Hazırlayan: Av. Kübra Özçelik

Merhaba Kıymetli Time Kocaeli okurları,

Bu sayısında, arkadaşlarımla tatile gittiğim Batum gezimizi sizlere anlatmak istiyorum.

Batum gezisi fikri bir pazartesi öğleden sonra arkadaşlarla otururken tam tamına yirmi dakikada kararlaştırıldı. Ve o anda, perşembe akşamı için uçak biletleri alınarak tarafımızca kesinleşmişti:) Artık dönüşümüz yoktu.. Batum’a gittiğimizi birçok kişi paylaşımlarımızdan görmüş ve gönül koymuştu..:) Hatta gideceğimizi önceden haber verdiğimiz kişilerden bir kaçının yüzü daha biz gitmeden düşüvermişti ki, haliyle dönünce hepsinin gönlünü almış olduk...

Batum’da geçireceğimiz süre perşembe akşamı gidiş, pazar günü öğleden sonra dönüş olduğu için hepi topu iki buçuk gündü..

Şimdi siz bu yazıyı okurken, ben de sizle birlikte bu iki buçuk güne geri dönüyorum...

Batum’un hem yıldızı parlıyor hem gelecek vaat ediyor.

Şehir, 1991’de Gürcistan, Sovyet Bloğu’ndan ayrıldığından beri çok hızlı kabuk değiştiriyor. Onu sarmalayan dik ve yemyeşil dağlar, yükselen gökdelenlerle yavaş yavaş perdeleniyor. Özellikle 2004’ten beri komünizmin etkilerini silkeleyip, Batum’u bir zamanlar olduğu gibi gözde bir yazlık tatil destinasyonu yapmak için devletin büyük seferberliği var. Şehre kocaman parklar yapılıyor, bulvarlar açılıyor, uluslararası otel zincirleri geliyor… Burayı yaşanası bir yer yapan bir sürü adımlar atmışlar ve şehir çok keyifli bir hal almış.

Gürcistan sınırına gitmek için Sabiha Gökçen ve Rize havaalanından biletlerinizi almak daha makul.. Çünkü direkt olarak Batum'a bilet almak daha külfetli oluyor..

Rize' de indiğimizde arkadaşım Melike'nin önceden ayarlamış olduğu bir araç bizi sınır kapısına kadar götürdü. Vizesiz olduğu için kimliklerimizi gösterip kolayca kapıdan yürüyerek geçtik komşuya..:)

Oradan da kalacağımız otelin aracı bizi aldı. Şehir merkezi kapıya yaklaşık 30-40 km uzaklıkta kalıyor. Batum’da Courtyard by Marriott otelde kaldık. Otel gayet güzel ve temizdi. Kahvaltısı beklentinize göre değişebilir, ya da açlık seviyenize göre.

Batum, Gürcistan'ın Karadeniz kıyısındaki en büyük tatil şehri. Batum, taşlı sahil ve deniz kıyısı boyunca uzanan, 1881'den beri şehrin demirbaşlarından biri olan harika bir manzaraya sahip  Batum bulvarı etrafında döner. Bu yüzden bir bisiklet kiralayın ve sahil boyunca bisiklet sürün. Batum Botanik Bahçesi anlatılanlara göre Sovyetler Birliği’nin en büyüğüymüş. Kolay yürüyüş ve deniz manzarası için mutlaka gidilmesi gereken bir yer. Karadeniz demişken orada da baya bir çay tüketildiğini gördük. Tadı bana göre yeşil çay ile siyah çay arası bir şeydi. Güzeldi yani... Bu arada oradakilerin çayı çook şekerli tükettikleri gözümden kaçmadı değil. Bir fincana en az 4 küp şeker dolduruyorlar.

