Merhabalar Burcu Hanım, okurlarımıza kendinizden bahseder misiniz?
1980 doğumluyum. Tıp eğitimimi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde bitirdim. Daha sonra Okmeydanı Eğitim Hastanesi’nde nöroloji ihtisası yaptım. İhtisas sonrasında, mecburi hizmet için Diyarbakır’a gittim ve 2 sene orada çalıştım. 2012 yılından itibaren, özel sektörde çalışmaya başladım. Aynı zamanda Çapa ve Cerrahpaşa Tıp Fakülteleri Nöroloji Bölümleri tarafından ortak yürütülen Klinik Elektronörofizyoloji yüksek lisansı programına kabul edildim ve 3 yıllık yükseklisans eğitimimi tamamladım. Bir yandan da Bezmialem Üniversite Hastanesi
Nöroloji Bölümü’nde Botulinum Toksin eğitimi aldım. Alzheimer, Parkinson, epilepsi, baş ağrıları gibi tüm hastalık gruplarını tedavi ediyorum. Yüksek lisansım gereği ayrıca uzmanlaştığım alan ise Elektronörofizyoloji. Yani sinir ve kas hastalıkları. Aralık 2020’den itibaren de kendi özel kliniğimde hastalarıma hizmet veriyorum.

Peki, nöroloji alanını seçmenizdeki en büyük motivasyonunuz neydi?
İnsan bünyesindeki her şey, başımızdan ayak parmağımıza kadar bir şekilde nöroloji ile bağlantılı. Vücudumuzdaki her şey nörolojiyi bir şekilde ilgilendiriyor. Genel olarak bir hastalık çözülemediği zaman, bir de nöroloji doktorunun görmesi istenir. Bazen bir hastalığın tanısını koymak bir matematik problemi çözmek gibi. Ben de biraz matematiksel bir insanım; tıpta en matematiksel alanlardan birinin nöroloji olması, sanırım sevmeme neden oldu. Daha sonra elektrofizyolojiye yönelmem de aynı nedendendir. Bir de nöroloji çok geniş ve sürekli gelişen bir alan. Ve bilinenler henüz bilmediklerimizin yanında çok az. Bu da öğrenme hevesimi arttıran bir unsur.

Burcu Hanım, nörolojide birçok farklı alanda sertifikalara sahipsiniz. Bize bu sertifikaların içerdiği uygulamaları anlatabilir misiniz?
Tabii, Elektronörofizyoloji yüksek lisansı yaptığım için EEG, EMG, VEP ve SEP gibi tetkiklerin tümünü yapabiliyorum. Bunları kısaca anlatayım: EEG, beynin elektrik aktivitesine bakılan bir tetkiktir. Öncelikle epilepsi, yani sara hastalığında kullanıyor. Bunun yanında baş dönmeleri, bilinç değişiklikleri, unutkanlıklar, alzheimer gibi durumlarda da beynin elektrik aktivitesini incelememiz gerekebiliyor. Uyanık da uyurken de yapılabiliyor, bu durum hastanın ihtiyacına göre değişebiliyor. EMG ise sinir ve kas dokusunu neincelediğimiz bir tetkik. Aynı zamanda sinir, kas kavşak hastalıklarını inceliyoruz. Örneğin; karpal tünel dediğimiz sinir sıkışmalarında, bel ve boyun fıtıklarında, kol ve bacakta hissizlik durumlarda, şeker hastalığıyla ya da kemoterapiyle oluşan genel el ve ayak uyuşmalarında –nöropatiler- kullanıyoruz. VEP ise görme sistemini inceliyor. Görme yollarını etkileyen MS gibi hastalıklarda ya da görme sinirine bası oluşturan bir durumun varlığında, görme sinirinin birtakım başka hastalıklarında, kişide görme bozukluğu yapan tüm durumlarda uygulanabiliyor. SEP testinde ise omurilikte sinir iletimini inceliyoruz. Omuriliği etkileyen fıtıklar, enfeksiyon hastalıklıları, skolyozlar gibi omuriliği ilgilendiren tüm durumlarda kullanılıyor. Kuyruk sokumundan beyine kadar, omurilikte olan iletimde bir bozulma olup olmadığına SEP ile bakıyoruz.

Bu bahsettiğiniz uygulamaları, her nörolog uygulayabiliyor mu?
Bir kısmı nöroloji ihtisası içerisinde bir miktar öğretiliyor ama etkin bir şekilde hastalıkları ayırt edilebilecek düzeye gelmek için ayrıca eğitim almak gerekiyor. Ya yan dal olarak ya da yüksek lisans olarak, klinik elektronörofizyoloji eğitiminden geçmek gerekiyor.

