Merhaba Öykü Hanım, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
1990 yılında Kocaeli’ de doğdum. Üniversiteye başlayana kadar eğitim sürecimi Kocaeli’ de tamamladım. Çocukluğumdan beri psikolog olma hayaliyle büyümüş biriydim. Bu isteğimin neticesinde, Sofya’da ST. Kliment Ohridski Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde okudum. Bizim mesleğimizde eğitim her zaman devam ettiği için o günden bugüne kadar da çeşitli eğitimlerle kendimi geliştirmeye devam ettim.
İş hayatına atılma süreciniz nasıl gerçekleşti?
İlk yıllarımda sporcu kimliğimi de ön planda tutarak hem danışanlarıma hizmet verdiğim hem de çeşitli spora dair aktivitelerin gerçekleştirildiği bir yer açtım. Aslında sağlığın bedensel ve ruhsal anlamda bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşündüğüm için iki alanı entegre ettiğim bir yerdi burası. Bir süre burada çalıştıktan sonra Akademi Hastenesi’nden aldığım teklifle hastane hayatım başlamış oldu. 5 yıl Akademi Hastanesi’nde keyifle çalıştıktan sonra kendi kliniğimi açma düşüncesi gündeme geldi.
Peki, Diyetisyen Güfer Hanım ile beraber bir klinik açma fikri nasıl ortaya çıktı?
Benim kendi kliniğimi açma fikrim bir süredir aklımda dolanıyordu. Bir de pandemi patlayınca herkes gibi ben de büyük bir şok yaşadım. O süreç içerisinde insanların psikolojik destek almaya çok daha fazla ihtiyaç duyduklarını gördüm. Daha önce hiç psikoloğa gitmemiş kişilerin bile böyle bir destek talebinde bulunduklarını gözlemledim. Sosyalleşme fırsatı ellerinden alınan insanlar, psikolojik sorunlarıyla başa çıkmakta gittikçe zorlanmaya başladılar. Bunun yanında hastane ortamına girmek istemedikleri için ihtiyaçları olan bu desteği alamayan kişilerin sayısı da oldukça fazlaydı. İşte ben de tam bu anda; insanlara daha kolay ulaşabilmek, daha butik ve bireysel hizmet verebilmek, bireysel olarak tüm danışanlarımla özel ilgilenebilmek için böyle bir klinik açmaya karar verdim. Bu süreç içerisinde, hem arkadaşım olan hem de işindeki başarıyla bildiğim Diyetisyen Güfer Hanım da bağlı bulunduğu hastaneden ayrılıp, kendi kliniğini açmayı düşünüyordu. Az önce de bahsettiğimiz beden ve ruh sağlığının bir bütün olduğu ilkesine dayanarak, birlikte bir klinik açmanın yararlı olduğuna karar verdik. Ve 1 ay önce bu kliniği açtık.
Klinik hakkında bize bilgi verir misiniz? Sizi diğer merkezlerden ayıran farklar nelerdir?
Beslenme ve psikoloji alanlarında hizmet veren bir klinik burası. Aynı zamanda danışanlarımız için egzersiz yapabilecekleri 45 m2’lik bir alan da sunuyoruz. Son derece geniş ve ferah bir merkez. Bence bizi ayıran en önemli özelliklerden biri bu. Ofislerimiz de 35m2’den oluşuyor. Bu pandemi koşullarında dip dibe, mesafesiz bir ortamda yer almaktansa tüm detaylarıyla birebir ilgilendiğimiz, tasarımı ve ferahlığıyla göze çarpan kliniğimizde hizmet almak; tüm danışanlarımızın hoşuna gidecektir diye düşünüyoruz. Samimi bir ortam yaratmak için çok uğraştık. Biz burada kendimizi evimizde gibi hissediyoruz ve gelen danışanlarımız için de bu hissi sağlayabilmek için dekorasyonda da sadelik ve sıcaklıktan yana tercihlerde bulunduk. Tabii kliniği ayıran özelliklerden biri de benim cinsel terapist olarak da çalışıyor oluşum. Çoğu insan bundan bahsedemezken, ben bu alanda danışanlarıma özgürce hizmet veriyorum. Özellikle, mutlu bir insanın mutlu bir aileden çıkabileceğine olan inancım için bu konunun altını çizmek istiyorum.
