Sanki onlara olan bağımı biliyorlarmış gibi, evimin penceresi hiç boş kalmaz. Karşı evin damında konuşlanan kuşların her cinsi mutlaka sırasıyla ziyaret eder penceremin önünü. Güvercinler, kumrular ve kargalar adeta o pencere önünü kapmak için yarışırlar. Bense oturduğum koltuktan onlara laf atar, konuşurum. Bana bakarlar sanki… Ama kaçmazlar. Bence onlara olan sempatimi bilip arkadaşlık talebimi kabul etmiş gibiler.

Onları izlerken derin düşüncelere dalarım. “Belki…” derim. “Belki de kısa süre önce kaybettiğim sevdiceğim de vardır aralarında.” Böyle düşünmek bile içimi ısıtır, hiç gitmesinler isterim. Kuşlar, özel yaratılmış canlılar bence.

Çocukken, kuşları çok sevdiğimi bilen rahmetli babaannem anlatırdı:

“Kuşlar uğurdur, kızım.” derdi ve devam ederdi:

“Eskiler, kuşların doğanın habercisi olduğunu, şans getirdiğini söylerlerdi. Hele de kumru… Penceremizin önüne bir kumru konarsa evinize sevgi dolacak, bereket yağacak, huzur gelecek derlerdi. Çocuklara kuş öldürmeyi yasaklarlardı.”

Ardından da tatlı tatlı masallar anlatırdı.

Ya işte böyle kıymetli okurlarım… Umarım bundan sonra pencerenize gelip camınızdan size bakan bir kumru gördüğünüzde, siz de ona bir başka gözle bakacak, bir başka niyetle yaklaşacaksınız. Hatta tebessümle merhaba demek isteyeceksiniz.

Belki de benim gibi, kaybettiğiniz bir sevgilinin adını koyup her gün gelmesini bekleyeceksiniz…

Zamanın hızına aldırmadan…

Aynı kuşlar gibi, hızlı ve gizemli…

İşte yine aylardan Nisan.

Sanki dün gibi… Bizim için acısıyla, tatlısıyla önemli bir zaman dilimi.

Yedi sene önce bu ay doğan tatlı bir bebeğin doğuşu gibi doğmuştu Time Kocaeli… Nasıl da büyüdü, güçlendi, okuyucusuyla bütünleşti. Kentin sosyal, kültürel ve turistik hafızasında yerini aldı.

Nisan ayının en güzel hediyesiydi bu. Bizim gururumuz, sizin tercihiniz oldu Time Kocaeli…

Eh, ne demişler: “Ne ekersen, onu biçersin.”

Ve son söz…

Kuşlar kadar özgür olun.

Ama bizimle kalın.