Bir süredir İzmit’teki yeni kliniğinizde hizmet veriyorsunuz. Bunun hastalarınız açısından avantajları nelerdir?
İlkokul ve ortaokulu İzmit’te okudum, aslında İzmitli gibiyim. Ailem 30 yıldan fazladır burada yaşıyor. Ben İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyordum. 7-8 sene önce İzmit’te özel bir hastanede çalışmıştım. Yeniden İzmit’te
çalışmak bir nevi eve dönmek gibi. İstanbul’da değil de İzmit’te bu kliniği açtım. Çünkü İzmit’te hatta Adapazarı, Düzce, Yalova illerinde; hastaların özel muayenehane olarak gidebileceği elektonörofizyolojik tetkik de yapılan bir yer yoktu. Bu kliniği açarak, bu alandaki eksikliği gidermeyi ve ihtiyaç duyan hastaların kendi bölgelerinde kolayca tetkik yaptırabilmelerini sağlamak istedim. Burada, çok daha rahat bir şekilde istenen tetkiklerin tümünü yapabiliyoruz. Tabii bir de pandemi sürecinin içerisine girdik, butik hizmet daha kıymetli hale geldi. Geniş, temiz, ferah bir ortamda sosyal izolasyon bozulmadan muayene olabiliyor ya da tetkiklerini yaptırabiliyorlar.

Kliniğe gelemeyecek durumda olan hastalarınızla ilgili bazı yöntemler geliştirdiğinizi biliyoruz. Biraz bahsedebilir misiniz?
Yatalak, yaşlı ya da engelli, evden çıkması mümkün olmayan hastalar olabiliyor. Ya da hasta pandemi nedeniyle evinden çıkmak istemeyebiliyor. Bu durumlarda olan hastaların muayenelerini kendi evlerinde yapıp, tedavilerini düzenliyoruz. Aynı zamanda EEG tetkiklerini de hastanın kendi ortamında yapabiliyoruz. Hastalara uykuda EEG çekimi gerekebiliyor ve hasta evinden başka yerde kolayca uyuyamayabiliyor. Bu gibi durumlarda hastanın kendi evinde çekim yapabiliyoruz. Kısacası hastalarımızın konforunu bozmadan, evlerinde tedavi ve tetkikleri için yardımcı olmaya çalışıyoruz.

Daha çok estetik amaçlı kullanıldığını duyduğumuz botoksun tıbbi tedavide kullanımıyla ilgili bize neler anlatabilirsiniz?
Botoks, sadece güzelleşmeye yarayan bir maddeymiş gibi düşünülüyor. Aslında botoksun ilk bulunma nedeni, tamamen medikal tedavidir. Botoks sinir-kas kavşağı dediğimiz bölgeyi etkiliyor ve aslında ilgili kasın çalışmasını felç ederek tedavi ediyor. Yüzde ve gözlerde istemsiz kas kasılmalarında, ağızda istemsiz hareket bozuklukları olduğunda ya da distoni dediğimiz hastalığın tedavisinde botulinum toksin ile istenmeyen bu kasılma-seğirmeleri ortadan kaldırabiliyoruz. Felçler, travmalar, serebral palsi, multipl skleroz gibi çok çeşitli durumlarda ve normalin çok üstündeki kasılmalarda (spastisite) da botulinum toksin enjeksiyonu ile bu aşırı kasılan kasın fonksiyonu zayıflatıyoruz. Böylece hastanın hem fizik tedaviye uyumu artıyor hem de bakımı kolaylaşıyor. Kronik migren de botoksu en çok kullandığımız hastalıklardan biri. Çok sık baş ağrısı olan, sürekli ilaç almak zorunda kalan hastalarda botoks uygulaması ile ağrısızlık mümkün. Diş sıkma tedavisinde de botulinum toksin güvenilir ve çok etkin bir tedavi, çok güzel sonuçlar veriyor hem de çenedeki keskin hatları yumuşattığı için yüze güzel bir ifade katıyor. Koltuk altı, avuç içi ve ayakaltı terlemesinde de botoks enfes bir çözüm.

Botoksun olumlu ya da olumsuz yanları neler?
Botoksun ciddi bir yan etkisi yok aslında, zaten bu nedenle bu kadar yaygın kullanılır oldu. Ama genel olarak iyi yanı da kötü yanı da botoksta her etkinin geçici olması. Yani botokstan fayda görüyorsunuz ama bu 4-5 ayda sona eriyor. Bu kötü yanı bence. Nadiren hedeflenenden biraz daha fazla güçsüzlük oluşturabiliyor bunun da maksimum 4 ayda geçiyor olması da iyi yanı.

