımızı gizleyemedik. Bir baharatçıda kaç çeşit pul biber olabilir ki? Kaç çeşit isot olabilir? Cevabınız bir veya ikiyse yanılıyorsunuz... Onlarca çeşidi var. Doğrusu yemekleri görünce hak verdim. Örneğin çiğköftelerine yarı yarıya isot koyduklarına sıra gecesinde şahit oldum. O yüzden bizim batıdaki çiğ köftecilerde yediğimiz çiğ köfteler turuncu renkliyken, doğudakiler koyu kahverengi... İçinde öyle çok isot var ki... Burada küçücük çocuklar bile rahatlıkla acı yiyor... Biz de iki günde acı biberin ana maddesi olan kapsaisinden (antioksidan etkili) bol bol vücudumuza depoladık...

Nereler gezilmeli? 
Öncelikle bence navigasyonunuzu kapatıp aynı bizim yaptığımız gibi şehrin merkezinde kaybola kaybola, serbest stil gezmenizi öneriyoruz... Örneğin taş evlerin olduğu daracık sokaklarda eşeğiyle yürümekte olan poşulu bir amcayla selamlaşın. Okuldan sonra sokaklarda turistlere türkü söyleyen çocuklardan canlı türkü dinleyin. Güvercin satılan dükkânlara göz gezdirin, bakırcılardan el yapımı bakır ürünler alın, Balıklıgöl’deki balıkları besleyin, Balıklıgöl’ün kenarında yöresel giysiler kiralayın ve fotoğraf çektirin... Gümrük Han’da müthiş lezzetli menengiç kahvesi için... Gümrük Han’ın üst katında bulunan Mim Sahaf & Antika dükkanını gezin ve birbirinden ilginç ürünlere göz atın.Tarihi el yazma kitaplar  ve antikalara ilginiz varsa çok ilginç ürünler bulabilirsiniz.Dünya’nın en sert kahvelerinden Mırra’yı deneyin.

   

Tarihin sıfır noktası; Göbeklitepe
Göbeklitepe daha önce köşe yazarımız Leyla Yiğit tarafından dergimizin sayfalarında yer almıştı. Biz de bu gezimizde“Tarihin sıfır noktası” olarak adlandırılan,  il merkezine 18 km mesafede bulunan bu antik kenti gezdik. Göbeklitepe’nin bu zamana kadar bilinen en eski yapıt ve tapınaktan 7500 yıl daha eskiye ait olduğu ortaya çıkmıştı. O kadar ilkel zamanlarda bu taşları nasıl taşımışlar ve nasıl figürler yapmışlar, daha da önemlisi acaba daha keşfedilmeyi bekleyen nasıl bir tarih ve gizem var... İnsan hayret ediyor. Daha önce gitmediyseniz Göbeklitepe’yi mutlaka görmelisiniz.

Biz çok kısa bir gezi olduğu için bu sefer vakit ayıramadık, ama sizlere Arkeoloji Müzesi’ni, Şanlıurfa Kalesi’ni, Mozaik Müzesi’ni de gezmenizi öneriyoruz. Günübirlik Halfeti’ye de gitmelisiniz...

Bu gezimizde, yakın arkadaşımız Ceren bizi Şanlıurfalı arkadaşı Saadet Aişeoğlu ile tanıştırdı. Kendisi Güney Doğu Anadolu yöre insanının sıcaklığı, samimiyeti ve misafirperverliğiyle bize orada kaldığımız süre boyunca yerel rehberlik yaptı. Saadet Hanım Şanlıurfa’nın ağaçlandırılması için harika bir proje yönetiyor. Şimdiden bölgede on binlerce fidan diktiler. Kendisine misafirperverliği için çok teşekkür ediyor ve liderlik ettiği ağaçlandırma projesi için de tebrik ediyoruz.

 

Hazırlayan:
Aslı Tamer