Aldığı birçok eğitim ile alanında uzmanlaşan ve başarılarıyla kısa sürede tanınan Uzman Psikolog Begüm Seçil Kandemir, kurmuş olduğu kliniğinde danışanlarını ağırlıyor.

Mesleğine tutkuyla bağlı Begüm Seçil Kandemir Time Kocaeli okurlarına kliniğinde uyguladığı terapileri ve çalışmaları anlattı. Keyifli okumalar dileriz.

Begüm Hanım, sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

1987, İzmit doğumluyum. 2004 senesinde Maltepe Üniversitesi Psikoloji bölümünü kazanmamla tutkunu olduğum alanın içinde yer almaya başladım. 2007-2008 öğrenim yılını Erasmus kapsamında gittiğim Polonya’da dünyanın Sosyal Psikoloji konusunda en prestijli üniversitelerinden birinde (Warsaw School of Social Psychology) tamamladım. 2009 senesinde mezun olmamla birlikte çalışma hayatım hemen başladı. Bu arada da eğitimlerime devam ettim. Halen de ediyorum. Son olarak evliyim ve iki kızım var.

Ne tarz eğitimler aldınız?

Çocuk Testleri, MMPI, Wisc-r, Wisc-4, Denver, Metropolitan gibi testlerin yanı sıra; Hakan Türkçapar ve ekibinden Bilişsel Davranışçı Terapi, Çocuk-Ergen Bilişsel Davranışçı Terapi, Oyun Terapisi ve Filial Terapi, EMDR 1. Ve 2. Düzey eğitimi, Çocuk-Ergen EMDR terapisi eğitimi, EMDR Kum Tepsisi Protokolü, Samsun Üniversitesi Aile Danışmanlığı eğitimi, Kocaeli Üniversitesi Pedagojik Formasyon ve son olarak İstanbul Ticaret Üniversitesi Uygulamalı Psikoloji Yüksek Lisansımı bitirdim. Şu anda da eğitmenlerimden düzenli süpervizyon almaktayım ve Somatik Deneyimleme eğitimlerime devam etmekteyim.

Uzmanlık alanınız nedir?

Uzmanlık alanım uygulamalı psikoloji. Multidisipliner bir çalışma alanı. İçerisinde sağlık psikolojisi, klinik psikoloji, endüstri psikolojisi ve adli psikoloji var.

Ağırlıklı olarak hangi alanda çalışıyorsunuz?

Ben ağırlıklı olarak travma alanında çalışıyorum. Genel olarak mutlu bir çocukluk geçirmiş olsanız bile kendinizi güvensiz, korkmuş veya yalnız hissettiren olaylar yaşamış olabilirsiniz. Çocukluktaki travma, size dünyanın güvenli bir yer olmadığını hissettiren herhangi bir deneyim olarak tanımlanır. Çocukluk çağında yaşadığınız travmalar bugün sizin işlevselliğinizi bozacak bir sürü etki bırakır. Yetişkinlik döneminde ise kişi zorlayıcı ya da travmatik bir yaşantı sonrasında, iç dünyasını yakından gözlerse yaşadıklarının üç ana duygu etrafında toplandığını görür: Bir kısmı “sorumlulara” yönlendirilmiş ancak büyük bölümü hedefe yönlendirilmemiş yoğun bir öfke, varsa kayıplara ilişkin yoğun üzüntü, olayın tekrarlanabileceğine yönelik yoğun korku hissi yaşar. Bunların neticesinde ise bazı fiziksel (kalp çarpıntısı, yorgunluk vb.), zihinsel (sorun çözememe, çabuk tepki verme, başkalarını suçlama vb.) ve sosyal (iş-okul, arkadaşlık ve evlilik ilişkilerinde sorunlar, insanlardan uzaklaşma, her şeyi kontrol altında tutma isteği gibi) tepkiler ortaya çıkar. 

Travmalarla nasıl çalışılır?

Travmalar için geliştirilmiş birçok yöntem var tabii ki. Buna aslında danışanla ilk görüşmeden sonra karar verebiliyoruz. Ben genellikle Bilişsel Davranışçı Terapi ve EMDR üzerinden gidiyorum. Çocuklarda ise yaşına ve bilişsel durumuna göre Oyun Terapisi, EMDR, Bilişsel Davranışçı ve bazen EMDR ile Oyun Terapisini birleştiriyorum. Yeni uygulamaya başladığım EMDR kum tepsisi protokolünden de oldukça güzel sonuçlar alıyoruz.

EMDR Terapisinden sıklıkla bahsediyorsunuz. Nedir bu EMDR?

EMDR, ‘göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işleme’ olarak tanımlayabileceğimiz güçlü bir psikoterapi yaklaşımı. Bugüne kadar her yaştan milyonlarca kişinin farklı tiplerde psikolojik rahatsızlıklarının başarıyla tedavi edilmesini sağlamış etkili bir yöntem. EMDR terapisi, beynin yaşadığı olumsuz bir olayı hazmetmesini ve tekrar işlemlemesini sağlayan bir sistem. 

Nasıl işliyor bu sistem?

EMDR, göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işleme terapisidir. Francine Shapiro tarafından geliştirilmiştir. 8 aşamadan oluşur ve geçmişi, aynı zamanda şimdiki zamanı ve geleceği hedefleyen bir protokol izlenir.