Hava ilk iki gün yağmurluydu. O nedenle açık alanlarda uzun uzun gezmemiz pek mümkün olmadı. Batum çok büyük bir şehir olmadığından gitmek istediğimiz yerlere ulaşmak çok kolay oldu. Neredeyse her yere yürüyerek de gidebiliyorsunuz. Taksiye binecekseniz önceden yine bir pazarlık edin derim. Bu arada para birimleri (Lari) bizimkinden 7 kat daha değerli:( Buna rağmen oradan elektronik eşya almak için gelen çok Türk vatandaşı vardı. Gittiğimizi duyan herkes telefon alıp almadığımızı sordu? Almadık herkes duysun:)) Bir dahakine alırım ama gidiş gelişi öğrendim sonuçta. Orada güçlü bir Türk etkisi olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Her yerde, herkesle gayet güzel anlaştık..

“Batum'un sokak sanatına ve yaratıcı mimarisine hayran kaldım.”

Şehrin yerel mutfağı oldukça lezzetliydi. Özellikle khachapuri ye bayıldık. Erimiş peynir, tereyağı ve üzerine kırdıkları yumurtadan oluşan kayık şeklinde bir pide düşünün. Kenarlarından hamuru koparıp yumurtaya bandıra bandıra yeniliyor. Bir Trabzon kadar olmasa da tereyağları çok lezzetliydi. En güzel neresi yapıyor diye sorduğumuzda Grill Town diye bir yeri önerdiler. Biz de oraya gittik. Bir khachapuri ile tıka basa doyuyorsunuz..

Batum söylenenlere göre geleceğin Las Vegas’ı olabilirmiş. Kumarhaneler ve oteller çok fazla. Bu sektöre çok ciddi bir yatırım yapılmış. İsrailli iş insanlarının özellikle daha fazla yatırım yaptığı söyleniyor. Gerçekten hızlı bir yükseliş hakim şehirde. Şehirde gezerken birçok binada  savaşın yıkıcı etkisini ne yazık ki hâlâ görebiliyorsunuz.

Akşam yemeği için, sahil kenarında Exodus taverna ve adlı restoranı tercih ettik. Canlı müzik ve dans gösterileri eğlenceliydi. Bizim için Tarkan'dan Yakalarsam Muck ve İbo’dan Allah Allah'ı söylediler:)) Şaka maka baya bir Türkçe şarkı biliyorlar.

Eğer giderseniz, Avrupa meydanı olarak adlandırılan tarihi bina ve heykellerin olduğu alanı da gezmenizi öneririm. Yunan mitolojisinden ilham alınarak tasarlanmış olan Medea Heykeli bu gezi listesinin vazgeçilmezlerindendir. Özellikle, tiyatro meydanının yer alan Posedion Heykeli ince işçiliğine bakılınca tam bir görsel şölen sunuyor. Argo teleferiğine hava şartlarından dolayı binemedik. Bir dahakine artık. Ama sahilde kocaman bir dönme dolap (miracle park) var ona da binin tüm şehre bir de oradan bakın ve hayâl kurun...

Şehrin simgesi haline gelen Ali ve Nino'un heykelini görmeden gelmeyin derim.  Kavuşamayan iki aşığın hikâyesini anlatan hareketli bir yapıt. Önünde durduk izledik biraz. İzledikten sonra ruh halinize göre yorumlayabilirsiniz. Bana göre, iki heykel birbirinin içinden geçerken kavuştular. Sadece çok kısa bir süreliğine...

Batum tabii ki bu kadar değil. Anlatılacak, gezilip görülecek birçok yer var.

Görmeden Dönmeyin

  1. Avrupa Meydanı
  2. Astronomik Saat
  3. Piazza
  4. St. Nicolas Kilisesi
  5. Batum Bulvarı
  6. Miracle Park
  7. Panoramik Dönme Dolap
  8. Alfabe Kulesi
  9. Sea Port
  10. Chacha Kulesi
  11. Ali & Nino
  12. Poseidon Çeşmesi
  13. Batum Tiyatrosu
  14. Argo Teleferiği
  15. Ters Ev
  16. Botanik Bahçesi

Planlı gidildiği takdirde gezinize birçok anı ekleyebilirsiniz.

Sevgilerimle...