Öykü Hanım mesleğinizde özel olarak uzmanlaştığınız bir alan var mı?
Ergenler ve aile-çift alanlarında kendimi daha çok geliştirdiğimi düşünüyorum. Aile-çift benim çok kıymet verdiğim bir alan çünkü aileyi iyileştirmeden hiçbir bireyin iyileşmesinin tamamlanamayacağını düşünüyorum. Ergenlerde ise anlaşılmadığını düşünen gençlerimizi anlayarak onların hayatlarına dokunabildiğime inanıyorum.
Hangi yaş gruplarıyla çalışıyorsunuz?
İlkokul çağından sonraki yaş grubunda yer alan tüm danışanlarımla çalışıyorum. 7 yaş altındaki çocuklar konusunda çalışmalar yapmıyorum. O yaş grubunu, kendini o branşta geliştirdiğini bildiğim meslektaşlarıma yöneltiyorum.
Peki, pandemi psikolojimizi sizce nasıl etkiledi?
Psikolojimizi etkileyen asıl olay pandeminin kendisinden ziyade insanların zihnindeki belirsizlik durumuydu. Ne olacağını, ne zaman olacağını bilemeyen insanlar, psikolojik açıdan zorlandılar. Zaten bu sebeple hala pandeminin yaşandığı bu günlerde ilk günlerdeki kadar büyük tepkiler vermeden hayatımıza devam edebiliyoruz çünkü artık nasıl bulaşacağını ya da nasıl korunacağımızı biliyoruz. Ben pandemiden etkilenen insanları özellikle iki çerçevede değerlendiriyorum. İlk olarak psikiyatrik rahatsızlıkları olanlar ve bu rahatsızlığın yarattığı kaygıyı bastırmak ve kaçınmak için sosyal hayatı kullananlar geldi destek için. Sosyal hayat ellerinden alınınca psikolojik sorunlar gün yüzüne çıktı. İkinci olarak ise hastalığa yakalananlar, maddi, manevi kayıp yaşamanın yarattığı kaygı ya da travma etkisiyle gelenler. Ama gözlemlerimi sorarsanız ilk seçeneğin daha yoğun olduğunu söylemem mümkün. Anksiyetesini sosyal hayatın içerisinde gizleyebilenler, fark etmeyenler ya da kendi kendine baş edebileceğine inananların elinden sosyal hayatı alınca uzun zamandır erteledikleri desteğe ihtiyaç duydular.
Buradan okurlarımıza psikolojik anlamda söylemek istediğiniz şeyler nelerdir?
Genelde insanlar bir uzmana başvurmak için büyük bir acı ve yıkım yaşamayı bekliyor. Aslında o yıkımlara sebep olan olayların yaşattığı acıdaki asıl sebep, yalnızca o olay değil. O olaya kadar sustuğumuz, değişmesi gerektiği halde değiştirmediğimiz noktalar var. Karşılanması gereken ihtiyaçlarımızı erteleyip yok saydık, önem vermeyip geçiştirdik. Kendimize yaşanacak bir alan kalmayana kadar sessiz kaldık ve en sonunda o olayda patladık, gibi oluyor. Benim insanlardan ricam, psikolojik bir destek almak için gecikmemeleri. Tekrar eden bazı problemleri olduklarını gördükleri an, kapımızı çalmalarını istiyorum.
Peki, Güfer Hanım siz de bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
1992 yılında Kocaeli’ de dünyaya geldim; Nevşehirli, ticaretle uğraşan, mutlu bir ailenin ilk çocuğuyum. İlkokul eğitimimi Kocaeli’ de, lise eğitimimi Sakarya’ da tamamladım ve dünyanın en sevdiğim şehri İstanbul’ da üniversite eğitimimi aldım. Yüksek lisansa başladım ve çok yakın zamanda da mezun oluyorum. Hayatıma İstanbul’ da devam edeceğimi düşünürken ailemin yanına, Kocaeli’ ye döndüm. Son 6 yıldır, İzmit’te sevdiğim işi yaparak hayatıma devam ediyorum. Hayatımı, hayallerim ve mutluluklarımın üzerine planlıyorum. Sevdiklerimle daha güzel anlar biriktirmenin, daha çok Dünya’yı gezip yeni insanlar tanımanın ve mesleğimi yaparken mutlu insanlar yaratmanın peşindeyim.
