Gelin birlikte okul kelimesinin anlamına ve kökenini şöyle derinden inceleyelim. Aslında “okul” kelimesinin kökeni bile bize çok şey anlatır. Türkçeye Fransızca école üzerinden gelen bu sözcük, Latince scholaya; onun da ötesinde Yunanca scholē (σχολή) sözcüğüne dayanır. Scholē kelimesi, “boş zaman, kendini geliştirmeye ayrılan vakit” anlamına gelir. Antik Yunan’da boş zaman, tembellik değil; öğrenmeye, düşünmeye, felsefeye ve sanata ayrılan değerli bir süreçti. Zamanla bu kavram, öğrenmenin yapıldığı yer anlamına evrilmiştir. İşte bu yüzden okulun özünde, insana düşünmek ve kendini geliştirmek için sunulan eşsiz bir zaman vardır. Benim için okul da tam olarak böyle bir şey: öğrenmek için ayrılan kutsal bir zaman dilimi. Ama sadece bilgi değil, insanın kendini bulduğu, dostluklar kurduğu, değerleri öğrendiği bir yolculuk… Bir öğrencimin dediği gibi: “Okul, benim kendimi en çok hissettiğim yer.” Belki de okulun en büyük gücü bu: insana “ben” olma imkânı sunarken, aynı zamanda “biz” olmayı da öğretmesi.

Bir anne olarak da okulun değerini farklı bir pencereden görüyorum. Kızımın sabah evden çıkarken heyecanla hazırlık yapışı, gün sonunda yaşadıklarını anlatışı… Onun için okul, sadece ders çalıştığı bir yer değil; hayallerini kurduğu, kendini ifade ettiği, yeni şeyler denediği bir alan. Onun gözünden baktığımda, aslında her çocuğun okulu ne kadar içten sahiplendiğini, burayı bir yuva gibi gördüğünü fark ediyorum.
Her yeni eğitim yılı başlarken, öğrencilerin gözlerindeki ışık bana çok şey anlatıyor. O gözlerde umut var, merak var, geleceğe dair büyük bir heyecan var. İşte o an anlıyorum ki, biz eğitimcilerin asıl görevi, yalnızca bilgiyi öğretmek değil; o ışığın sönmeden parlamasını sağlamak. Onların yüreğine dokunmak, özgüvenlerini güçlendirmek, hata yapmaktan korkmamalarını öğretmek… Çünkü eğitim, yalnızca sınavlara hazırlanmak değil; hayata hazırlanmaktır.
Janusz Korczak’ın şu sözünü hep yanımda taşırım: “Çocuğu eğitmek, onu şekillendirmek değil; onu anlamak ve onunla birlikte büyümektir.” Benim için öğretmenlik tam da budur. Çocuğu kalıplara sokmak değil, onun yoluna ışık tutmak… Ona eşlik etmek, yanında yürümek… Bu yüzden ben öğrencilerimden her gün yeni şeyler öğreniyorum. Onların merakı, soruları, dünyaya bakışları beni de tazeleyen bir güç oluyor.

Okul aynı zamanda hayatın küçük bir provası… Çocuk burada sadece dersleri değil; paylaşmayı, beklemeyi, sorumluluk almayı, bazen yanılmayı ve yeniden denemeyi öğrenir. Ve biz öğretmenler, onlara bu süreçte güvenli bir alan sunarız. Çünkü okul, hayata düşmeden önce insanın kanat çırpmayı denediği en güvenli yerdir.
Benim için okul, bilginin akla, sevginin kalbe işlediği yerdir. Bir müdür, bir anne ve bir lider öğretmen olarak biliyorum ki, yarınların dünyasını bugünün sınıflarında büyüyen bu çocuklar inşa edecek. Onların yanında olmak, hayallerine dokunmak ve yolculuklarına katkı sunmak, hayatımın en değerli anlamı.
Ve işte bu yüzden; okul, daima içimdeki çocuğun aynası olmaya devam edecek.
Yorumlar (0)