BOLONYA

Tarih, sanat ve şarküteri...

“Lazanyanın kıvamı, satırla kesilmiş etten top kıymaların ve doğal domates sosunun tadı o kadar lezzetliydi ki bu lazanya için Bolonya’ya tekrar gidebilirim...”

Merhaba sevgili okurlar. Her detayına özenerek hazırladığımız GURME konseptli özel sayımızda şimdi biraz Bolonya sokaklarını gezeceğiz.

Eşim Aslı ile seyahat ederken tanıştık. Aynı filmlerdeki gibi havaalanında uçağa yetişmek için koşuştururken tanıştık. Aslı’nın bavulunu taşımasına yardım etmemle başlayan serüven şu an hala hava alanlarında koşuşturarak ve ülke ülke gezmeye devam ederek hızla ilerliyor.

Tabii bu arada evlendik, çocuğumuz oldu ve binlerce muhteşem anlar yaşadık. Zaten hayat bu değil mi ? Güzelliği burada gizli değil mi ?

 

Hayat bütünüyle muhteşem değil. Sadece içine sığdırabildiğin güzel anlar onu keyifli kılıyor. Bu yüzden hayata olabildiğince güzel an sığdırmaya çalışıyoruz.

 

İşte bu güzel anlara birçok yenisini eklediğimiz İtalya’dayız.

 

Daha önce birçok defa gittiğimiz bu ekstra güzel ülkenin Bolonya şehrini hiç gitmemiştik. Kızıl şehir lâkaplı Bolonya düşündüğümüzden çok çok daha iyi çıktı. “Bu şehirde tatil yapmanın dışında burada yaşanır” diyebildiğim şehirler listesine girdi Bolonya.

Neymiş bu Bolonya...

Bolonya ( Orijinal adıyla Bologna ), İtalya'nın 20 bölgesinden biri olan ve ülkenin kuzeyinde bulunan Emilia-Romagna bölgesinde yer alan kırmızı binalarıyla ünlü kıpır kıpır bir şehir. Emilia-Romagna bölgenin merkez şehri olan Bolonya bir üniversite şehri olduğu için şehir hep canlı ve dinamik. "Kızıl Şehir" olarak da anılan Bolonya, Orta Çağ mimarisinin birçok örnekleriyle dolu. İsmini de binaların çoğunun kırmızı tuğlalı olmasından alıyor. Bolonya, 12. yüzyılda 180 adet kuleye ev sahipliği yapıyordu. Bu nedenle çok kez o dönemin New York'u olarak anılmıştır.

Şehir ayrıca lâkabındaki "kızıl"a da gönderme yapılabilecek düzeyde solcu bir şehir olmasıyla tanınıyor. 1088'de kurulan üniversitesi, Avrupa’nın en eski üniversitesi olarak biliniyor. Dante, Erasmus ve Kopernik Bolonya Üniversitesi’nin öğrencilerinden bazıları. Bolonya’nın diğer bir özelliği de İtalya gibi futbol fanatiği bir ülkede basketbola olan tutkusu. Bolonya, EuroLeague’de devamlı olarak oynayan bir takıma sahip. Hatta biz Bolonya’dayken Fenerbahçe ile EuroLeague maçları vardı ve maçı kazandılar.

Dikkat..! Şişmanlama tehlikesi...

“Roma’ya ölümsüz, Venedik’e huzurlu, Floransa’ya mutlu şehir demişler. Ancak Bolonya bir tek unvanla yetinmemiş. Şehrin tam üç tane unvanı var...”

Bologna la rossa - yani; “Kızıl Bolonya” Orta Çağ’dan kalma büyüleyici kızıl mimarisi ile gören herkesi adeta mest ediyor.

Bologna la dotta – yani; “Bilmiş Bolonya” denilmiş, zira

Dünya’nın ilk üniversitelerinden biri olan Bolonya Üniversitesi 1088 yılında kurulmuş.

Bologna la grassa - yani “Şişman Bolonya” evet şu an bizi en çok ilgilendiren kısmı burası oldu. Çünkü Bolonya’da şişmanlamamak bir mucize. Biz her gün sabahtan akşama saatlerce yürüdüğümüz için durumu tolere etmiş olabiliriz ancak normal şartlarda şehir tam bir kilo alma kampı ☺

Şehrin revaklarla süslü sokaklarında yürürken adım başı inanılmaz iyi şarküteriler, makarnacılar veya diğer İtalyan restoranları ile karşılaştık. İlk gün revaklar arasında fotoğraf çekilirken şehrin tamamının revaklarla kaplı olduğunu bilmiyordum. O an olduğumuz yerin revaklarla yapılmış binalardan oluştuğunu düşünmüştüm ancak meğer istisnasız tüm şehir böyleymiş. Kıpkırmızı binaların altlarında bulunan bu revaklar inanılmaz hoş bir görüntü oluşturuyor. Zaten geneliyle bir açık hava müzesi gibi olan İtalya ülkesinde tarih kusursuzca korunmuş. Bolonya’da dolaşırken sanki Orta Çağ zamanında dolaşıyormuş gibi dolaştık. Hatta Aslı ile Prag mı Bolonya’mı diye sorduk birbirimize ve ikimiz de Bolonya dedik. Prag ismi dünyada Bolonya’dan daha meşhur olabilir ama Bolonya’da tarihin yanına eklenen muhteşem restoranlar ve şarküteriler bizim oyumuzun buraya gitmesine fazlasıyla yetti ☺

“Hangi şarküteri, karar vermek zor....”