Botoks ile ilgili okurlarımıza ne gibi uyarılarda bulunabilirsiniz?
Botoksu uygulayacak kişinin deneyimine dikkat etmeleri lazım. Unutulmasın ki botoks tedavidir ama yanlış ellerde toksindir. Uygulama yapılan hastalara ise önerimiz: Kas içerisindeki istenmeyen yayılmaları engellemek için botoks uygulandığı gün uygulama bölgelerinin ovuşturulmaması. Bir de kan sulandırıcı ilaç kullanan kişilerin, uygulama öncesi doktorlarına bilgi vermesi oldukça önemlidir.

Peki, bilimsel aktivitelere katılıyor musunuz ya da bir derneğe üyeliğiniz var mı?
Türk Nöroloji Derneği’ne, Türk Uyku Tıbbi Derneği’ne ve Epilepsi Derneği’ne üyeyim. Bilimsel kongre ve yayınları düzenli şekilde takip ediyorum. Şu an pandemi sebebi ile eğitimlerin online olması da katılım sağlamamı biraz daha kolaylaştırdı. Haftada 3-4 farklı toplantıyı dinleme şansım oluyor.

Hastaları değerlendirirken nasıl bir yol izliyorsunuz?
En önemli şey önce hastayı dinlemek. Hastanın söyledikleri çok şey ifade eder, yol gösterir. Ayrıca hasta daha koridordan odama doğru yürürken gözlemlemeye başlarım. Yürüyüşüne, kol hareketlerine, duruşuna, mimiklerine dikkate ederim. Yani muayenem gözlemle başlar. Tabii ki sonrasında nörolojik muayene yaparım ve gerekiyorsa tetkiklerini planlarım.

Kliniğimiz ile ilgili ayrıcalıklar nelerdir?
Kliniğimize tetkikler için kullandığımız cihazlar, şu anda piyasada bulunan en üst düzey cihazlardır. Kliniğimizin ferah ve geniş olmasına çok özen gösterdim. Çünkü pandemi, mesafeli yaşamayı zorunlu kıldı. Randevu sistemi ile çalışıyoruz, muayene sürelerimizi geniş tutuyoruz. Tüm randevu aralarında yüzey ve hava dezenfeksiyonu sağlıyoruz. Hasta, muayenesinden ya da tetkik yapıldıktan sonra, çözüm bulmuş olsun istiyoruz. Çocuklara ve bebeklere de EEG çekimi yaptığımız için çekim esnasında ortamın sessiz ve huzurlu olmasına ekstra dikkat ediyoruz. Hastamızın kendine verilen değeri hissederek buradan ayrılması, klinik olarak en öncelikli hedefimiz.

Son olarak Burcu Hanım, okul hayatınızda ya da mesleğinizi icra ederken, başınıza gelen ilginç bir anı var mıdır?
Çook… İhtisasta 3. Senemdi. Yutamayan hastalara burundan mideye bir tüp/sonda takarız ve beslenmeyi bu yolla sağlarız. Nöbetçi olduğum bir gün felç nedeniyle yatan hastanın yakını geldi ve hastanın beslenme sondasının tıkandığı söyledi. Parçalı bir gıda ya da tablet nedeniyle bazen olabiliyor böyle şeyler. Bu durumda bir miktar basınçlı su ile sondayı açarız. Sondayı açmaya gittim, suyu verdim ama yok gitmiyor, zorlayınca omzum da ağrıdı ama açamadım. Omzumun da ağrısıyla sandalyeye oturdum, sondayı çekeceğiz başka şans yok. Neyse, yavaşça çektim sondayı. Bir de ne göreyim? Sondanın ucundaki delikte sallanan 15 santim kancalı kurt, bildiğiniz solucan gibi. Meğer hastanın parazit enfeksiyonu varmış midesinde, oradaki kurt sondanın ucuna takılmış. Ben onu çekip omzumun ağrısıyla oturunca, hasta yakını: “Yetişin, doktor kurdu görünce fenalaştı.” diye bağırmaya başladı. Tabi sonrasında parazit enfeksiyonunu da tedavi ettik, yeni sonda taktık ama klinikte espri konusu olmaktan da kurtulamadım : “Sonda ile kurt yakaladın, olta versek iyi balık avlarsın.” diye. :)


Nöroloji Uzmanı Dr. Nuran Burcu Arkalı