Diyetisyen olma süreciniz nasıl gelişti?
Lise hayatım boyunca mimar olmak istiyordum, matematik ve fizik alanında çok başarılı bir öğrenciydim. 4 yıl boyunca okulumu matematik olimpiyatlarında temsil ettim. Üniversite sınavına gireceğim sene insanlara direkt fayda sağlamak istediğimi anladım. Çocukluğunda da kilo problemi yaşamış biri olduğum için insanlara bu alanda yardımcı olup, onları mutlu etmek istiyordum. Öyle de oldu; bana gelen danışanlarımın kilo verdikten sonraki mutlulukları, benim mutluluk kaynağım oluyor.
Güfer Hanım, kimler bir diyetisyene başvurmalı?
Herkes diyetisyene başvurabilir. Tabii ki sağlık problemi olan kişilerin kesinlikle başvurması gerekiyor ama yeterli ve dengeli beslenmeyi öğrenmek isteyen herkes diyetisyene başvurabilir. Beslenme, karın doyurmak demek değildir. O yüzden bedeninizin neye ihtiyacı olduğunu öğrenirseniz, çok daha sağlıklı bir hayat sürersiniz. Danışanlarıma, “Kendinize iyi bakın. “ diyorum. Kendinize iyi bakarsanız, sevdiklerinizle de daha güzel zaman geçirirsiniz. Çoğu hastalığın temelinde yatan problem, beslenme bozukluğudur. O yüzden tekrar söylüyorum: “Kendinize iyi bakın.”
Mesleğiniz için almış olduğunuz sertifikalar var mı? Varsa kısaca bahseder misiniz?
Tabi ki mesleğimde almış olduğum bir sürü eğitim var. Öğrencilik hayatım ve çalışma hayatım, yeni bilgiler öğrenmek ile geçiyor. Bu da benim mesleki besin kaynağım. Aldığım birçok eğitim var. Bunlardan bazıları; günümüzde gittikçe artan “Yeme Bozuklukları” , “Çocukluk Ve Ergenlik Döneminde Görülen Tip 1 Diyabet”, “Sporcu Beslenmesi” , “Hastalıklarda Beslenme” üzerine.
Sizce sağlıklı ve formda kalmak için fiziksel bir çaba mı daha ön planda olmalı mental mi?
Formda kalmak tek bir unsura dikkat etmekle olabilecek bir şey değildir. Sağlıklı bir beden için; sağlıklı beslenmek, iyi uyumak, hareket etmek ve mutlu olmak gereklidir.
Bir diyetisyen olarak sizce, son dönemde gittikçe artan obezite sorununun altında yatan en önemli sebepler nelerdir?
Obezite sorunun altında yatan birçok sebep var. Bunların en başında yeterli ve dengeli beslenmemek geliyor. Vücut, ihtiyaç duymadığı her besini yağ olarak depolar. Yediklerimizin sadece içerikleri değil, miktarları da önemlidir. Sağlıklı besinler de bizi obeziteye sürükleyebilir. Obezite, sadece beslenme bozukluğundan kaynaklanan bir sorun değildir; hareketsiz yaşam, kalitesiz uykular, psikolojik sorunlar, kronik hastalıklar ve sosyo-ekonomik koşullar da obezitenin sebepleri arasındadır.
Sizin okurlarımıza aktarmak istediğiniz mesaj nedir?
Tekrardan, “Kendinize iyi baktığınız bir hayat yaratın. “ diyorum. Zaten sonlu bir dünyanın içerisinde başka şansımız yok, diye düşünüyorum.
Psikolog Öykü YILDIRIM LÜLECİ
Instagram: psikologoyku
Dyt. Güfer ERDEM
Instagram: dytgufererdem
Tel: 05336539290
Yorumlar (0)