EMDR çok güçlü ve fizyolojik bir psikoterapi ekolüdür. AIP dediğimiz Adaptif Bilgi İşleme Modeli’ne göre çalışır. Bu modele göre, travmatik bir deneyim yaşadığınızda bu anı gerçekleştiği zamandaki hali ile nöral ağlarda kilitli kalır. Unuttuğunuzu, üstesinden geldiğinizi sandığınız bu anı aslında hala derinlerde gömülü bir şekilde varlığını sürdürmektedir. Dolayısıyla günümüzdeki herhangi bir ses, koku vb. bu anıyı tetikleyebilir. Emdr tam da bu anda devreye girer. Bu rahatsız edici anıyı ve bu anı ile ilişkili diğer anıları Çift Yönlü Uyarım ile duyarsızlaştırır ve beynin yeniden işlemesini sağlar.

Böylece geçmişteki anının olumsuz etkileri yok olur; bugünündeki, bize gelmesine sebep olan semptomlar ortadan kalkar ve geçmişin olumsuz, yıkıcı izleri silindiği için kişi artık gelecekte karşısına çıkabilecek herhangi bir olumsuz yaşam olayıyla başa çıkabilir.

Peki bu terapinin uygulanışı nasıl oluyor?

Bir örnekle anlatmam gerekirse; büyük bir gruba sunum yapması gereken bir yöneticiyi düşünelim. Her seferinde büyük bir kaygı yaşıyor. Elleri ve sesi titriyor, bayılacakmış gibi hissediyor. Hatta bu görev kendisinin olmasına rağmen kaçınma davranışı göstererek bir başkasına bu görevi veriyor ya da sürekli erteliyor. Öncelikle danışanın kendisi ile alakalı olumsuz inancını buluyoruz. “Rezil biriyim, başarısızım” gibi. Sonra daha önce kendini bu şekilde hissettiği anıları buluyoruz. Bu danışan ilkokul zamanında sınıfta bir paragrafı okurken dili sürçmüş ve bütün sınıf onunla dalga geçmiş. Kendini rezil olmuş ve önemsiz hissetmiş. Bunun gibi kök anılarla duyarsızlaştırma işlemine geçiyoruz. Bu işlem sırasında ise duyu organları yoluyla travma esnasında deaktive olan sol hemisfere uyarı gönderiyoruz. İstatistiki olarak en çok işe yarayan ise göz uyarımı. Yani danışan anıyı anlatırken biz gerekli yerlerde gözleriyle soldan sağa, sağdan sola ellerimizi ya da Emdr cihazlarını takip etmesini sağlıyoruz.  Arada da bazı bilişsel müdahalelerde bulunuyoruz. Bu işlemlerden sonra danışanda şu düşünceler oluşmaya başlıyor: “Bir dakika ya! Bir hafta sonra da sınıfta bir sunum yapmıştım. Herkes beni alkışlamıştı. Aslında o kadar da önemsiz ve rezil olmuş değilim. Başarılı olduğum zamanlarda vardı.” Dolayısıyla bu kök travmalarla çalıştığımız zaman şimdi ki zamanda yaşadığımız kaygılar, işlevselliğimizi bozan düşünceler, duygular ve beden duyumları düzeliyor.

Çocuklarda da bu şekilde mi uygulanıyor?

Önce aile ile görüşüp onların perspektifinden bir travma öyküsü alıyoruz. Sonra yine 8 aşamalı bir protokol üzerinden gidiyoruz ancak gelişimsel bir protokol. Yaş grubuna göre de değişkenlik gösterebiliyor. Örneğin 6 yaşında ki bir çocuğa travmanı anlat diyemeyiz. Burada yaşadığı olumsuz deneyimi resmetmesini ya da kumlarla oynayarak canlandırmasını istiyoruz. Sonrasında zaten duyarsızlaştırma aşaması başlıyor. Çocuklarda genellikle görsel uyaran yerine dokunsal veya işitsel uyaranla bunu yapıyoruz. Bağlanma ya da ayrılık anksiyetesi gibi bazı durumları çalışırken de aile ile birlikte yapıyoruz duyarsızlaştırma işlemini. Onlar içinde müthiş bir deneyim oluyor açıkçası. Çocuklarıyla beraber onlar da o anıyla ilgili duyarsızlaşabiliyor ve kendilerini suçlamaktan vazgeçebiliyorlar.

Son olarak ailelere tavsiyeniz nedir?

Çok sevgili hocam Emre Konuk şunu der: “Herkesin hayatında travmalar vardır. Bazıları büyük, bazıları ise günlük yaşantımızda bizi olumsuz etkileyen küçük travmalar. Önemli olan küçük travmalar arasındaki yaşantılarımız ve aynı küçük travmanın başımıza gelme sıklığı. İşte bu küçük travmalar arasında ilişkileri çocuğunuzla doğru kurarsanız ve onarımı sağlarsanız kendisiyle ve hayatla ilgili olumsuz inançlar geliştirmemesini sağlamış olursunuz.”

İletişim:

0 544 115 20 41

0546 248 53 39

www.renspikoloji.com.tr

info@renpsikoloji.com.tr