Sokaklar, pasajlar, meydanlar şehrin her yerinde çok çok iyi şarküteriler var. Biz de zaten şarküteriye bayılırız haliyle cennete düşmüş gibi olduk. Birbirinden iyi peynir ve diğer şarküteri ürünleri ile hazırlanmış dev sunum tabakları, Bolonya üretimi ev yapımı şaraplar, ekşi mayalı ekmekler ve muhabbet..

 

Bolonya’da şarküterilerin hemen hemen hepsi kendi ürünleriyle sunumlar hazırladıkları restoran tarzında. O kadar çok var ki hangisine gireceğine karar veremiyorsun. Çoğu benzer kalitede ve çok iyi. Özel bir akşam yemeği için gelen çiftler veya gürültülü arkadaş grupları ☺ Bu dükkanların hepsi her an müşteri ile dolu.

 

Bolonez sosun ana vatanı Bolonya...

Hepimizin iyi bildiği domatesli-kıymalı Bolonez sosu işte bu şehirden çıkmış. Burada hazırladıkları Bolonez sosu Türkiye’de makarnaların üzerinde servis edilenden çok daha akılda kalıcı bir lezzete sahip. Kıymalar parça et gibi top top ve baskın bir domates sosu ile yapılıyor. Bolonez sosu şehirdeki tüm restoranlar kendi hazırladıkları taze, al dente tarzında pişmiş makarna ile servis ediyor. Farklı soslarla hazırlanan makarna tipleri de var tabii ama burada en çok Bolonez tüketiliyor. Şehre gelen turistler de genelde tercihini Bolonez’den yapıyor.

Bolonya’da gezilecek ve görülecek yerler

  • Torre Garisenda & Torri degli Asinelli / Garisenda ve Asinelli Kuleleri  ( Bolonya’nın en meşhur simgelerinden olan eğik ikiz kuleler Garisenda ve Asinelli’ye. Maggiore meydanına iki dakikalık yürüme mesafesinde yan yana yer alan bu meşhur kuleler aynı zamanda şehrin en güzel manzaralarının da izlendiği yer. Bolonyalılar bunlara “torri pendenti” yani yaslanan kuleler diyorlar çünkü ikisi de yapıldıktan belli bir süre sonra eğilmeye başlamış )

 

  • Piazza Maggiore ve Piazza Nettuno / Maggiore Meydanı ve Nettuno Meydanı

 

  • Neptün Çeşmesi / Fontana del Nettuno

 

  • Palazzo Communale

 

  • Palazzo del Podestà

 

  • San Petronio Bazilikası / Basilica di San Petronio

 

  • Bologna San Pietro Katedrali / Cattedrale Metropolitana di San Pietro

 

  • Palazzo/Biblioteca dell”Archiginnasio

 

Ristorante Da Nello ve

şehrin “en iyisi” Ristorante Donatello’dayız...

“1903 yılından beri aynı yerde kesintisiz hizmet vermeye devam eden Donatello ise başka bir seviyeydi”

Günler öncesinden rezervasyon yaptığımız bu iki restoran da şehrin en iyilerindendi. Da Nello, küçük samimi bir konsepte sahip. Okul sırası gibi tüm masalar arka arkaya dizilmiş. Değişik bir konsept yapmışlar ☺ Yemeğinizi beraber gittiğiniz kişi ile karşılıklı oturarak değil yan yana oturarak yiyorsunuz. Önünüzde de yine iki kişi oturuyor ve restoran öne doğru bu şekilde ilerliyor... Burada yediğimiz Bolonez soslu makarna ve peynir tabağının hâlâ etkisindeyim. 5 çeşit peynir ile gelen tabaktaki her bir peynir şampiyonlar liginde final oynar ve her biri kupayı kazanır ☺

 

1903 yılından beri aynı yerde kesintisiz hizmet vermeye devam eden Donatello ise başka bir seviyeydi. Hayli geniş olan ve oda oda içeri kısımlara doğru açılan restoranın duvarlarının tamamı buraya gelen kişilerin resimleri ile kaplanmış. Bolonez lazanya ve kendi markalarıyla sundukları şarapları  çok iyiydi. Lazanyaya kaşığınızın kenarı ile dokunduğunuz an kendiliğinden kesiliyordu.

 

“Lazanyanın kıvamı, satırla kesilmiş etten top kıymaların ve doğal domates sosunun tadı o kadar lezzetliydi ki bu lazanya için Bolonya’ya tekrar gidebilirim...”